İnsanı etkileyen en önemli faktörlerden biri savunma mekanizmalarıdır. Psikolojik olarak bazen kullanılması normal karşılanırken sürekli kullanılması zamanla farklı çatışmalara sebebiyet vereceğini söyleyebilirim. Yapılan araştırmalara göre her insanın sosyal hayat içerisinde mutlaka savunma mekanizmalara başvurduğu söyleniliyor. Tabi ki kullanma şekli önemlidir kimi bunu sağlığı için toplumsal mutabakat ve sorunların çözümü için kullanırken kimi de çatışmayı teşvik, sorunları kaşıma ve hakikatleri örtbas için kullanır.
Niyet kötü olunca sonuçları inanılmaz oluyor. Bir insana çamur at tutmazsa izi kalsın anlayışı bunun en güzel örneğidir. İnsanın yaptığı fedakârlıklar, O insanın namusu, şerefi, dini değerleri, inançları göz ardı edilerek kullanılan her savunma mekanizması ahlaki olmadığı gibi hem bireysel hem sosyal olarak bir haksızlığın işaretidir.
Herkes haktan hukuktan adaletten umuttan ahlaki ilkelerden bahs ediyor. Doğru mu? Doğru. Pratiklere baktığımızda kin, intikam şunu böyle sallandıracağız bunu şöyle sallandıracağız şu kurumu dozerle yerle bir edeceğiz bu kurumun kökünü kazacağız başörtülü bu olmayacak şu olmayacak bu kadar anlayışsızlıktan sonra gelen pekiştireç maaşlarınız bu kadar olacak. Bazıları için padişahım sen çok yaşaa.
Sizin ahlak dediğiniz değer dediğiniz inanç dediğiniz iki kuruş zam mı? Mantıksal olarak bakıldığında bu kadar ayrıştırma kin ve nefret geleneği olan bir anlayış sende huzur bırakmadıktan sonra sana zam vermiş ne fayda? Araban var güven yok paran var inancın yok bir yerlere gelmişsin huzurun yok eh ne anladık? Yapıcı dil, kibarlık pratikler çok önemli.
Sosyal hayatta en çok kullandığımız nefret ve suçlayıcı dilin yüzyıllarca zararı olduğu gibi bundan sonrada olacaktır. Psikoloji de savunma mekanizmalarını yıllarca anlattık, anlatıyoruz. Suçlamayı en çok örnekleyen kavram yansıtma kavramıdır. Yansıtma, kendinde olan bir suçu karşıya yükleme sanatıdır. Bugün toplumda en çok kullanılan yöntemdir. Hatta bir siyasi partinin yöneticilerinden birinin bu yöntemin bilinçli kullanılması partideki bireyler için moral ve motivasyon sağlayacağını beyan etmişti. Başkasına iftira at, yalan at kendine motivasyon sağla bu insanlara da geldiğimizde huzur getireceğiz de. Sanki bu tilkinin tavuk için kullandığı bir yöntem.
Toplumun huzurunu barışını istiyorsak nefret dilini bırakıp hakikatler üzerinden bir psikoloji geliştirmemiz gerekir. Bu da yanlışa yanlış, doğruya doğru diyebilmemizden geçiyor. Bu anlayışı yaşlı bir amcanın sohbet ettiğimiz esnada verdiği bir örnekle sonuçlandıralım.
’’Bir gün dağa çıkmış sözde yetkili biriyle röportaj yapılıyordu ben de kendisini can kulağıyla dinliyordum sordular sen bu kadar yetkiliydin neden gelip teslim oldun? O kişi öyle bir cevap verdi ve ben çok etkilendim kişi: geçmişte bize çok haksızlık yapıldı, çok zulüm ettiler ve ben dayamadım dağa çıktım. Dağdayken hep annemi babamı düşünürdüm kim bakacak nasıl olacak diye hep aklım evde kalıyordu. Bir gün haber aldım yaşlı annem hastalanmış bugünkü anlayış, anneme doktor göndermiş bakıcı tutmuş her şeyiyle ilgileniyor ben anladım ki artık burada kalmamın bir gereği kalmadı. ’’dedi. Ben de o bölgenin çilesini çekmiş biri olarak doğruya doğru yanlışa yanlış budur dedim.
Selam ve dua ile…