ABD seçimlerinde ibrenin yeniden Kamala Harris lehine değiştiğine dair anket sonuçları paylaşılıyor.
Biden’in üst üste gelen gafları, çelişkili açıklamaları, meselelere hakim olamadığını ortaya koyan sözleri sonrası Trump’ın yıldızı parlamış ve seçimi kazanabileceği iddia edilmişti.
Harris’in alana sürülmesi ABD çıkarları açısından önemliydi.
Netanyahu’dan rahatsız olan ve onun politikalarının siyonist rejimi yıkıma götürdüğüne inanan lobilerin de Harris’ten yana tavır almaları Trump’ın işini biraz daha zorlaştırdı.
Harris ile beraber ABD’nin işgalci Siyonist rejim ile ilgili politikasında köklü bir değişiklik olması beklenmiyor; ama yine de Netanyahu’nun canı sıkılabilir.
Bu arada Trump’ın kaybedecek olması PKK-PYD örgütünün de beklentileri arasında.
Donald Trump, başkanlık yaptığı dönemde, başlarda PKK’ye büyük bir destek sağladı; ama sonra “ABD çıkarlarını” öne sürerek yan çizmeye başladı.
Kapitalist ABD’nin kendisi de büyük bir kapitalist olan başkanı Trump, Marksist PKK’ye silah ve lojistik destek sağladı, minnettarlığını dile getirdi ve “Bizim için öldüler” dedi.
“Bizim için öldüler” sözü öylesine söylenmiş bir söz değildi elbette.
Trump ile beraber PKK, Kuzey Suriye’de ABD’nin “kara gücü” olarak görev yaptı. PKK silahlı güçleri ABD’nin verdiği silahlar ve hava desteğiyle ABD’nin çıkarlarını korumak ve ABD için stratejik önemdeki yerleri ele geçirmek için DEAŞ ve Suriye ordusu ile savaştı.
Kimse kalkıp “PKK, Suriye’deki Kürt kazanımlarını korumak için savaştı” demesin, çünkü bu doğru değil. Rakka ve Deyrizor’da yapılan savaşın ve verilen kayıpların Kürt kazanımları ile hiçbir alakası yoktu.
PYD sözcüsü Salih Müslim, Ekim 2019’da BBC’ye yaptığı açıklamada aynen şunları söylüyordu:
"Sayın Trump 'Para, silah verdik' diyor. Burada kaç ABD askeri öldü? Hiç. Biz 11 bin şehit verdik. 11 bin şehit mi yoksa senin verdiğin silahlar, paralar mı? Silahları verdin; ama zaten bunları DAEŞ'e karşı savaşta kullanıyoruz. ABD’liler kaç şehit verdi? Bunu Irak ve Afganistan'la karşılaştırsın."
ABD, Irak ve Afganistan’da da işbirlikçi güçlerle beraber çalıştı ve onlara büyük silah ve para desteğinde bulundu; ama hiçbir yerde hiçbir güç PKK gibi “ABD’nin kara gücü” olarak görev almayı kabul etmedi. O yüzden de ABD, Irak ve Afganistan’da çok kayıp verdi; ama Suriye’de verdiği kayıp çok azdı.
PKK, aldığı silah ve para desteğiyle hava ve mekanize silah gücüne sahip olmayan unsurlara karşı elde ettiği başarıyı bir süre sonra sahiplendi, ABD’ye çok güvendi ve eski müttefiki BAAS rejimine rest çekmeye başladı.
Oysa siyonizmin hamisi ABD için işgalci Siyonist rejimden başka “kırmızıçizgi” yoktur. Sadece kendi çıkarlarını düşünür.
Nitekim Türkiye ile ABD arasında yapılan görüşmeler ve karşılıklı pazarlıklardan sonra bir anlaşmaya varıldı ve Trump, “sınırlı bir bölge için” PKK’yi sattı. Görünürde ABD hükümeti Türkiye’nin Kuzey Suriye’ye bir harekat yapmasına karşı olduğunu söylüyordu; ama sınır hattındaki ABD birlikleri çekilmiş, PKK’ye kendilerine hava desteği verilmeyeceği bildirilmişti.
İşte bu harekat tam da Salih Müslim’in Türkiye harekat yapsın diye sınır hattını terk eden ABD’lilere “Sizin için 11 bin şehit verdik” şeklinde yaptığı açıklamadan hemen sonra başlamıştı.
Ekim ayı bize bunları da hatırlattı.
Meseleyi anlama konusunda “Bölge siyasetinde ideolojiler değil de ülke ve örgütlerin çıkar hesapları belirleyicidir” gibi bir kritere sahipseniz meseleyi az çok anlamışsınız. Ama sanırım hala kimse Marksist bir örgütün Kürt çocuklarını Kapitalizmin en somut hali olan ABD’nin çıkarları için kurban etmesini izah edemez.