Hasan Sabaz

Ölen Ratzinger mi yoksa Katoliklik mi?

04.01.2023 02:55:38 / Hasan Sabaz

“Eski Papa” Ratzinger’in ölümü beklenenden fazla ses getirdi.

Normalde Vatikan’ı pek sevmeyen Küreselciler bile onu gündemlerine aldılar ve ne kadar bilge bir kişi olduğundan söz ettiler.

İşin aslı 16. Benedict adını kullanan Ratzinger, “Vatikan’ın tabutuna çivi çakanlardan” biriydi.

Küreselciler, 2005’te ölen 2. Jean Paul’den çok da memnun değillerdi.

  1. Jean Paul, Siyonist-Hıristiyan ittifakı karşısında sesini çok yükseltmese de sıcak bakmıyordu.

Küreselcilerin hazırlattığı “Katolik kiliselerinde taciz” haberleri o dönemlerde daha sık görülmeye başlandı.

Ratzinger ile beraber Vatikan’ın tutumu küreselcilerin taleplerine göre şekillenmeye başladı.

Ratzinger’den sonra Papa seçilen ve asıl adı Mario Bergoglio olan “Papa Franciskus” ile Katolikliğin dönüşümü hız kazanmaya başladı.

Ortodoks ve Protestanlara yönelik verilen sıcak mesajların dini olmaktan çok siyasi olduğu ve küresel bir projenin parçası olarak görülmesi gerektiği ortada.

6 yıl kadar önce “Papalık ve Küresel sistem” başlığıyla hazırladığım üç yazıdan birini Ratzinger’in ölümü üzerine sizinle bir daha paylaşayım:

“Mario Bergoglio, “Papa Franciscus” olabilmek için çok beklemiş, 2. Jean Paul`den sonra da aday olmuş; ama yeterli desteği alamamıştı. Bergoglio değil Alman asıllı Joseph Alois Ratzinger Papa olarak seçilmiş ve o da 16. Benediktus adını almıştı.

Evet, Ratzinger bir Alman`dı; ama küresel sistemin ihtiyaçlarına uygun ve gerekli kültürel altyapıya sahip biriydi. Nazilerle birlikteliği ifade eden bir geçmişi olmasına rağmen küresel sistemin Siyonist patronlarınca önünün açılması düşündürücüydü. Geçmişinde aynen Bergoglio gibi Cizvit Rahiplerine karşı kullanılmış ve başarılı işlere imza atmıştı.

Noam Chomsky`den bir alıntı:

 “Latin Amerika`da Cizvit rahipler, mazlumlara ve yoksullara kutsal kitabı götürerek onları kaderlerinin dizginlerini ellerine almaya teşvik edip Amerikan gücü altında ezilmenin yarattığı sefil hayatlarında, birlikte çalışarak zorlukların üstesinden gelinebileceğine dair umut oluyorlardı. Bu hareketin Güney Amerika`da yayılmaya başladığını fark eden ABD, Brezilya`da askeri darbe yaparak sosyal demokrat hükümeti devirip işkence ve baskı rejimi kurdu. Ardından Şili, Arjantin, El Salvador tüm Orta Amerika`yı kasıp kavurdu. ABD terörünün başlıca hedefi, dinde özgürleşmeden yana olanlardı. Amerikan ordusunun yardımıyla bu tehdidin de üstesinden gelinmişti. Latin Amerikalı suikastçılar yetiştirilmiş ve Cizvit rahipler öldürtülmüştü. Tabii Katolik Kilisesinin güç kaybetmesini istemeyen Vatikan`ın da buna destek verdiğini atlamayalım. O dönemde Kardinal Ratzinger, Vatikan tatbikçisiydi ve onun kılavuzluğunda, ihraç etme ve bastırma gibi daha nazik yollar kullanıldı.” (Umutlar ve Olasılıklar, Noam Chomsky)

16`ıncı Benedict adıyla anılan Ratzinger, sertliğinden dolayı kilise çevrelerinde “Panzer Kardinal” ve “Tanrı`nın Rottweiler”i lakaplarıyla tanınıyordu.

Erdoğan ile AB polemiğine girmiş, Türkiye`nin AB üyeliğinin uygun olmayacağını söylemişti. Ve ilginçtir ki, o dönemde ne Fransız tipi keskin laik görüşe sahip olanlar ne sosyalistler ne komünistler ne de Yeşiller`den Ratzinger`in bu açıklamalarının laikliğe aykırı olduğuna dair bir açıklama gelmedi.

Ratzinger, 12 Eylül 2006`da Regensburg Üniversitesi`nde yaptığı konuşmada Bizans İmparatoru 2. Manuel Paleolugus`un şu sözünü aktarmış ve İslam dünyasında tepkiyle karşılanmıştı: “Bana Muhammed`in getirdiği bir yenilik göster, orada ancak kötü ve insanlık dışı şeyler bulacaksın, tebliğ ettiği dini kılıçla yayma emri gibi.”

Ortada Hıristiyanlar arası yüzlerce yıl süren mezhep savaşları, Haçlı vahşetleri, Endülüs`te yaşanan tüyler ürpertici katliamlar ve bunların tümünde doğrudan kilisenin yer almış olması gerçeği dururken… Ratzinger`in, İslam ve Aziz Peygamber hakkında böyle edepsizce laflar etmesi kendisi ve kurumunun küresel bir projenin ayağı olduğu gerçeğini de ortaya koymaktadır.

Ratzinger`in “Nazi artığı” olması bir yana, Vatikan`ın 2. Dünya savaşında ve öncesinde Hitler ve Mussollini ile “çok yakın ilişkiler içinde” olması aslında bu konuda ne kadar söz hakkı olduğu konusunda bize bir fikir vermektedir.

Ratzinger`in “Küresel sistem” kadar “Küresel sermaye” için de çalıştığına ve “kazan kazan” formülüyle çok iş yaptığına dair iddialar da var.

Ege Özarslan ilginç bilgiler veriyor:

 “Ratzinger, 2013 yılının şubat ayına gelindiğinde de makamından feragat etti. Sekiz yıl boyunca sürdürdüğü geçiş dönemini üstüne düşen tüm görevleri yerine getirerek sonlandırdı. Bu dönemi sonlandırırken de çeşitli bankalarda milyon eurolar biriktirdi. Bu hesaplardaki para da Bavyera`daki Katolik derneklerden geliyordu. Çeşitli bankalardan geçirilen paralar aklanarak farklı farklı hesaplara kondu.

Vatikan, dünya ilaç sektörünün %25`ine sahiptir. Papalık makamından çıkacak bir açıklamayla doğum kontrol ilaçlarının kullanımı artabilir. Çünkü bu makamın açıklamaları fetva niteliğindedir ve dünyadaki tüm Katolik kiliselerini kapsar. Papalığın bir açıklaması, ilaç sektörüne can verir veya bu sektörden can alır.”

Diğer Yazıları

Tüm Yazıları

Diğer Yazarlar

Tüm Yazarlar