Hasan Sabaz

SİYASET DİLİ

08.12.2021 02:04:44 / Hasan Sabaz

“Siyaset, siyasetçilere bırakılmayacak kadar ciddi bir meseledir” der Fransız asker ve devlet adamı  Charles De Gaulle.

Bunu belki dünyanın birçok yerinde olduğu gibi “askerin siyasetçileri küçük görmesi” olarak değerlendirebilirsiniz; ama şunu da kabul etmelisiniz ki, birçok siyasetçi yaptığı işin ciddiyetinin farkında değil.

Kimini kaba sokak diliyle “lan”lı bir şekilde vatandaşa cevap verirken görüyorsunuz, kimini kendisini eleştiren kişiye aile efradını zikrederek küfürlü karşılık verirken yakalıyorsunuz.

Hakkaniyet ve insaniyet gereği özür dilemek zorunda kaldığında bile, “oy kaybına neden olabileceği” kaygısıyla özrün çevresinde dolaşanları, özür yerine daha ağır küfürlerle rakiplerine sataşanları, el hareketleri yaparak seviyesini yerlerde süründürenleri gördük maalesef.

Siyaset, sokağı aklı selime, birbirini anlamaya davet edeceğine, bunun için örneklik oluşturacağına ortamın daha fazla gerilmesine, toplumdaki üslubun da sertleşmesine enden olmaktadır.

İktidarı ellerinde bulunduranlar en küçük eleştirileri bile farklı taraflara çekmekte, kendi varlıklarını ülkenin varlığıyla eşdeğerde saymakta, kendilerine yöneltilen eleştiri ve suçlamaları ülke güvenliğine tehdit şeklinde yansıtabilmektedirler.

Ekonomi ve dış politikada sorunların olduğunu hiç kimse inkar edemez.

Sorunların sebebi uluslararası güç odaklarının operasyonu olabilir ve bu pekâlâ mümkündür; ama bu operasyona karşı başarılı bir politika ve duruş sergilenemiyorsa bunun adı başarısızlıktır, başka bir şey değil. Sermaye çevrelerinin küresel güçler adına operasyona girişmesi, piyasa dengelerinin sarsılması ve bunun üretici, tedarikçi, tüketici açısından sıkıntılara neden olması, bunun karşısında devlet imkanlarını elinde bulunduran hükümetin gerekli hamlelerle karşılık verememesi, iyi hükümet edemediğinin göstergesidir. Suçu tümüyle içeride ve dışarıda müdahalede bulunan operasyonel güçlere bağlamak, sadece suçlayarak kendini aklamaya çalışmak, kabul edilebilir bir şey değildir.

Eleştirileri bağlamından kopararak “hain çeteleleri” oluşturmak yerine kendine çeki düzen vermek daha doğru bir davranış olmaz mı?

Muhalefetin de hükümeti seçime ve çekilmeye zorlamak için ülkenin içinde bulunduğu ekonomik krizde kriz tüccarları ile iş tutması içinde bulunduğu gemide delikler açması anlamına gelir. Gerek eylemler gerekse de söylemlerle oluşturulan hava toplumda ciddi hoşnutsuzluklara sebep olmakta, siyasi ve ekonomik fay hatları zarar görmektedir. Muhalefet parti yöneticilerinin ikide bir emperyalizmin en somut hali olan ülkeden yardım dileme anlamına gelen açıklamaları, açıktan müdahale talep eden sözler, kendi değerlerini düşürerek sık sık diplomatik temsilciliklere hükümeti şikayet etmeleri, bu hareketleri izleyenlerce hiç de hayra yorumlanabilecek davranışlar değildir.

Bu eylem ve söylemin devam etmesi durumunda hükümet giderse bile muhalefetin eline geçen bir “pirus zaferinden” başka bir şey olmayacaktır. Dış politikada eski “bağımlı” haline dönmüş, Amerika’nın ağzına bakan, bir ambargo durumunda askeri anlamda çökecek bir ülkede iktidar olmanın ülke halkına değil de sömürgecilere faydası olur sadece. Pandeminin tetiklediği küresel ekonomik krizin, sonunda bu ülkeyi de yine IMF politikalarına bağımlı, faiz ve enflasyon kısırdöngüsünde debelenen bir ülkeye dönüştürmesi sadece sermaye çevrelerinin, tefecilerin ve organize suç şebekelerinin işine yarar.

Kriz dünyanın birçok yerinde ekonomileri etkilemekte, dar gelirli kesimleri zor duruma sokmaktadır.

İnsanların adil bir paylaşıma, insani bir dile, ahlaki değerleri ön planda tutan bir siyasetle buluşması gerekmektedir.

Ama hepsinden önce;

Ülkenin acilen temiz bir siyaset diline, dürüst ve ilkeli bir duruşa ihtiyacı vardır.

Diğer Yazıları

Tüm Yazıları

Diğer Yazarlar

Tüm Yazarlar