Esra Sivi Türk

Özgürleşen(!) Kadın

06.09.2013 12:27:00 / Esra Sivi Türk
Çağımızdaki Müslüman kadın bazen çağdaşlık, bazen yenilik, bazen laiklik, bazen de cahillik adına oluşturulmuş birçok sorunla karşı karşıya bırakılmıştır.

Bu cezbedici etkilere karşı, ya psikolojik zaafa kapılıp kendini aşma ve geliştirme içgüdüsüyle etkileniyor, ya da dini duygulara bürünüp aldatıcı cazibelerin aksine İslam`ın kendisine vermiş olduğu değeri daha da pekiştiriyor.
Şimdi kadına, hak ve hürriyeti(!) temin edecek yolların gelişip genişlediği bir zamanda kadın adının en çok anıldığı vakıaya bakalım. Şiddet, Cinayet, Taciz…

Psikiyatristler, eğitmenler, vekiller, bakanlar ve polisler her biri kendi alanında önlemler alıyor. Bu sorunu ortadan kaldırmak için yeni yöntemler geliştiriyor. Kimi kadını koruma adına eline çipler takıyor, kimi ailesini terk etmesi için onlara sığınaklar inşa ediyor. Bütün bunlara bakınca Muhammed Kutup` un bir kitabına ismini koyduğu “Yirminci Asrın Cahiliyyesi” tanımlaması ne kadar da yerindedir.

Tarihte kadının konumuna baktığımızda çok açık ve net bir şekilde kadının itibarı, şahsiyeti ve yüceliği üzerinde oynanan oyunları müşahede edebiliriz. Saadet asrına kadar hiçbir medeniyette gerçek kıymetini bulamayan kadın, Hintlerde “vebadan da, ölümden de, yılan zehrinden de kötüdür. Çünkü necistir, pisliktir” şeklinde tanımlanırken Eski Romalılar, kadının ruhu var mı yok mu tartışmalarına girmişler. Fransa da meclisler kurulmuş, kadının insan sayılıp sayılmayacağı tartışılmış, ancak insan olmakla birlikte bayağı ve erkeklerin hizmetçisi olduğuna ittifak etmişler. Ve nihayet İslamiyet`te gerçekleşen ilk değişimlerin arasında kadının konumu da yer almış. Gücü, yeteneği ve yapısına uyan alanlarda her yetki ve sorumlulukta erkeğe denk sayılmakla kalmamış, bir anne olarak cennetler anahtarı ayaklarına serilmiş. İslam`dan uzak kadınla İslam`daki kadının arasındaki farkın daha iyi anlaşılması için konumunun kapsadığı hak ve görevlerini iyi araştırması ve öğrenmesi her Müslüman kadının ilk görevlerindendir. İslam, bütün kadınları hak ve görevde eşit tutmuştur. İslam`ın kadınlara değil, bütün insanlara verdiği haklar aynıdır. En faziletlisi, Allah`tan en çok sakınanıdır.

Bunun neticesi olarak İslam, Asr-ı Saadetle kadına ne öncesinde ne de sonrasında elde edemeyeceği haklar tanımıştır. Fakat bugün kendi hürriyetini ve özgürlüğünü arayan kadın, aldatılmış ve kapana kısılmıştır. Saygınlığını ve kutsallığını yitirdiği vakit o elmaslar gibi, inciler gibi, sedeflere layık görülen şahsiyet bir paçavra gibi sokaklara atılmış, değerini yitiren bir meta gibi cinayetlerle hürmetine kıyılmıştır. Bütün bu çirkeflik ve rezalete maruz kalmışken namusları kurtarmak adına hiç kimse arınmanın, temizlenmenin, hayat suyunun İslam`da olduğunu söylemiyor. Bu gerçekleri görmek ve göstermek istemeyenler, bugün bunların uyanışıyla en etkili materyallerini kaybetmenin kaygısını taşıyorlar.

“HAK VE ÖZGÜRLÜĞÜMÜZÜN YEGÂNE KAYNAĞI İSLAM,
ADALET VE SAVUNMADA EN BÜYÜK VEKİLİMİZ ALLAH`TIR” deyip İslami çizgiden ayrılmama temennisiyle… Vesselam…

 
Diğer Yazıları

Tüm Yazıları

Diğer Yazarlar

Tüm Yazarlar