Acı gerçek şu ki; PKK bitirilmeden Türkiye tam bağımsızlığına kavuşamaz ve Türkiye tam bağımsız olmadan da PKK bitirilemez. PKK bu coğrafyada çok sayıdaki afetlerden musibetlerden birisidir. Ancak bu felaket tabii değil üretilmiş bir felakettir.
Garip ama bu felaket TC tarafından kendi eliyle üretilmiştir. Avrupa`dan ithal edilen mi desem yoksa Avrupa`nın İslam ülkelerine ihraç ettiği tohumdan üretilen bu felaket fidanı giderek ağaca hatta ormana dönüşmüştür. Yani Türkiye`nin temellerini paramparça edecek, incir ağacını ocağına diken bizatihi TC.dir. Giderek kurumaya başlayan bu ağaca gerekli bakımları yapmak suretiyle onu yeniden yeşerten güçlendiren en az iki bakıcı da maalesef bu hükumetin anlı şanlı bakanlarıdır.
PKK ile mücadelenin sadece güvenlikçi politikalarla, askeri ve polisiye tedbirlerle başarılamayacağı herkesin kabulüdür. Sadece Doğu ve Batı arasındaki maddi gelişmişlik farkını azaltmaya yönelik ekonomik tedbirlerle de bu mücadele başarılamaz. Bunların başarı getirmeyeceğini söylerken kehanette bulunmuyor ya da tahminlerimizi söylemiyoruz. 30-40 yıllık mücadelede bunlar fazlası ile denendi ve sonuç ortada.
Mehmet AĞAR`ların Doğan GÜREŞ`lerin sıkıyönetim ve olağanüstü hallerle elde edemediği başarıyı benzer yöntemlerle elde etmeye çalışmak beyhudedir. Yine benzer şekilde Özal`ın başlatmış olduğu Doğuya yönelik teşvikler, bayındırlık faaliyetleri de Ak Parti tarafından en üst düzeye çıkartılmasına rağmen son gelişmelerden anlaşılacağı üzere işe yaramamıştır. PKK`yı bitirmeye yönelik sözde uzmanları dinlediğimizde aşağı yukarı benzer şeyler söylediklerini ya güvenlikçi politikaların ya da ekonomik önlemlerin daha da arttırılmasını önerdiklerini görüyoruz.
Birileri bu hükumetin PKK`nın diline doladığı kimliğin tanınmasına yönelik de önemli iyileştirmelerde bulunduğunu söyleyebilir. Mesela “Kürtçe” önündeki birçok engelin kaldırılması gibi. Bunlar doğrudur, ancak görüldüğü üzere meselenin çözümüne etkisi nerdeyse hiç olmamıştır. Esasen kimlik sorunu sadece Kürtlere ait bir sorun değildir. Türklerin ve Kürtlerin hatta nerdeyse bütün Müslümanların kimlik kodları ile oynanmış asli kimliklerinden uzaklaştırılmışlardır. PKK, Kürtleri asli kimliklerine yabancılaştırma hatta düşman kılma projesidir. Tıpkı Kemalizm gibi.
Türk ve Kürtlerin tarihteki ortak düşman karşısında ortak mücadeleleri bin yıllık beraberlikleri maalesef İslam düşmanları tarafından bozulmuştur. Bozulan bu kardeşliğin yeniden ihyası için yöntem bellidir. Evs ve Hazrec`e uygulanan kardeşlik projesi hayata geçirilmelidir.
Esasen Kemalizm`in tahribat ve tahrifatları başladığı andan itibaren Müminler buna karşı önlem almaya çalışmışlardır. Üstad Bediüzzamanın, Sülyeman Hilmi Tunahan`ın ve belli başlı tarikatların çabaları bu tahribatı önlemeye yöneliktir. Kürt Kemalizm`i olarak niteleyeceğimiz PKK hareketi de ifsada başladığı andan itibaren karşısında Mustazaflar hareketini bulmuştur. Mustazaf camia bu tahribata karşı camilerde ıslah ve ihya faaliyetleri başlatmıştır. Hastalığı doğru teşhis etmiş asıl saldırıların maneviyata yönelik olduğunu fark ederek Manevi kaleler inşasına çalışmıştır. Ancak ne yazık ki başından itibaren bağımsız olmadıklarını söylediğimiz güçler bu harekete karşı işbirliği içine girerek onları yok etmeye gayret etmişlerdir. İpleri aynı gâvurun elinde olan ama düşman gibi görünen Jitemciler, FETÖ ve PKK konu Mustaza`flar olunca rahatlıkla Ahzap savaşında olduğu gibi birlikte saldırıya geçebilmişlerdir.
Ak Parti, Müslümanları Türkiye`nin bağımsızlaştığına, artık iç ve dış politikasını kendilerinin belirlediğine inandırmaya çalışmaktadır. Müslümanlar da bu rüyaya/hayale kendilerini kaptırmaya çoktan hazırlar. Onları bu hoş rüyadan uyandırmaya, gerçeklerle yüzleştirmeye yönelik çabalarımız maalesef rahatsız edici görülmektedir. Bağımsız bir İslam ülkesinde Kur`an ahkâmının uygulanmasını istemek mi suç olmalı istememek mi? İslam ahkâmının uygulanmasını istemekten yatan kaç mahkûmunuz var biliyor musunuz? Sahi ırkçı faşist bölücü darbeci mahkûmunuz kaldı mı? İşte rahatsız edici ve cevabı verilmeyen birkaç örnek soru..
Hastanesi kapatılmış, doktorları zindanlarda çürütülen bu “hastalık”la mücadeleniz asla zafere ulaşamayacaktır. Bulaşıcı hastalık taşıyan bu yaratıklar salıverilmişse neden doktorları hapsedilsin? Bu kafa ile hareket ederseniz sadece camiler değil medreseler de silah depolarına dönüşecektir. PKK`nın siyasi kanadının desteğinden dolayı teşekkürü borç bildiğini açıkladığı kesime medrese inşa etmeye devam ederseniz korkarım ileride maskeli çocuklarla değil takkeli sarıklı çocuklarla çatışmak zorunda kalacaksınız. Bizden söylemesi..