Edip Akar

Bu oyunu oynamaktan vazgeçmeliyiz

30.10.2016 17:23:00 / Edip Akar

Birleşmiş Milletlere bağlı bir kurum yine bazı sayılar açıklamış. Suriye`de şu kadar çocuk eğitim görmüyor, Akdeniz`de şu kadar insan ölmüş vesaire... Sayıları belli ama ben bunları zikretmeyi gereksiz buluyorum veya aslında zikretmemeyi daha doğru görüyorum. Çünkü artık duyarsız dünyada bu yüksek sayılardan kimse etkilenmiyor. Dahası madem ki “Bir insanı öldürmek bütün insanları öldürmek gibidir” o halde zaten “insanlık eğitimsiz kalmıştır, batmıştır ve ölmüştür” sözlerinden daha büyük bir durum söz konusu demektir. Avam tabiriyle aslında “insanlık kalmamıştır.” Sebeb ne? Çünkü –hakiki insaniyet olan- İslamiyet hâkim değildir ve “insanı insanın kurdu” görenler iş başındadır.

İşin en acı tarafı ise savaş ve yıkımların özellikle son yıllarda hep İslam Coğrafyasında ve Müslümanlara yönelik olmasıdır. Emperyalist güçler menfaat savaşlarını bizim topraklarımızda yürütüyorlar. Haliyle bizim memleketlerimiz harap oluyor, bizim insanlarımız vatansız kalıyor; çaresiz insanlar, yaşayabilecekleri bir toprak parçasına göç etmek zorunda kalıyorlar. Yoksa insanımızın ne Avrupa ne de Amerika rüyası vardır.
 
Mülteciler, yaşama yolculukta önce ellerinde avuçlarında ne varsa insan tacirlerine teslim ediyorlar, ardından zor şartlar içinde yolculuk yapıyorlar. Kimileri bu sefer sırasında hayatını kaybediyor ki bunlardan bazıları kayıtlara bile geçmiyor. Günler, haftalar, aylar süren yolculuk kimi zaman bir Batı ülkesinin kapalı sınırında, kimin zaman da insan muamelesine tabi tutulmadıkları bir mülteci kampında bitiyor. Nihayetinde Vahşi Batı, bin bir zorluktan sonra ülke sınırlarına girmeyi başarmış mültecilere elinden gelen her hakareti yapıyor. Mülteciler; vebalı, sorunlu, terörist ve kimi zaman da hayvan muamelesi görüyor.
 
Batı`nın her mesele için ilk çözümü, sorunu kendisinden uzakta tutmaktır. Onun için kendi aralarındaki sürtüşmelerden kaynaklı savaşları bile İslam ülkelerinde yapıyorlar. Bu savaşlardan doğan yıkımların sonucunda oluşan göçleri de yine uzaklarda tutmak derdindedirler.
 
Diğer yandan silah sanayilerini ayakta tutmak için hiç bitmeyecek savaşlar çıkarıyorlar. Örneğin önce Irak`ı İran`a saldırtırlar, ardından Irak`ı işgal ederler. Kendisinin Irak`taki vahşi katliamları ve bir mezhebe alan açmasıyla DAİŞ`e zemin hazırlarlar. Bu örgütün birçok yere yerleşmesi için fırsat verirler. Ama yerleştikten sonra da orayı kurtarmak bahanesiyle bir yıkım daha gerçekleştirirler. Tabi sürekli silah satarlar ve İslam ülkelerinin liderleri de sürekli onların kapısındadır. Batı, figüranlarını ortadan kaldırırken bile yeni bahaneler için medya üzerinden yeni algı operasyonları yapıyor. Haşdi Şabi örneği ortadadır.
 
Hâsılı geldiğimiz durumda birisi fethediyor, biri özgürleştiriyor, biri kurtarıyor, biri temizliyor, diğeri demokrasi getiriyor ama geriye harap olmuş bir memleket ve ellerimizde cenazelerimiz kalıyor. Daha kötüsü kardeşlerimizin kanlarına ellerimiz bulaşmış bir halde.
 
Çare nedir? Çare; Müslümanlar olarak, emperyalist güçlerin her seferinde birimizin elinden tutup diğerini cezalandırdığı ve sonucu hep aynı olan bu iğrenç oyunu oynamaktan vazgeçmektir. Yoksa hep BM`den sayılar duyacağız. Hem de kendilerinin bundan sorumlu olduğunu bilmez gibi minnet duyarak…
Diğer Yazıları

Tüm Yazıları

Diğer Yazarlar

Tüm Yazarlar