Gazze’ye selam, Reisi ve beraberinde ölenlere Allah’tan rahmet ile…
Araplar, Farslar, Kürtler, Türkler ve diğer Müslüman unsurlar…
Hangimizin emperyalistlerden ve yerli uşaklarından çektiği zulümler diğerlerinkinden azdır?
Gelin, sadece Birinci Dünya Savaşı sonrasında biz Müslümanlara yaptıklarına bakalım…
Hangimizin sınırlarını onlar çizmediler?
Hangimizin başına gelen kişi onların adamı değildi, değildir?
Hangimizin anayasası irademizin eseridir?
Sallanan bir bayrağımız olsa da müstemleke olmayanımız var mı?
Peki, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra da hala bizden öldürmüyorlar mı?
Afganistan, Irak, Sudan, Suriye ve diğer ülkelerde kaç milyon kardeşimizi öldürdüklerini bile hatırlayabiliyor muyuz?
Ve hep birlik olup, son 8 aydır izzetimizi çiğnercesine ve siz işte busunuz diye aşağılarcasına kardeşlerimizi gözlerimizin önünde öldürmüyorlar mı?
Peki, sağcısıyla, solcusuyla, liberaliyle, demokratıyla, Hristiyan’ı ve Yahudi’si ile hepsi bütün imkânlarıyla ümmetin üzerine böyle çullanıyorken, bizim hükümetlerimiz, siyasilerimiz, aydınlarımız ve özellikle sözde Sünni ve sözde Şii din adamlarımız ne yapıyorlar?
İstisnalarını saygı ile anarak tek cümle ile söyleyeyim: Zilletin ta dibinde debelenip durmuyorlar mı?
Hele hele Sünnilik adına Siyonistçe bir dil kullanan din adamları…
Eğer gerçekten Sünni iseniz, Ehli Sünnetin üzerinde ittifak ettiği nokta, “Ehli Kıblenin tekfir edilemeyeceği” yönünde değil mi?
Dolayısıyla Şiilerle muamelemiz de İslam kardeşliği, İslam hukuku çerçevesinde olmalı değil mi?
Halbuki aklıselim ile düşünürseniz, son bir yüzyıldır Türkiye’de Müslüman Türk’ün başına getirilenler ne ise, Müslüman Fars’ın başına getirilenlerin de onlar olduğunu görürsünüz!
Biraz daha açayım mı?
Müslüman Türk’ü devletin sahibi olmaktan uzaklaştırıp, dayattıkları rejimin bekçisi derekesine düşürmediler mi? Yetmedi, Türk’ün Alfabesini değiştirmediler mi? Yetmedi, Türk’ün dinini değiştirmediler mi? Ve o gün bugündür Türk, kendi ibadethanesinde bile İslam’ı olduğu gibi konuşmak hakkından mahrum değil mi?
Yetmedi, darağaçlarıyla, sürgünlerle, zindanlarla ve işkencelerle Türk’e boyun eğdirmeye çalışmadılar mı? Yetmedi, neredeyse her 10 yılda bir darbe yapmıyorlar mı?
Benzer şeyleri İranlılara yaşattılar…
Musaddık, “petrol İngilizlerin değil, bizimdir” deyip millileştirdiği için İran’a az mı çektirdiler? İmam Humeyni, Büyük Şeytan ABD’nin ileri karakolu işlevini gören Şahlık rejimini devirdiğinden beridir İran'ı kesintisiz ambargo, savaş, suikast ve medyayla dize getirmeye çalışmıyorlar mı?
Ve Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin helikopterinin düşürülmesi de İran’ın bütün imkânlarıyla Filistin'in yanında yer almasına kestikleri bir ceza değil mi?
Avusturya’da olduğum için buradaki medyayı da takip ediyorum. Ve iki ülkenin basın-yayın organlarını birbiriyle kıyasladığımda, Türkiye'deki basın-yayın organlarının, Avusturya’nınki ile kıyaslanamayacak derecede iğrenç ve kelimenin tam anlamıyla Siyonistçe bir dil kullandıklarını görüyorum.
Umarım buradan İran’ı veya başka birini eleştirmeye karşı olduğum gibi bir sonuç çıkarılmaz. Ki bendenizin de İran’ın eleştirdiğim çok yönleri var. Ama bugün o gün değil! Burada söylemeye çalıştığım şudur: Yekdiğerimizin yanlışlarını eleştirmek ve zulümlerini mahkûm etmek de hakeza bütün farklılıklarımıza rağmen kardeşlik hukukumuzu korumak da ilahi bir yükümlülüktür.
Son sözüm “ben Müslümanım” diyenleredir: Müslüman isek, yerimiz, soykırımcı israil’in yanı değil, kalbimizle, dilimizle ve elimizdeki bütün imkânlarımızla mazlumların yanıdır!
Gelin, izzetimizi kuşanıp mezhepçiliği, milliyetçiliği ve düşmanlarımızın bize zerk ettikleri korkaklığı yenelim ve Rabbimizin emrettiği gibi dosdoğru olalım. Ancak o şekilde kurtulur ve kurtarırız.
Haydi, Allah’ın ipine sarılmaya…