İslam`ın ilk gününden bu yana Müslümanlar sınıfı, ırkı, ekonomik durumu ne olursa olsun İslam üzerinde bir arada durmuşlar. Bir ortak değer olarak İslam`ı ferdin ve toplumun hukukunun güvencesi görmüşler; İslam durdukça kendilerine yönelik haksızlığın bir şekilde çözüm bulacağına inanmışlardır.
İslam dünyasının iki yüzyıldır yaşadığı sorunların temelinde Müslümanların üzerinde anlaştıkları ortak hukukun önce pasifize edilmesi, sonra yürürlükten kaldırılması vardır.
Türkiye`de Kürt sorunu, özellikle kültürel ve ekonomik yanlarıyla, Türkiye`nin, Osmanlı`nın son döneminden başlayarak Batılılaşmasının kötü sonuçlarından biridir.
Bu sorunun çözümü konusunda ilk öneri Şeyh Said ve arkadaşlarından geldi. Şeyh Said ve arkadaşları, sorunun İslam üzerine çözülebileceğine inanıyorlardı.
Onların önerisi o günlerde ayrıntılandırılmasa da özü gereği,
-İslam`ın en geniş şemsiye olarak üstte tutulması
-Her yapının bu şemsiye altında “etnik yanı öne çıkarılmadan”,
-“Etnik yapısı bir hak nedeni yapılmadan”,
-“Etnik yanı bir haksızlık nedeni yapılmadan”
-Dolayısıyla hiçbir etnik yapının dil ve kültürü kayrılmadan ama ihmal de edilmeden bir arada “tek vücut olarak yaşamak” üzerine kuruludur.
Bu önerinin ardından pek çok öneri geldi:
1. “Biz Müslümanız, kardeşiz, o halde kardeşimiz olarak her tür kültürel hakkınızdan vazgeçin, devletimize boyun eğerek, bize dilde ve kültürde benzeyerek bu sorunu tek taraflı olarak bitirin” önerisi
2. “Türkiye`de sosyalist bir rejim kuralım, sosyalizmi en üst şemsiye olarak belirleyip hepimiz ‘sosyalist ümmetin bir ferdi (eşit yurttaşlar)` olarak bir arada yaşayalım ve dünya sosyalizminin büyük güçleriyle ittifak edelim” önerisi
3. “Demokrasi ve insan hakları üzerinde buluşalım. Demokrasiyi en üst şemsiye olarak belirleyip onun altında birliğimizi koruyalım” önerisi
Bu üç öneriden üçüncüsü revaçta iken alttan alta bunu Kürtler açısından Kemalizme yaklaştıran bir öneri pişiriliyor. Geçen hafta değinildiği üzere Amerika`ya yakın eski Aydınlıkçı yeni liberallere ihale edilen bu öneri hiçbir yanıyla yerli değildir.
İşte önerinin kaynağı: Yıl 2007…Yer: Diyarbakır… Kürt sorunu üzerine konuşan, İslamî kesimler hariç, yerli-yabancı herkesin çağrılı olduğu bir konferans*… Konuşan Michael Gunter… Öyle sıradan biri değil. Amerika adına yaptığı çalışmalarda, Kürt sorunu üzerine yedi kitabı var. Çalışma alanı, Türkiye ve israil.
Gunter, panelde şunları söylüyor: “Kürtler, Atatürk ilkelerini kendilerininmiş gibi benimsemelidir. Böyle yapmaları, Türkiye`deki Kürtlerin Türkiye`ye sadık olduklarını ve Türkiye`nin kurucusuna sadakatsiz olmadıklarını gösterecektir. Bence Atatürk, Türkiye`de herkesin Atatürk`ü dür. Atatürk`ü modern bir biçimde, Kürtlerin de benimseyebileceği bir biçimde yorumlayalım.”
“Liberal aydınlar”ın sahiplendiği ve Cengiz Çandar tarafından raporlaştırıldıktan sonra “başka kesimlerden de destek alan” bu öneri, elbette klasik bir Kemalizm ön görmüyor. Gunter, “yorumlanmış bir Kemalizmden” yana…
Kemalizmin “devletçilik” gibi yanları detaydır. Kemalizmin çekirdeği, “kurtuluşu Batı`da görme” esası ve bu esası “Doğu” diye ötekileştirilen “İslam mihverinden uzaklaşma” şartına dayanmaktadır. Özetle “İslam`dan uzaklaşıp Batı`ya yaklaştıkça kurtulursun” diyor bu ideoloji.
Kürtlere yapılan öneri de budur. Michael Gunter`in bu sözlerinden sonra Öcalan`ın söyleminde sosyalizmden Kemalizme yönelişin daha da hızlandığı görülüyor.
Daha önce “insan hakları ve demokrasi” diyen kesim de önümüzdeki dönemde (adını koymasa da bir tür gizli Kemalizmle) blok hâlinde bu öneri üzerine odaklanabilir. Kürt sorununun en ağır kaynağı olan Kemalizm, Kürt sorununa çözüm diye masaya konabilir.
Bu öneriye karşılık İslamî çözüm önerisinin “politik” olarak temsil edilmemesi, politika içinde olanlardan daha önce İslamî öneriye kısmen de olsa sahip çıkanların, içeriği belirsiz “demokrasi ve insan hakları” söylemine kaymaları hatta Açılım aşamasında meseleyi Cengiz Çandar ve ekibine havale etmeleri, konuyu vahim bir sürece sürükleyebilir.
Bu tür önerilerin gündemde olması, sol grubu Kürtler arasında alttan alta sürdürdükleri Kemalist (modernist) renkli, ahlak karşıtı çalışmalara daha çok teşvik edebilir. Ki galiba bu işte kürek sallayan kimi isimlerin asıl derdi de çözüm değil, Kürtlerin çağdaşlaştırılmasıdır(!).
*CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu`nun döneminde Diyarbakır Barosu tarafından ve liberal görüşlü Alman Vakfı Heınrıch Böll Derneği`nin finansmanıyla 29-30 Eylül 2007`de düzenlenen konferansın notları kitaplaştırılmış.