Dr. Abdulkadir Turan

`Türkiye`, seçimden sonra `Yeni Türkiye` olabilecek mi?

18.03.2011 09:38:09 / Dr. Abdulkadir Turan

1. Başörtüsü, önemli bir göstergedir. Seçimden sonra başörtüsü ilköğretim, ortaöğretim, üniversite, kamusal alan… her yerde koşulsuz serbest olacak mı?

2. Türkiye`de insan haklarından yararlanmak için Batı`nın insan haklarından yararlanacak kesimler listesinde yer almak gerekiyor. O listede yer alıyorsanız “kamuoyu” harekete geçiyor, Batı sesini yükseltiyor; Cumhurbaşkanı, Başbakan, Meclis o sesi duyuyor ve tepki veriyor. O listede yeriniz yoksa size ayrı bir hukukun uygulanması, haklarınızın ayaklar altına alınması kimseyi harekete geçirmiyor. Ne kadar bağırsanız bağırın Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Meclis`in önündeki “kendilerine insan hakkı tanınanlar listesi”nde yer almadığınız için sesiniz karşılık bulmuyor; siz bağırdıkça size yönelik hukuksuzluğun şiddeti artıyor. İnsan haklarını Batı`nın oluşturduğu “insan kriterleri”ne endeksleyen bu anlayış son bulacak mı? Diğer bir deyişle insan sadece insan olmakla bazı temel haklara sahip olacak mı?

3. Dil hakkı bir kul hakkı olarak görülecek mi? Bu doğrultuda Kürtçe`nin önündeki engeller, bütün alanlarda tamamen kalkacak mı?

Değişimle ilgili iki kesim var:

Birinci Kesim: Türkiye`nin gerçekten değişmesini isteyenler.

İkinci Kesim: Değişimi istemeyen ancak uluslar arası sürecin değişimi gerektirdiğine inananlar. Bu kesim, sürecin “devletin selameti” doğrultusunda idare edilmesinden yana. Değişimi engelleyebildiği kadar engelliyor. Ancak dışarıda uluslar arası sistemi içeride değişim isteyenleri oyalayacak, idare edecek, durduracak bir şeylerin “devlet gelenekleri” içinde yapılmasını kabul edilebilir buluyor. Onların planına göre, bir şeyler değişiyor zannedilecek ama işler “eski tas eski hamam” devam edecek.

12 Eylül Referandumundan sonra değişimin keskin karşıtları elendi. O günden bu yana Türkiye`de görünmeyen mücadele, bu iki kesim arasında yaşanıyor.

Siyaset ya idealler için yapılır ya kişisel çıkar… İdealler için siyaset yapmak isteyenlerin sayısı azalıyor. Bu yönde umut kırmaya yönelik operasyon hep var oldu ve galiba amacına ulaştı.

İkinci Kesimin amacı, çıkar için siyaset yapanları ardına alıp Meclis çoğunluğunu oluşturmak, böylece “Yeni Türkiye” yerine, yeni gibi boyanmış Eski Türkiye`yi sürdürmektir.

CHP, MHP… Gelecekleri karanlık. İlki, enerjisini çekişerek tüketti; ikincisinin önünde Bahçeli gibi bir set var. Saadet Partisi ise inşaallah Türkiye`ye ikinci bir 1991 İttifakı yaşatmaz. Ne yazık ki son güne kadar da böyle bir ihtimal var.

İşini ince ayara bağlayan İkinci Kesim risk almıyor, bu partilere yanaşmıyor. Şu anda bütün “aday adaylarıyla” Ak Parti`yi kuşatmış durumda.  Eski Türkiye`nin pek çok alt düzey aktörünün içinde yer aldığı bu aday adaylarının kuşatması amacına ulaşır da kişisel çıkarı için Meclis`e girenlerle birlikte Meclis`te çoğunluk oluşturursa değişim hâyâl olacak. Onların CHP ve MHP`den farkı yok. Pek çoğu geçmişte ya bu partilerde ya da ANAP, DYP ve DSP`de politika yapmış, aday olmuş. 

Sonuç 12 Haziran`da değil, aday listeleri açıklandığında belli olacak. Başbakan Erdoğan`ın “Ben varken kimse yanlış yapamaz” türündeki, dünyanın en iyi liderine bile ağır yanlışlar yaptırabilecek dehşet özgüveni bu kesime Meclis kapılarını ardına kadar açabilir.

Bu kesimin hedefi,

1. İslamî isteklere kısmî resmiyet kazandırıp bu resmiyetin dışına çıkan İslamî kesimleri “provokatör”  diye rencide etmek, itibardan düşürmek, marjinalleştirip tüketmektir.

2. Amerika-israil karşıtlığını mümkünse sonlandırmak, değilse hükümet denetimine alıp bu denetimi aşanlara kötü muamele etmektir.

3. Kürtçeyle ilgili istekleri yarı resmi yerlere kanalize edip bu kanalların dışına çıkanları “hain” görmektir.

Sivil muhalefeti bitiren, muhalefet etmeyi “en tehlikeli iş” sınıfına alan bu anlayışın öne çıktığı bir Türkiye,  “Yeni Türkiye” olmayacak. Ak Parti`nin kuruluş felsefesiyle de hiçbir ilgisi bulunmayacaktır. Dolayısıyla bu kesimin iktidarı “Yeni Türkiye” anlamına gelmeyecek, belki “Yeni Ak Parti” anlamına gelecek.

Belediye seçimlerinde bu kuşatma kısmen başarısız oldu. Başbakan “kendisine rağmen yanlışların yapıldığını hatta bizzat kendisine yanlışlar yaptırılabileceğini” kabul edebilirse belki bu kez de başarısız olur. Aksi hâlde İkinci Kesim, Ak Parti çatısı altında kamufle olup “zafere” koşuyor.  

Diğer Yazıları

Tüm Yazıları

Diğer Yazarlar

Tüm Yazarlar