Akıl alıyor mu hiç?
Takrir-i Sükûn Kanunu`nu çıkaran CHP… Şeyh Said`i, Seyyid Abdulkadir`i ve onların aziz dostlarını Diyarbakır Ulucami önünde ceset sergisi açar gibi ipe asan CHP… Kürtlerin aziz seyda ve meşayihlerinin medrese ve dergahlarını kapattıran, onların sarıklarını yakıp başlarına Yunan şapkası, Yahudi fötrü koydurtan CHP…1936`ya kadar Diyarbakır gibi bir şehre liseyi bile çok gören CHP… Ağrı İsyanı`nda elleri kınalı gelinlerin karınlarını deşip ceninleri süngületen CHP… Dersim Katliamını gerçekleştiren CHP… Esat Mahmut Bozkurt hukukunu Kürtlere reva görüp Kürtlerin devlet memurluğuna alınmasını yasaklayan yasalar çıkaran ırkçı CHP, Kürt haklarının savunucusu olacak ha… Niye olmasın ki!..
Son asrın biri bütün dünyayı, diğeri Türkiye`yi ilgilendiren çok önemli iki özelliği var:
1. Batılı hak; hakkı batıl diye kitlelere kabul ettirebilme şeytanlığı (sihirbazlığı)
2. Ümmet şuuruna sahip olması gereken dindar Türkleri milliyetçileştirerek Kürtlerin haklarına karşı bir bloğa dönüştürme; Hitler faşizmine hayranlık duyan ulusal sol çevreleri ise Kürtlerin dostu diye gösterme projesi.
Cumhuriyet, daha kuruluş aşamasında kendisi için iki tehlike belirledi:
1. İslam kaynaklı tepki
2. Kürtlerin hak istekleri
Bu iki isteğin buluşmaması için daha ilk günden tedbir alındı. Türk dindar kesimler, değişik kurum ve şahsiyetlerin çabalarıyla milliyetçileştirildi. Kürtleri ise İslam`dan uzaklaştırma ve sola doğru yaklaştırma projesi yürütüldü.
Sistem, bütün değerleri ters çeviren bu anormal projeyle, kendisine yönelen iki sorunu birbirine karşı kullanarak zamana yayıp eritmeyi hedefledi. 60`lı yıllarda hız kazanan bu projeyle Türk dindarlığıyla milliyetçilik neredeyse bütünleşti. Buna karşılık sistemin adamı olduklarından kuşku duyulmayan kimi sosyalist adamlar, Kürt haklarının sözcüsü oldu, Batı illerine okumaya gelen Kürt gençlerini solculaştırma projesi yürüttü. Kürdün eğitim için gönderdiği evladı, din ve dünyasının düşmanı olarak kendisine döndü.
Bu oyunu 1970`li yıllarda bölgenin ümmet özlemi içindeki seçmeni bozdu. Ümmet kavramını öne çıkaran Milli Selamet Partisi`ne büyük bir destek verdi, Milli Selamet, bu seçmen sayesinde güçlendi, sistem panikledi. CHP`nin başına getirilen Kürt kökenli olsa da katı ulusalcı Bülent Ecevit, bir anda “Karaoğlan” lakabıyla Kürt haklarının savunucusu oluverdi. Oyun tuttu, CHP Türkiye tarihinde ilk kez seçimden birinci parti olarak çıktı.
90`lı yıllarda Refah Partisi, MHP`yle seçim ittifakı yaparak Bölge`deki seçmenlerini üzdüyse de bu sarsıntıdan sonra geri adım atıp “Bölgenin dağlarından ‘Ne mutlu Türküm diyene!` sözü silinsin” dediğinde ise karşısında en çok Bülent Ecevit`i buldu. Ecevit, sahte olduğu kesinleşen bir tebrik kartını öne sürerek Erbakan Hoca`yı (Allah rahmet eylesin) PKK`yle işbirliği yapmakla dahi suçladı.
Erbakan Hoca`nın buna rağmen, Cumhuriyet projesini karşısına alıp ümmet söylemini sürdürmesi, bugün Ak Parti`yi iktidar yapan günlerin oluşmasını sağladı.
Yeni bir Anayasa gündemde iken sistem, bir daha panikte ve daha önce Kılıçdaroğlu`nun CHP`nin başına getirildiği günlerde Doğruhaber`de ifade edildiği üzere yeni bir 70`li yıllar Ecevit`i projesi devreye kondu.
Kılıçdaroğlu, seçim sürecinden önce ulusalcı Türk seçmenlerini ikna yönünde konuştu, basının muazzam desteğiyle bunu başardı, şimdi “70 Model Ecevit” gibi Kürt seçmenine açılmış.
Cumhuriyet`in Kürtleri sola mahkum etme projesinin ürünü olan BDP zihniyeti de ona büyük bir keyifle destek veriyor. 70`li yıllarda kalan yoldaşlığı tazelemenin sevinç gözyaşlarını döküyor.
CHP, Kürtlerden özür mü diledi? CHP`nin içindeki Hitler kafalı kesim fikir mi değiştirdi? Kılıçdaroğlu, yeni bir Kürt hakları projesine mi imza attı? Hiçbiri yok.
Ama işin içinde medya desteği var; bu desteğin hakkı batıl, batılı hak gösterebilecek sihirbazlık becerisine sahip olduğuna inanılıyor.
Ümmet fikriyatına sahip bir avuç Müslüman Türk`ün doğru duruşuna karşı, “muhafazakâr” Türk çevrelerinin milliyetçilik hastalığı ve (uluslar arası) sistem korkusundan dolayı Bölge`nin köklü İslamî yapısına karşı durmaları ve bugüne kadar kardeşlik yönündeki bütün adımlara adeta ters yönde karşılık vermeleri bu inancın değirmenine su taşıyor.