Ey izzetli Gazze halkı!
Sizleri vadettiği zaferle sevindiren Yüce Allah’a sonsuz hamd-u senalar olsun!
Açlıkta, susuzlukta, soğukta naylon çadırların içinde tir tir titrerken soğuktan morarmış dudaklarınızdan dökülen hamdlara, senalara binler selam olsun.
Annesini, babasını, yakınlarını kaybettiği halde yetimliğini hissetmeyecek kadar Yüce bir davanın şuuruyla boynunu asla bükmeyen, her fırsatta o toprakların muhafızlığını yapacağını söyleyen Gazze’nin yetim çocuklarına selam olsun.
Korkuyu korkutan, zalimi 16 aydır yaşadığına pişman ettiren Kassam mücahidlerini ak sütüyle büyüten, imanla eğiten, Mescid-i Aksa ve mübarek toprakların sevgisiyle yetiştiren, her şehit verdiği evladı için belki de melekleri kıskandıracak kadar yürekten hamd-u senalar getiren, acılar karşısında Allah’ı kendine vekil kılan yiğit annelere selam olsun.
Selam olsun o mübarek insanları bağrında taşıyan, selam yurduna!
Filistin’e, Mescid-i Aksa’ya ve Gazze’ye!
Yüce Allah, 16 ay boyunca Siyonist israil ve onunla ittifak halinde hareket eden Emperyalist devletleri, Gazze kadar küçük bir toprak parçasında zelil eyledi. Tüm güçlerini seferber eden, en teknolojik silahlarla soykırım uygulayan bu zalimler Gazze’nin direnişi karşısında geri çekilmek zorunda kaldılar. Bütün dünya, insanlık tarihinde asla unutulmayacak ve altın harflerle yazılacak şanlı bir zafere tanıklık etti.
Yahudiler 30 gün boyunca Hz. Musa’nın Tur dağından dönüşüne sabredememişlerdi ve misaklarını bozmuşlardı. Çünkü Peygamber katili olan Yahudilerin tıynetinde sabır diye bir şey yok. Döneklik, dünyaya bağlılık noktasında aşırı hırs, talan, oyun ve dümen var. Dinlerini heva ve heveslerine alet eden bu zalimlere karşı, Gazze’nin imanı kazandı. Profesyonelce yapılmış hesapların hepsi alt üst oldu. Naylon terlikleriyle tünellerden çıkıp, el yapımı silahlarla karşılık veren Kassam Tugayları, son derece korumalı kıyafetlerle, en güçlü silahlarla kendilerine saldıran, karınları tok, sırları pek, şımarık Siyonistlerin burunlarını yere sürttü. Sonunda onları masaya oturttu ve ateşkes anlaşması yapmak durumunda kaldılar.
Ateşkes yürürlüğe girdiği andan itibaren, bitirdik dedikleri Kuzey Gazze’de akın akın insanlar ortaya çıkıp sevinç gösterileri yaptı. HAMAS askeri Üniformalarla, sanki fabrikadan yeni çıkmış gibi gıcır gıcır arabalarla halkın içerisinde gövde gösterisi yaptı. Sanki savaşın, açlığın, susuzluğun, enkazın altından çıkanlar onlar değildi. Tüm Gazze halkı dipdiri ve capcanlı bir şekilde ayakta.
Esir takası, yerle bir olmuş binaların arasında kurulan bir platform eşliğinde, bir program, bir tören niteliğinde gerçekleşti. Tezahüratlar, tekbir ve salavatlar, Mekke’nin fethini andıran görüntü gözlerimizi yaşla, gönüllerimizi sevinçle doldurdu. Hele Siyonist kadın esirlerin, Kassam Tugaylarından aldıkları diplomaları altın madalya almışçasına havaya kaldırması adeta ödül törenini andırdı. Esir kadınların üzerlerindeki askeri üniformaların yeni ve tertemiz oluşu onların sanki esir değil de misafir edildiklerini göstermeye yetiyordu. Zafere inananlar, zaferin provasını önceden yapmışlardı. Her anın program ve plan eşliğinde yürümesi bunu ispat etmeye yetti. Gördüğü değeri, kıymeti kameralar karşısında anlatan kadın esirler tüm dünyayı şaşkına uğrattı. İslam’ın savaş hukuku kitaplardan değil görerek, şahit olunarak bizzat yaşandı. İslam’ın kadına verdiği değer, esir dahi olsa yapılacak insani muamele bizzat kendi elleriyle harabeye dönmüş olan Gazze’de gerçekleşti.
Ne Yücesin ey İslam dini!
Gazze halkı üzerinde tüm dünyaya parıl parıl parıldıyor, aydınlığınla gözleri kamaştırıyorsun. Seni yeniden tarih sahnesine taşımadıkça yeryüzüne adalet, barış ve kardeşlik nasip olmayacak biliyoruz.