Can çekişiyor. Ölüm korkusu tüm hücrelerini sarmış. Bu nedenle daha da canavarlaşmış. Gördüğü herkese hırlıyor. Bir o yana bir bu yana saldırıyor. Salya sümük diş biliyor. Aldığı ölümcül darbenin acısıyla adeta zombileşmiş. Ebedi yok oluş psikolojisinden kurtulmak için çırpınıyor. Saldırdıkça, çırpındıkça batıyor, yok oluyor. Lübnan’a, Suriye’ye, Irak’a saldırmakta. Suudi, Mısır, Katar, Türkiye, BAE, Ürdün ve batının özgür halklarına diş bilemekte, tehditler savurmakta… Ümmetin hasta evlatlarına ölümü gösterip sıtmaya razı etmenin peşinde.(İki yüz yıldır hastanede yatan Ümmetin taburcu olma zamanı pek yakındır. Taburcu olmak! Yani cihad meydanlarına geri dönmek.)
Düşünsenize, 67’de altı gün savaşı olarak anılan “Nekbe” gününde Arap ülkelerinin ani yenilgisi ve önemli miktarda toprak kaybetmesiyle dünya gündemine süper güç olarak giren İsrail terör rejimi, eş zamanlı olarak Filistin’de de Beytullahim, El Hanin, Cenin, Nablus ve Doğu Kudüs’ü işgal etmişti. Ancak 7 Ekim Aksa Tufanı Cihadından bu yana adına başarı diyebileceğimiz tek bir kazanım bile elde edememiştir. Sıfır başarı ve maksimum yıpranmışlık... Tüm sansürlere rağmen binlerce kaybını, yüz binlercesinin dışa kaçışını ve milyonlarcasının protestolarını saklayamamıştır. Umudunu yitirmiş, beklentilerini sıfırlamış, güvenini kaybetmiş koloniye dönmüş. İşgal toprakları adeta tank ve ümit kabristanına dönmüştür.
Altı günde dünya gündemine süper güç diye lanse edilen bu sırtlan familyası tam bir yıldır dünya gündemine süper vahşi, cani, soykırımcı vb. gerçeklerle girmiştir. Tüm dünyanın nefretini kazanmış birer kaybeden olmuştur.
Hem ekonomik, hem askeri, hem uluslararası arenada var olan karizması adeta çöp olmuştur. Bu derece kaybetmişlik ve bu derece yenilmişlik zaten vicdansız yaratıklar olan Siyonistleri azdırmaya, kudurtmaya yetmiş de artmıştır. Öleceğini bildiğinden giderayak tüm vahşiliklerini sergilemeye çalışıyor. Kendisince Rus ruleti oynuyor. Ya hep ya hiç. Hep olmasının mantıksal bir yönü olmadığından elbette ki hiç olacak. Sonunda Arz-ı Mev’ud Siyonist vahşiler için Mezar-ı Merdud olacak.
Global firmaların cirosunu hızlıca düşüren boykot, terör rejimine yapacakları yatırımları durdurma ve askıya alma kararlarını da aldırtmaktadır. Dünya çapında özellikle üniversitelerde düzenlenen tepkisel hareketler, dünya halklarının gösteri ve protestoları, HAMAS’ın terör rejimi israile vurduğu ölümcül darbenin etkisini katbekat arttırmaktadır.
Büyük şeytan Amerika siyasi şeytanlıklarını arttırsa da başkanlık seçimlerine kadar soykırımcı Siyonist rejime yapay da olsa bir zafer kazandırmanın çabasında. Soykırımın finansörü ve sınırsız destekçisi olmanın bedelini yakında ödeyeceğini çok iyi bilmekte. Gerçi o da eyaletlerinden gelen çatırdama seslerini saklamak, halkın tepkilerini bastırmak için hile ve desiseler peşinde. Ama nafile. Soykırımcı mel’un önce kendisini sonra da tüm batıyı yok oluş uçurumuna sürükleyecek. Ya beni kurtarırsınız ya da sizler de benimle birlikte yok olursunuz, diyor.
Batı, Arap Baharı benzeri bir bahara doğru ilerliyor. Batının batış sendromları başlar başlamaz Ümmetin hastalığı da bitmeye başlayacak. İçi çürük dışı sağlam olan batı içten çökerken, içi sağlam dışı ehven olan doğu içten sağlamlaşacak. Evet, Batı batacak, doğu doğacak. İnsanlık kazanacak.