Helal ve haram kazanma konusunda bir demet hadis sunacağım. İnşaallah faydası olur.
Rasûlullah (s.a.v.): “Elinin emeği, alnının teri ile ye. Dinini satıp yeme! Helale, harama dikkat ederek çalışıp kazanan kimseyi Allahu Teâlâ (c.c.) sever. Bir zaman gelecek ki, insanlar yalnız malın, paranın gelmesini düşünecek, helal mı, haram mı diye düşünmeyecekler.” buyurur.
Ashab-ı kiram`dan İyaz bin Hımar (r.a.) Rasûl-i Ekrem (s.a.v.)`in şu sözlerini nakletmiştir: “Cennet ehli üç sınıftır: Adil ve başarılı hükümdar; hısım ve akrabasına ve Müslümanlara karşı yumuşak kalpli ve şefkatli olanlar; ailesi kalabalık olduğu halde harama el uzatmayan. Haramdan uzak kalmaya çalışanlardır.”
Rasûlullah (s.a.v.): “Bir kimse haramdan kazanıp, bu mal ve paradan sadaka verir, harcar, masraf eder evindekilere yedirirse veya kendinden sonrakilere bırakırsa; bu bıraktığı şey, kendisini Cehenneme sokacak azığı olur. Haramdan sakınan kimse, ancak kendisinin etine ve kanına şefkat ve merhameti olan kimsedir. Mümin olan, haramdan ve haram işleyenlerden sakınsın, uzak dursun, haram işleyenlerle bir arada bulunmasın, arkadaşlık yapmasın, haram ile elde edilen şeyi yemesin, hiç kimseyi harama sevk etmesin, bir kimsenin haram işlemesine yol göstermekle ona ortak olmasın! Din ve ibadetin kuvvetli olması ve ahirete ait işlerin mükemmel bulunması, haramdan sakınmakla elde edilir.” buyurmuştur.
Rasûlullah (s.a.v.)bir hadis-i kutside şöyle buyurur: “Şaşarım o kimseye ki, ahiret hesabına inandığı halde nasıl mal toplayabilir? Ey Ademoğlu! Her gün ömrün eksilir, sen bilmezsin! Her gün rızkın sana gelir, şükretmezsin. Halktan korkarsın, benden korkmuyorsun! Benden utanmazsın! Abidlerin sözlerini söylersin, münafıkların amelini işlersin! Ölüm haktır dersin; yine onu çirkin görürsün! Kim dünya malı yığarsa, onun hakkı yoktur. Kim dünya ile rahatlarsa, onun aklı, idraki yoktur. Kim dünya arzuları peşinde koşarsa, onun ma`rifeti yoktur. Benim kullarımdan herhangi birine; bedeninde, malında veya evladında bir musibet verdiğim vakit, onu güzel bir sabırla karşılaşırsa, kıyamet günü onun için mizan ve hesap kurmaktan haya ederim.”
Başka bir hadis-i şerifte “Kim ki, helalinden yer, sünnet üzere amel eder, insanlar onun şerrinden emin olursa; Cennete girer.” buyurulmuştur.
Ebu Hureyre (r.a.) rivayet ediyor: Rasûlullah (s.a.v.) buyurdu ki: “Uzak yoldan gelmiş, saçı sakalı dağılmış, yüzü gözü toz içinde bir kimse, ellerini göğe doğru uzatıp dua ediyor: ‘Ya Rab!` diye yalvarıyor. Hâlbuki yediği haram, içtiği haram, gıdası hep haram... Bunun duası nasıl kabul olunmaz?` buyurdular: “Haram ile gıdalanan beden Cennete giremez.”
Rasûlullah (s.a.v.): “Haram yiyenlerin ne farzları ne de sünnetleri kabul olmaz. Malın helalden mi, haramdan mı geldiğini düşünmeyenler, Cehenneme neresinden atılırsa atılsın; Allah Teâlâ (c.c.) onlara acımayacaktır. Haram ile beslenen vücudun ateşle yanması daha iyidir.”
Vahidî`nin Cabirden rivayetine göre, adamın biri Rasûl-i Ekrem`e gelerek: ‘Ya Rasûlallah, ben, haram olmadan evvel şarap ticareti yapardım; bundan para kazandım. Şimdi bu paraları yer ve Allah (c.c.)`a itaat edersem (yani Allah yolunda sarf edersem) bu ibadetten bana bir mükâfat var mı?` diye sordu. Rasûl-i Ekrem şöyle cevaplandırdı: “Sen bu şekilde kazandığın bütün servetini Hac ve Cihad yolunda harcasan veya hepsini sadaka olarak dağıtsan bile, Allah (c.c.) katında sivrisineğin kanadı kadar bir değer taşımaz. Zira “Allah (c.c.) temizdir. Ancak temizi kabul eder.” ve “Ey Muhammed! De ki, helal ve haram eşit değildir.” ayetlerini okudu.
İbrahim Edhem (k.s.) şöyle buyurur: ‘Haram yemek kalbi karartır. Kalbin kararmasının dört alameti vardır:
1. İbadetin tadını duymaz.
2. Allah (c.c.) korkusu hatırına gelmez.
3. Gördüklerinden ibret almaz.
4. Okuduklarını, öğrendiklerini anlamaz, koruyamaz.
Helalden kazanmak temennisiyle Allah`a emanet olun.