Her birimizin bazı emelleri vardır ve bu emellerimizin peşine vermiş bir meçhule doğru gidiyoruz.
Emellerimizin kimisi hayırlı, kimisi hayırsızdır. Kimisi faydalı, kimisi zararlıdır. Kimisi dünyevi, kimisi uhrevidir. Kimisi maddi, kimisi manevidir. Kimisi şahsi, kimisi toplumsaldır.
Kimimizin emelinde, sadece işi vardır. İşimizi geliştirebilmenin hayalleri ile oturup kalkarız. Hedefimizde işimizi büyütmekten başka bir şey yoktur. Ufak bir bakkalımız varken, büyük bir mega market kurma emeli taşırız. Bunun için çalışır. Bunun için gayret ederiz. Acı olan şudur ki bunu yaparken bazen helal ile haramı karıştırırız. Komşumuzun hakkını çiğner, cedelleşiriz.
Kimimizin emelinde, büyük bir daire sahibi olmak vardır. Küçük bir gecekondudan çıkıp parklı, bahçeli, havuzlu bir sitede 150- 200 metre karelik şömineli bir dairede yaşamak isteriz. Emelimize kavuştuğumuzda, geldiğimiz yeri unutur, yeni hayatın verdiği sarhoşluk içinde çevremize caka atarız.
Kimimizin emelinde, lüks, son model bir araba vardır. Doksan beş model bir torosa sahip iken, 2014 model bir araba hayalini kurarız. Bazen bu emelimize ulaşmak için banka, faiz demez, kendimizi günahlar altında ezeriz.
Kimimizin emelinde, üç beş dönüm olan tarlamızı genişletmek, üç yüz beş yüz dönüm araziye sahibi olmak, bu araziye sondaj vurup sulu hale getirmek, senelik ürünü ikiye, üçe katlamak vardır. Bunun için tarlamıza bitişik olan, halkın ortak malı mera veya taşlığı kaldırır, arazimizi genişletmeye çalışırız. Bazen de haram yollara tevessül ederek kolu komşumuzun tarlasının sınırını ihlal eder, arazisinden çalmaya çalışırız. Bir dönüm arazi uğruna hacı, hocalığımızı unutur, kep ve sarığımızı atarız. Akrabalık ve kardeşlik bağlarını keser, ahrete karşılık dünyayı satın alırız.
Kimimizin emelinde, üç beş tane olan koyun veya keçimizi üç yüz beş yüzlere çıkarmak vardır. Bunun için adağı, zekâtı ve kurbanı unutur. Hak hukuk gözetmez, onun bunun bahçesinde, tarlasında hayvanımızı otlatmaya çalışırız. Bir adet fazla hayvanla ihya olacağımızı ve zenginleşeceğimizi sanırız.
Kimimizin, emelinde uzun bir ömür vardır. Çocuğu olmayan kimimizin emelinde ise bir çocuk sahibi olmak vardır. Bu çocuğa ulaşmak için doktor doktor, hastane hastane, türbe türbe dolaşırız. Ellerimizi Mevla`ya doğru kaldırır dualar ederiz. Adaklar adarız. Nihayet bu emele ulaşırız. Bu sefer çocuğun büyütülmesi, okutulması, evlendirilmesi emelleri için çaba sarf ederiz. Çocuğun büyümesi, okuması, evlendirilmesi için düşünürüz. İmanlı, salih bir evlat olması yolunda ise hiçbir çaba sarf etmeyiz.
Bu emellerimiz sürüp gider. Gerçek olan şudur ki çoğu emelimiz gerçekleşmez. Emellerimizin çoğunu beraberimizde mezara taşırız.
Kimimizin emelinde bir cami, medrese, okul veya hastane yapmak vardır. Bu emelimizi hayırlı bir amel halinde gerçekleştirmeye çalışır. Bunun için yoruluruz. Bunun için uykusuz kalır, bunun için kapı kapı, fert fert dolaşırız. Bazen bu emelimize ulaşamazsak da halis niyetimizin sevabını alırız. Emelimize ulaştığımızda ise sevabımızın katlayarak artacağını biliriz. Emelimizi bakileştiririz. Biz ölüp gitsek de ardımızdan emelimizin bir eseri olarak sevabımızı işlemeye devam eder.
“Ey Muhammed! Sen onlara dünya hayatının misalini ver. Dünya hayatı, gökten indirdiğimiz bir su gibidir ki, bu su sayesinde yeryüzünün bitkileri (her renk ve çiçekten) birbirine karışmış, nihayet bir çöp kırıntısı olmuştur. Rüzgârlar onu savurur gider. Allah her şeye muktedirdir. Mal ve oğullar, dünya hayatının süsüdür. Baki kalacak olan iyi ameller ise, Rabbinin katında, sevapça da hayırlıdır, emel yönünden de daha hayırlıdır.” (Kehf 45-46)
Rabbimizin ayetlerindeki buyruğunun gereğiyle, emelleri çar çöp olanlardan değil, emelleri bakileşen kullardan olma temennisi ile Allah`a emanet olun.