Allah’ın (c.c.) Peygamber’ine oku emriyle birlikte Hz. Peygamber (s.a.s.) kendisine indirilen Kur’an’ı okumuş ve okutmuştur. Davet ve tebliğini Kur’an’ın ayetleri ile yapmıştır. Davet ve tebliğin ilk yıllarında Kur’an’ı ashâbına öğretmek için Erkâm b. Erkâm’ın evini tercih etmiştir.
Davetin gizli yürütüldüğü dönemde ashâb öğrendikleri Kur’an’ı evlerde ve kimsenin olmadığı yerlerde kendi aralarında okumuş, okutmuş, öğrenmiş ve öğretmişlerdir. İlk olarak Abdullah b. Mes‘ud Kâbe’ye gidip yüksek sesle Rahmân sûresini okumuş fakat müşrikler tarafından kanlar içerisinde kalıncaya kadar dövülmüştür. Ebû Zer Ğifâri benzer bir denemeyi yapmış fakat o da müşrikler tarafından öldürülesiye dövülmüştür.
Mekke’de Müslümanlar güçlenip davet açığa çıkınca, sahâbe kendi evlerinin avlularında yapmış oldukları mescitlerde Kur’an’ı yüksek sesle okumuşlar, müşriklerin dahi gelip gizli gizli Kur’an dinlemelerine vesile olmuşlardır.
Kur’an’ın kendilerine okunması ile Necâşi, Ğifar kabilesi, Evs, Hazrec gibi daha niceleri Müslüman olmuştur.
Allah Resûl’ü (s.a.s.) vefatına kadar Cebrâil’dan (a.s.) aldığı Kur’an’ı ashâbına okuyup okutmuş, onlar da kendi dönemlerindeki ve kendilerinden sonraki nesil olan tabiine öğretmişler. Bu şekilde Kur’an, nesilden nesile aktarılarak günümüze kadar gelmiştir.
Allah (c.c.) Kur’an okuyup öğrenenler hakkında: “Allah’ın kitabını öğrenip okumaya devam edenler, namazı dosdoğru kılanlar, kendilerine rızık olarak verdiklerimizden gizli ve açık infakta bulunanlar kesinlikle zarar etmeyecek bir kazanç umabilirler. Çünkü Allah onların mükâfatını eksiksiz verir.” (Fatır, 35/29-30)
Allah Resûlü (s.a.s.): “Sizin en hayırlınız Kur’an’ı öğrenen ve öğreteninizdir.” (Buharî, Fedailü’l-Kur’an, 21) “Kur’an ehli ümmetin en şereflileridir.” (Feyzü’l- Kadir, 1/522) “Hanginiz bir günah işlemeden ve akrabalık bağını kesmeden Buhtan’a kadar veya Akike kadar gidip oradan iri hörgüçlü iki deve getirmek ister? Ashâb biz isteriz ey Allah’ın Resûlü! Deyince, “Öyle ise sizden biri mescide gider de Celîl ve Azîz olan Allah'ın kitabından iki âyet öğrenir yahut okursa, bunlar onun için iki deveden daha hayırlıdır. Üç âyet, onun için üç deveden daha hayırlıdır. Dört âyet, onun için dört deveden daha hayırlıdır. Bu âyetlerin sayısı aynı şekilde arttıkça, o kadar deveden daha hayırlıdır.” (Tirmizi Sevabül’ Kuran, 2)
Allah Resûlü (s.a.s.): “Ey Ebu Zer! Gidip Allah‘ın kitabı Kur’an’dan bir âyet öğrenmen, senin için yüz rekât namaz kılmaktan daha hayırlıdır. Ve kendisiyle amel edilsin veya edilmesin ilimden bir mesele öğrenmen, bin rekât nafile namaz kılmandan daha hayırlıdır.” (İbni Mace, et-Terğib ve et-Terhib 3/279)
Allah Resûlü (s.a.s.): “Kim Kur’an-ı Kerimi okur ve onunla amel ederse, kıyamet gününde ana ve babasına, güneşin ışığı gibi parlak, nurdan bir taç ve eşi olmayan iki hülle giydirilir” Bunun üzerine onlar: “Bu ne sebeple size giydirildi?” deyince: “Çocuğumuzun Kur’an okuması sebebiyle” diye cevap verilir. (et-Terğib ve et-Terhib 3/277)
Başka bir Hadiste ise: “Kulları Allah’a en fazla yaklaştıran şey, O’nun kelamı Kur’an-ı Kerim’dir” buyrulmaktadır. (Terğib ve Terhib 3/272)
Hz. Peygamber (s.a.s.) Efendimiz kutsi hadisinde Allah’ın (c.c.) şöyle buyurduğunu söylüyor:
“Allah‘ın kelamının diğer sözlere üstünlüğü, Allah’ın yarattığı mahlûkata olan üstünlüğü gibidir.” (Terğib ve Terhib, 3/264)