Dosdoğru dinimiz bize Allah’ın güçlü, kuvvetli ve sağlam ipine sımsıkı sarılmamızı emrediyor ki bu da Allah’ın kitabına sımsıkı sarılmak ve ahdine vefa göstermektir. Allah (celle celaluhu): “Allah’ın ipine hep beraber sımsıkı sarılın ve ayrılığa düşmeyin” (Âl-i İmrân, 103) buyurarak ümmet olmayı ve ayrılığa düşmemeyi emretmektedir. Yine Allah (celle celaluhu) “Şüphesiz bu ümmetiniz tek bir ümmettir ve ben sizin Rabbinizim. O halde bana kulluk edin” (Enbiya, 92) buyurmaktadır.
Ümmet olmakla Allah’ın insana iradesinin dışında verdiği dil, renk, ırk ve kabile gibi özellikler ayrılık, gayrılık, dışlama, hor görme, üstünlük taslama ve zulüm gibi kötü vasıflara sebep olmaktan kurtulur. Tam aksine farklı dilleri konuşan, farklı renklere sahip olan, farklı ırk ve kabilelere mensup olan insanlar bir araya gelir, kaynaşır, aralarında bir ülfet ve muhabbet oluşur ve Allah’ın nimeti sayesinde kardeş olurlar. Bu kardeşlik sayesinde güçlenir ve kuvvetlenirler.
Ümmet olmakla dinin daha iyi anlaşılması ve yaşanması adına ortaya çıkan mezhep, tarikat, cemaat ve cemiyetler gereksiz tartışma, dışlama, onu haksız kendini hak görme sebebi olmaktan çıkar. Tam aksine bunlar dinin daha iyi anlaşılması ve yaşanması, tıkanıklıkların giderilmesi, davet ve tebliğin daha iyi yapılması için bir araç ve vesile olur.
Ümmet olmakla vahdet ve birlik gerçekleşir, güç ve kuvvetler bir araya gelir. Müslümanlar tek bir vücut gibi olur. Biri herhangi bir sebeple sızladığında diğer azaların tümü onunla sızlar. Biri bir hoşluk ve güzellik gördüğünde diğer azalar ve tüm beden o hoşluk ve güzelliğe ortak olur.
Ümmet olunduğunda, ümmet bir şemsiye vazifesini görür. İnanların tamamını o şemsiye altında toplanır. Fakat o şemsiye altında bulunan müminlerden kimileri iradesi dışında Allah’ın kendisine verdiği farklılıkları veya iradesi ile dahil olduğu mezhep, tarikat, cemaat veya meşrebini öne çıkarıp ümmet anlayışını geride bıraktığında, ümmetin vahdetine zarar vermiş olur. Ümmetin güç ve kuvvetini, birlik ve dirliğini zayıflatmış olur.
Gazze ve Filistin’de her gün vahşi, soykırımcı, siyonistler tarafından en barbar zulümler işlendiği günümüzde ümmet olmaya her zamankinden daha fazla ihtiyaç vardır. Bir mümin olarak Kudüs davasına ve Filistin’deki kardeşlerimize sahip çıkmak gerekir. Onlara sahip çıkma, imanımızın ve ümmet olmamızın gereğidir. Dünyanın neresinde bir Müslüman varsa, hangi ırk, renk, dil veya kabileden olursa olsun, hangi coğrafyada yaşarsa yaşasın, imanın gereği, ümmetin bir ferdi olma sebebiyle Gazze ve Filistin’deki kardeşlerine sahip çıkmak, yardım etmek, desteklemek, dua etmek ile mükelleftir.
Hem ümmetin bir ferdi olmak hem de bana ne demek, olacak şey değildir. Şehid Mücahid İsmail Heniyye’nin şehâdeti ümmeti birleştirici, bir araya getirici bir rol oynadı. Dil, renk, ırk, kabile, mezhep, cemaat, tarikat ve cemiyet ayrılıklarını ortadan kaldırdı. Kadınıyla erkeğiyle, genci ve yaşlısıyla tüm Müslümanların kalbini aynı dava etrafında bir araya getirerek meydanlara indirdi.
Mevla’m tüm Müslümanlara ümmet bilinci nasip eylesin. Kalplerimizi aynı dava etrafında birleştirerek ipine sımsıkı sarılmayı nasip etsin. Şehit Mücahit İsmail Heniyye’nin şehadetini mübarek eylesin. Yahya Sinvar’ın önderliğinde kesin bir zafer nasip eylesin inşallah. Âmin.