Hudeybiye anlaşmasının maddelerinden birisi: “Medine’den kaçıp Mekke’ye sığınanlar geri verilmeyecek, Müslüman olup Mekke’den Medine’ye sığınanlar ise geri verilecekti.”
Hudeybiye anlaşmasının mürekkebi kurumamışken, Müslüman olup ailesi tarafından bağlanan Ebû Cendel, zincirleri ile anlaşmanın yapıldığı yere geldi. Müslümanların tüm ısrarlarına rağmen anlaşmanın Mekke tarafını temsil eden babası Amr İbn Süheyl’in itirazı ile geri verildi.
Anlaşmanın üzerinden az bir süre geçtikten sonra adı Ubeyd (veya Utbe) b. Esîd, aslen Tâifli, Sakîf kabilesine mensup künyesi Ebû Basîr olan zat Müslüman oldu. Müslümanlığı kabul ettiği için Mekke’de müşrikler tarafından hapsedildi. Bir fırsatını bulup Medine’ye kaçtı. Mekkeliler, anlaşma şartlarına göre Ebû Basîr’in kendilerine verilmesi gerektiğini, Hz. Peygamber’e (S.A.V.) bildirdiler. Bu haberi Medine’ye Huneys b. Câbir ve onun azatlı kölesi Kevser ile gönderdiler. Hz. Peygamber (S.A.V.), Ebû Basîr’i çağırdı ve ona:
“Ey Ebû Basîr! Biliyorsun ki, Kureyş ile anlaşma yapmış ve anlaşmaya bağlı kalacağımıza söz vermiş bulunuyoruz. Verdiğimiz sözde durmamak bize yakışmaz. Hiç şüphe yok ki Yüce Allah, senin için ve seninle bulunan zayıf ve koruyucusuz Müslümanlar için bir çıkar yol ve genişlik yaratacaktır. Haydi, kavminin yanına git!” buyurdu.
Ebû Basîr: “Ey Allah’ın Resûlü! Bana işkence etsinler ve beni dinimden döndürsünler diye mi müşriklere geri veriyorsun?” dedi. Hz. Peygamber (s.a.s.) ona söylediğini tekrarladı.
Ebû Basîr, Mekke’den gelen iki adama teslim edildi. Medine’den ayrıldıktan sonra Zülhuleyfe’de mola verdiler. Yemek yerken Ebû Basîr, bir hamle ile Huneys’in kılıcını alıp onu öldürdü. Arkadaşının öldürüldüğünü gören Kevser kaçtı. Ebû Basîr onun peşine düştü fakat yakalayamadı. Kevser, Medine’ye gelip olup bitenleri Hz. Peygamber’e anlattı. Kevser’den sonra da Ebû Basîr geldi ve şöyle dedi:
“Ey Allah’ın Resûlü! Sen üzerine düşeni yaptın. Ben de kendimi kurtarmaya çalıştım. Allah da beni onlardan kurtardı.” Hz. Peygamber (s.a.s.) ona: “Ey Ebû Basîr! Git Medine’ye gelme” dedi. Medine’den ayrılan Ebû Basîr, Kureyş’in Şam’a giden ticaret kervanlarının geçtiği ağaçlık bir vadi olan İys’e yerleşti.
Ebû Cendel gibi Mekke’de eli kolu bağlı olan Müslümanlar, Hz. Peygamber’in Ebû Basîr hakkında: “Ne adam yâhû! Sanki bir ateş parçası! Hele bir de yanında birkaç arkadaşı bulunsa, artık onun yapamayacağı şey yoktur” buyurduğunu işittiler. Bu haberi onlara Hz. Ömer bir yolla ulaştırdı ve Ebû Basîr’in Kızıldeniz’in sahilinde, Kureyş kervanlarının yolları üzerinde bulunduğunu bildirdi.
Ebû Cendel, bu haberi alır almaz, Mekke’den kaçarak Ebû Basîr’in yanına geldi. Çıkış yolu arayan diğer Müslümanlar da birer birer kaçarak orada toplandılar. İlk günler yetmiş olan sayıları daha sonra üç yüze kadar çıktı. Kendilerine Ebû Basîr’i başkan seçen bu mücâhitler, Kureyş’in Şam’a giden kervanlarını rahatsız etmeye başladılar. Birbirlerine çok tutkun olan ve namazlarını başkanlarının arkasında cemaat halinde kılan bu topluluk, kısa zamanda Kureyş müşriklerini dize getirdi. Kureyş müşrikleri, Hz. Peygamber’e (S.A.V.) bir mektupla başvurdular. Mektuplarında:
“Allah ve akrabalık aşkına! Sen, Ebû Basîr ve arkadaşlarına bir haber sal ki, bundan sonra her kim Müslüman olur da Medine’ye senin yanına gelirse o, emniyettedir; onun için geri çevrilme yoktur. Biz anlaşma şartlarındaki iade şartını kaldırdık” dediler.
Ebû Basir ve Ebu Cendel’in izinde giden Yemen Ensârullâh’ı Kızıldeniz’de Siyonist ve işbirlikçilerinin ticaret gemilerini vuruyor. Yakın bir zamanda onları dize getirecekler inşallah. Mevla’m muvaffak eylesin, amin.