Ramazan ayında yaşadığımız; tatlı bir maneviyat ve insan vücudundaki durgunluğun, manevi hazzın doruğudur. Kimisi bir yıl boyunca ciddi manada açlık hissetmemiş olabilir. Bugün ise açlık çekenleri düşünmenin ve neler hissetmeyi birazcık da olsa anlayabilme zamanı. Ramazan ayında her sofrada envai çeşit yemeklerle iftara gidiyoruz. Bu kısa zaman zarfında birçok hazırlık yaptığımız bir zaman diliminde İslam âlemini hatırladım. Açlıktan ölen insanları hatırladım. Açlıktan ölen insanların hangi duyguları ve acıları yaşadıklarını hatırlamaya çalıştım. Bir tarafta sonsuz bir israf yaşanırken diğer tarafta açlıktan ölen insanları hatırladım.
Evet, İslam âlemindeki birçok açlık dramlarından söz edilebilir ki gözüm haberlere ilişti. İdlib’de iftara iki saat kala Pazar yerine düzenlenen saldırıda 5 sivil katledilmişti… Diğer taraftan ümmetin yetimleri olan Filistinli kardeşlerimizin sınırdaki nöbette şehit olanlar ve İsrail cezaevlerindeki olmadık hakaret ve işkencelere uğrayanlar. İslam ümmetine iman ve cesaret pompalayan Filistinli kardeşlerimizin neler çektiğini bu ramazan ayında ne kadar anlayabiliyoruz?
Ya Suriye ve Yemen’de sokaklarda ekmek kırıntıları toplayan ve bununla karınlarını doyuran çocukların çektikleri halet-i ruhiyeyi anlayabilecek miyiz? Gözlerine bakıldığında tek hayalleri doymak olan ve midesi dolu bir şekilde uyumak olan bu küçük bedenlerin acılarını hayal etmek… Suriye’deki bombardıman nedeniyle nereye kaçacağını bilmeyen, hatta sadece çocuklarını doyurmak adına hayal kuran Anneleri anlayabilecek miyiz?
Ya Myanmar’daki açlık ve sefalete ne demeli… Diri diri yakılmaktan korkup çöllere kaçan, farklı ülkelere göç eden, orada ekmek bulamayan Myanmarlıları anlayabilecek miyiz? Onların şahsında tüm Afrika ülkelerindeki zulümlerin yanında çektikleri acıları ve açlıkları bu Ramazanda anlayabilecek miyiz?
“Umut kervanının” Afrika ülkelerine göndermiş olduğu yardımları dağıtan bir kardeşimizin anlattıkları ibret vericiydi ve şöyle diyordu: Girdiğimiz bir çadıra yardım paketini bırakıyorduk. Etrafındaki çocukların açlıktan zayıflıklarını ve bakışlarını hiç unutamıyorum. Yalnız anneleri bizim tercümana bir şeyler söylüyordu. Tercümana dönüp ne sorduğunu söylediğimizde; “Bu paketi tekrar almayacaksınız değil mi?” diye soruyor. Çünkü bizden önce çadırlara giden Fransızlar paketle birlikte fotoğraf çekip tekrar paketi alıyorlarmış… Bunun üzerine kafiledeki tüm üyeler ağlamaya başlamıştı…
Netice olarak; bu Ramazan’da tutulacak oruç, İslam ümmetinde yaşayan dramları ve açlıkları anlamaya sebebiyet verecek mi? Bu tabloların oluşmasına sebebiyet veren ihtilafları bir köşeye bırakacak mı? Herkesin ortak paydası olan bu Ramazan hürmetine çekilen açlıkları ve zulümleri görmeyi nasip etsin. Bu alt yapıyı hazırlayan ümmetin tarumarlığının bitmesine sebep olsun. Açlık duygusuyla oruç tutan tüm ümmetin birbirlerini anlamasına vesile olsun… Âmin...
Abdullah KAVAN