Abdullah Aslan

Tanımayın kabul, ama savaş da açmayın!

27.09.2017 08:02:00 / Abdullah Aslan

Irak Kürdistanı`ndaki Referanduma yönelik gösterilen sert tepki açıkçası hepimizi hayretler içerisinde bıraktı.

Tepkinin bu denli şedit olması ve elle tutulur, makul, mantıklı bir gerekçenin ortaya konulmadan bütün bunların yaşanması sizce de çok garip ve anlaşılmaz değil mi?

Suriye`deki katliamlar gerekçe gösterilerek ‘Bir gece ansızın gelebiliriz`i anlamak bir noktada mümkündü de, Irak Kürdistanı`yla ilgili -bunu gerektirecek ne olabilir diye düşünmekten bitap düşüldüğü halde- sahiden haklı bir gerekçenin varlığına şahit olunmadığına göre böyle bir karar nasıl mümkün olabilir veya haklı görülebilir?

‘Kendiniz için istediğiniz bir şeyi mümin kardeşiniz için de istemedikçe mümin (veya kâmil mümin) olamazsınız` hadis-i şerifinden yola çıkarak, bir empatinin yapılması gerektiğini en az benim kadar şu an kanlı-bıçaklı manşetler atan kardeşlerimizin de bildiğini hesaba katarak, olup bitenler konusunda imtihanın farklı olabileceğini ve her babayiğidin her imtihanı alın akıyla atlatamayacağını bir kez daha anlamış bulunmaktayız.

Her seferinde, ‘Kendi kafanıza göre bunu yapamazsınız` ‘Yarın öbür gün ne yapacağınızı nerden biliriz` ‘Sizin zulüm ve katliamlar gerçekleştirmeyeceğinizi nasıl biliriz` ‘Şimdi de tarihi vesikalar ortaya çıktı, sizin kim olduğunuzu biliriz` türünden seslendirilen gerekçeler, referanduma karşı çıkmak için makul ve geçerli sebepler sayılabilir mi?

Referandum sonuçlarıyla alakalı olarak da ‘yüzde 92 almanızın hiçbir kıymeti harbiyesi yok` demek hangi medeni, ‘demokratik` veya hukuki anlayışla izah edilebilir?

Sınırlarımızın ötesinde bir konuda tercihte bulunan bir halkın rey`lerine karşı saygı göstermek niye bu kadar ağır geldi anlamak gerçekten güç.

Dilerim referandumla alakalı dile getirilen savaş, şiddet ve yaptırım söylemleri sözde kalır. Çünkü gerçekten Kuzey Irak`la veya oradaki Kürtlerle ilgili oluşturulacak bir kaosu ne bölge ne de ülke kaldıracak güçte değildir artık. Hele şiddet içerikli bir müdahalenin, pusuda bekleyen vampirlerin iştahını kabartacağından hiç şüpheniz olmamalıdır.

Referanduma katılımın yüzde 70`in üzerinde, evet`in de yüzde 90`nın fevkinde olduğu bir seçimle alakalı, ‘daha katılmayanlar var, onların ne diyeceği veya ne dediği önemli` demek, kendi seçimlerimizi de tartışılır hale getirmez mi? Öyle ya yüzde 90`a itiraz ediliyorsa, yüzde 49`a niye itiraz edilmesin veya tepki gösterilmesin?

Elhasıl.. Oranları filan bir kenara bırakalım da haklı bir gerekçe olmaksızın bu denli sert tepki gerçekten ürkütüyor ve emperyalist güçlerin buradan nemalanmalarına olanak sağlayacağından, endişe kaynağı oluyor. Referandum sonuçlarını kendinize göre kabul etmeyip bir noktada diyelim ki tanımayabilirsiniz ancak savaş da açmayın! ‘O askeri güç, o tanklar, silahlar boşuna sınırda beklemiyor` demeyin! Uç bir durumun devreye sokulacağına ihtimal vermiyorum, ancak bunları dillendirmek bile duygusal tepkinin ortaya konmasında dayanak olabilir, kaçınmak lazım.

Bölgemizdeki her bir anlaşmazlığın, her bir çözümsüzlüğün ‘barış havarileri`nin, emperyalist vampirler olup zücaciye dükkânına dalan fil gibi her yeri tarumar edişlerinden ne zaman ders alacağız? Ne zaman suhuletle kendi sorunlarımızı kendi aramızda konuşarak başkalarına ihtiyaç duymadan çözebileceğiz? Ne zaman ırkî ve taassubî davranmaktan uzak şekilde sorunlarımızı kardeşlik şemsiyesi altında çözmeye çalışarak başkasına nüfuz yolu bırakmadan serfiraz olacağız? Ne zaman…?!!

Selam ve dua ile… 

Diğer Yazıları

Tüm Yazıları

Diğer Yazarlar

Tüm Yazarlar