Seçimler selametle atlatıldı, kabine işi de tamam, bundan sonraki süreç, artık ülkenin sorunlarına çözüm için fırsat bilinmelidir.
Siyasi, hukuki ve ekonomik diye tasnif edilecek sorunların çözümü için hızlı ve etkin çözümlerin masaya yatırılması gerekmektedir.
İnsanların teveccühüne verilecek en müspet cevap sorunlarıyla ilgili hızlı çözümler üretmek olacaktır.
Siyasi, hukuki veya ekonomik sorunların üstesinden gelmenin öncelikli yolu, sorunların halli konusunda kınayıcıların kınamasından korkmamaktan geçiyor.
Atılan müspet adımların -o zaman için- kesin bir sonucu olmasa da ileriki süreçlerde o çözümlerin esas alınması ve tecrübelere kaynaklık etmesi önem arz etmektedir.
Kürt meselesinde ortaya konan her müspet iradenin mutlaka fark edeni vardır ve bunlar hiçbir zaman unutulmayacaktır.
İnkâr, red ve asimilasyonda etkileri olanlar da aynı şekilde unutulmadılar. Bu meseleden her söz edildiğinde onlar yergiyle anıldılar/anılırlar.
Hukuki ve adli konularda da adalet hâkim olmalıdır. Çünkü bizi koruyup kollayacak olan, sıra dışı güvenlik tedbirleri değil, adaletin kendisi olacaktır.
Alınan tedbirlerde “yaşla kuru birlikte yanacaksa, yakmamak en doğru olanıdır.” Bu yeni dönemde, mağduriyetleri ortadan kaldıracak yeni yasal düzenlemeler, ülkedeki barış ortamını perçinleştirecektir.
Cezaevlerindeki kadın ve çocuklarla ilgili özellikle bir çözüm yolu bulunmasında fayda vardır. Çok şüpheli gerekçeler üzerinden işinden olan insanların durumları yeniden gözden geçirilmelidir.
Genç evlilerin mağduriyeti kesinlikle ivedilikle çözülmelidir. Nafaka konusuna ayrıca makul bir çözüm bulunmalıdır.
28 Şubat zihniyetinin oluşturduğu hafızayla cezaevlerine doldurulanların durumları kesinlikle görmezden gelinmemelidir. O meşum post modern darbe zihniyetinin tazyiki yanında, FETÖ yargısının verdiği kararlar gözden geçirilmelidir.
Ekonomi ve vatandaşın geçimi ile ilgili çözümler konusunda da hızlı adımlara ihtiyaç vardır. Orta ve düşük gelirli vatandaşın durumu mutlaka gözetilmelidir.
Bu konuda kimi temel ihtiyaç maddelerinde belki fiyat kontrolü dahi düşünülebilir. Aksi takdirde maaşlara yapılan zamların hiçbir anlamı olamayacaktır.
Dövizdeki yükseliş, akaryakıt fiyatlarındaki artış bütün emtiada fahiş fiyatların önünü açacaktır.
Batıcı zihniyetin kendileri dışındaki toplumlara empoze etmeye çalıştıkları sınırsız serbestiyetin/özgürlüğün kölelikten öte kazandırdığı bir şey yoktur.
Her konuda olduğu gibi fiyatlandırmada, stoklamada, harcamada sınırsız özgürlük ammenin hakkına tecavüzdür, ahaliye zulümdür.
‘Ne zulmeden oluruz, ne de zulme uğrayan olacağız.’ Bireysel haklarımıza tecavüzü kabul etmeyeceğimiz gibi toplumun zararına olacak hoyratlıklara da müsaade edemeyiz, etmemeliyiz.
Tabi bu konuda etkili ve yetkili konumda olanlar öncelikle kendi icraatlarından başlayarak işe koyulmalıdırlar. Ekonomik yanlışların önünü almak için ilk adımı onlar atmalılar. Kamudaki aşırı harcamaların, gereksiz masrafların önünü alarak bu konudaki iradelerini ortaya koymalıdırlar.
Gelir gider dengesi gözetilerek dışarıdan alınan borçların katlanarak geri iade edileceği akıldan çıkarılmadan yol alınmalıdır.
Yatırım ve istihdam teşvik edilerek bunu arttırmanın yolları aranmalı, paradan para kazananların, tefecilerin, karaborsacıların ise adeta boğazlarına sarılmalıdır.
Özetle, ekonomi düzelsin diye iktidarın da milletin de üzerine düşen sorumluluklar vardır. Hiçbir taraf kendi başına bu büyük ve ağır yükün altından kalkacak güçte değildir.
‘Hikmetin başı, Allah korkusudur.’ Kurtuluşun reçetesi da vicdan muhasebesindedir.
Bu konuda hep beraber üzerimize düşeni yapmak zorundayız, yoksa ekonomik buhran -Allah muhafaza- diğer ‘kötülük’leri de tetikleyecektir. Bu konudaki gecikme, çözümsüzlük olarak faturalandırılacaktır. Onun için hemen işe koyulmalı!
Kalın selamette.