14 Mayıs 2023 seçimleri önemli bir dönüm noktası olacak. Halkın iradesine başvurulacağı bu tarihte, nasıl ve kim tarafından idare edileceğimizin kararını vereceğiz.
Bugünlerde savaşa gider gibi seçime gedenler var. Kimileri ‘o tarihe kadar silah kullanmayacaklarını’ söyleyerek seçimin lehlerine sonuçlanmadığı takdirde de adeta olacaklardan sorumlu olamayacaklarının işaretini veriyorlar. Yani tehdit ediyorlar.
Kimileri de 90’lı yılların hukuk ve insan hakları ihlali açısından ülkenin yüz karası huylarına yeniden geri dönüş yaparak legal siyasi faaliyetleri terörize etmek suretiyle şehir eşkıyalığına soyunmuş durumda.
Kumar masası, noter masası, kumpas masası derken şimdi de açıktan saldırı ve kaos senaryolarını ortaya koymanın uğraşı içerisindeler.
Bir tarafta 50 yılı aşkındır Kürtlerin başına bela olmuş, Marksist Leninist örgütün baskı ve hezeyanları, diğer tarafta müspet milliyetçilikten nasibini alamamış, Türk kardeşlerimizin ismini lekelemeye çalışan faşist güruhun estirdiği eşkıyalık örnekleri.
Hak, hukuk ve özgürlükten dem vuranların bir siyasi partinin seçim çalışmalarına dahi tahammülleri yoksa, gerisini varın siz düşünün.
Mersin’deki seçim lokalimize önce bomba attılar. Yetmedi daha sonra oradaki kardeşlerimize silahlar ve bıçaklarla saldırdılar. Oradaki üç kardeşimiz ölümden döndü. Mersin’den sonra bu sefer Trabzon’da ‘istemezuk’ dediler ve iki gün İP rozetli provokatörlerin marifetiyle seçim çalışmalarımız engellendi, kardeşlerimiz bir azgın azınlığın hedefi haline geldi.
Devlet görevlilerinin tüm ikna çabalarına karşın, ‘dediğimiz olacak’ diyerek, başkasına hayat hakkı tanımaya niyeti olmayan 3-5 provokatör, Trabzon’un merkezinde ‘terör’ estirdi.
Tüm yasa ve kanunlara meydan okuyan bu 3-5 saldırganın diskalifiye edilmesiyle aslında mesele çözülecekti, ancak kural tanımaza tanınan sınırsız özgürlük, başkasının özgürlüğünün elinden alınmasıyla neticelendi ve kardeşlerimizin akl-ı selim kararıyla standın toplanması kararı alındı.
Hala da söylüyorum: Trabzon’a yakışmayan görüntülerin oluşmasına sebep olan, bir siyasi partinin seçim çalışmalarını engelleyen, halkı yalan yanlış bilgilerle oraya toplayan ve bir elin parmağını geçmeyen provokatörlerin mutlaka alınmaları ve hak ettikleri cezayı almaları sağlanmalıdır. Yoksa benzer haddi bilmezliklerin sonu gelmez!
Hele basın medya yoluyla olayı köpürtenler, hedef gösterenler, adeta hücum, saldırın diyerek yayın yapanların ellerindeki bu imkanlar mutlaka alınmalıdır. Bunlar 6-8 Ekim olaylarına benzer katliam çağrıcıları olarak değerlendirilmelidir. Bu sefer kardeşlerimizin sağduyulu kararıyla bu olaylar uzamadan son buldu, fakat bunların ne zaman neyi malzeme addederek hareket edecekleri belli olmaz. Ellerindeki imkanları kaos, kalkışma, saldırı aracı olarak kullananlara, hak ettikleri cevap yargı marifetiyle mutlaka verilmelidir.
Bir çift sözüm de partilerin şiddet çetelesini tutmaya çalışan sözde gazeteci ve basın mensuplarına olacak: İdeolojik saplantı ve yalanlar üzerine elde ettiğiniz birikim, sizi kör ve sağır ederek aşırı tarafgirlik girdabına sokarak, alçalttı!
Başkasının şiddetle iltisakını ihdas etmek adına bütün tarih sayfalarını didiklemeye çalışırken, adeta kafanızın üstünde uçuşan kurşunları niye görmez, vızıltılarını niye duymazsınız?! Bu mu sizin tarafsızlığınız?! Bu kadar mı sizin ilkeli davranma ahlakınız?! Bakın, şiddeti uzakta aramanıza gerek yok! Aha burada, burnunuzun dibinde, niye görmek istemiyorsunuz?!
Tek kelimeyle, bütün bu olup bitenler bir kez daha gösterdi ki, SİZ DÜRÜST DEĞİLSİNİZ! Benden söylemesi!