Abdullah Aslan

Düşlenen ve düşülen…

26.03.2022 01:07:17 / Abdullah Aslan

Bir memleketi ayakta tutan değerler, memleket sevdalısı halkın, canı pahasına koruduğu ulvi ilkelerdir. Bu ilkeler aynı zamanda düşmanın öncelikli hedefindedir. Bu ilkeleri ayakta tutarken refahın yanında mutluluğu, huzuru, ruhi itminanı bulan halkın, aksi yönlü gidişatta huzuru ve güveni yitirdiği, inkâr edilemez bir gerçektir.

Müslüman toplumu ayakta tutan bu hasletlerin başında her yönü ile makbul ahlak ve dürüstlük geliyor. Müslüman ahaliyi ahlaksız kapitalizmin boyunduruğu altına almanın yolu, onu ahlaki değerlerinden uzaklaştırmaktan geçiyor. Onun için ahlaksızlar çok çalışıyor.

Düşünün Türkiye’de hala biz neleri tartışıyoruz?! Hala biz farklı ecnebi sözleşmelerin ve yönetmeliklerin etkisiyle kendimize uygun bir eğitim sistemini oluşturamamanın acısını yaşıyor ve tartışıyoruz.

Allah aşkına bir okulda din kültürü öğretmenlerinin ateist veya deist olmasından daha kötü ne olabilir?! Bu matematik veya Türkçe dersi değil; bu, din ve inanç dersi yahu! Ona inanmayan bir öğretmen, çocukları nasıl inandırabilir?! Böyle bir öğretmenin çocuklara din dersini anlattığını kimse söylemesin! Olsa olsa çocuğun kafasını karıştıracak sözüm ona dersler veriyordur! Ve bu kabul edilemez!

Müslüman ailelerin çocuklarına dini öğretecek kişi Allah’a inanmıyorsa, onun anlatacağı din ile bu çocukların nasıl bir dine müntesip olacaklarını varın siz hesap edin! Bu ülkede ateist imamlar da gördük ya!

Ama öte tarafta okulda kız öğrencilerle erkek öğrencilerin ayrı sıralara oturtulması için öğretmenlere yazı gönderen Bursa Osmangazi Mithatpaşa Ortaokulu Müdürü Haydar Akın, hakkında açılan soruşturma kapsamında jet hızıyla görevden alınıyor.

Çocuklar ve gençlerin sürüldükleri ahlaksızlık yüzünden hassas velilerin artık okullarla ilgili endişeleri had safhadayken belki de velilerden gelen talep üzerine sadece sıraları ayırmak isteyen bir eğitimciye reva görülenlere bakar mısınız?!

Hiç kimse yaptıklarıyla övünmesin! Yirmi yılın sonunda kat edilen mesafe, öğrencilere edep/adap doğrultusunda muamele edilmesini talim eden bir müdürün görevden alınması, mücadelede yenilginin en açık göstergesidir.

Yüzde 45.7’lik oran ile kadınların iş hayatına dâhil olamamalarının nedeni, ev işleriyle uğraşmaları imiş… Bunun ortadan kaldırılması -yani evdeki kadının fabrika veya diğer çay servisi, temizlik, aşçılık vs. hizmetçiliğin içerisine çekmek- için de erkeklerin ev işlerine dönmesi gerekiyormuş... Bu değerlendirmeler için sadece yazıklar olsun, yazıklar olsun, diyorum.

Siz kimin hesabına çalışıyorsunuz?! Sizin medeniyet tasavvurunuz, kadınlara neyi layık görüyor?! Bir kadın için annelik mesleğinden daha kutsal bir görev olabilir mi? Ona sen nasıl değer biçmezsin?!  Kendi evinin işleriyle meşgul olup sultanlar gibi kocasını bekleyen bir kadının, sizin nezdinizde, sizin istatiğinizde dezavantajlı grupta değerlendiriliyor olması, büyük bir utanç sebebi olarak yeter size!

‘Kadınlar kapitalist çarkların içerisine üretim ve hizmete çekilmeli, erkekler de eve dönmeli’ anlamına gelen bir açıklamanın, bir zihniyetin, ülkeyi hangi çukurlara düşürmenin gayreti içerisinde olduğu kesinlikle görülmelidir. Ve özellikle bunlara yol verilmemelidir.

Ülkede işsizlik rakamları tavan yapmışken 22 milyon kadının dışarıdaki iş hayatına çağrılıyor olması nasıl bir çözüm anlayışıdır?!

Kadın olsun erkek olsun herkes istediği takdirde gördüğü eğitim ve aldığı kurslar doğrultusunda kendine göre bir iş arayışında –kadının kendine uygun çalışma şartları içerisinde kendi yapısına, mizacına, gücüne ve karakterine uygun işlerde çalışıyor olmasına kimsenin olumsuz bir şey söylediği yok zaten-  ancak evdeki kadınların istatiği çıkartılarak bütün hepsinin evdeki işi bırakarak dışarı atılmalarını teşvik etmek, hangi aklın ve anlayışın sonucudur, gerçekten insan merak ediyor?!

Gelinen noktada gayret sahibi insanların düşledikleri ile düştükleri çelişiyor maalesef! Buna birileri dur demeli, aksi takdirde herkes için yazık olur!

  

 

 

Diğer Yazıları

Tüm Yazıları

Diğer Yazarlar

Tüm Yazarlar