Öyle bir şey ki, varlığı veya yokluğu konjonktüreldir. Kendisinin varlığı veya yokluğundan çok, nasıl çıkar sağlayacağıyla olup olmadığı söz konusu olabiliyor.
Cumhuriyet tarihi boyunca inkâr ve ret politikasıyla nam salan ‘Kürt Sorunu’ veya daha doğru ifadeyle ‘Kürt Meselesi’ bugün hala siyasilerin gündeminde ve ‘vardır’, ‘yoktur’ yaklaşımıyla yine tartışma konusu.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Kürt Sorununu HDP ile çözebileceklerini söyledi. HDP’nin eski eş genel başkanı Sezai Temelli de, muhatabın kendileri değil İmralı yani Öcalan olduğunu söyledi.
Tartışma böyle devam ederken Sayın Cumhurbaşkanı New York görüşmeleri ardındaki basın buluşmasında bir gazetecinin sorusu üzerine; ‘“Hayırlı olsun. Bu konuyla eğer biz meşgul olursak yazık olur. Yani İmralı mıdır, değil midir, onların sorunu. Varsın onlar bu şekilde yola devam etsinler; yani HDP midir, şu mudur, bu mudur... Biz diyoruz ki bu ülkede şu anda Cumhur İttifakı bu işin tek çözüm noktasıdır ve Cumhur İttifakı olarak da biz bu çözümün mücadelesini sürdürüyoruz. Çünkü bizim şu anda kitabımızda birlik var, beraberlik var, kardeşlik var ve bununla da bu yolda devam ediyoruz. ‘Yok Kürt sorununu çözmektir, yok şudur, yok budur...’ Türkiye’de böyle bir sorun yok. Eğer birliğe, beraberliğe, kardeşliğe inananlar varsa buyursunlar hep beraber yola devam edelim” açıklamasında bulundu.
Burada Sayın Cumhurbaşkanı hem ‘bu işin tek çözüm noktası Cumhur İttifakıdır’ deyip bir anlamda sorunun varlığını kabul ediyor hem de açıklamasının sonlarında ‘Türkiye’de böyle bir sorun yok’ deyip tartışmanın ayrıca fitilini ateşliyor.
Oysaki 2002’den bu yana Sayın Erdoğan birçok kez ‘Kürt Sorunu’nun varlığından söz etmiştir. Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan, 2005’te partisinin Diyarbakır’da düzenlenen mitinginde, “İlla her soruna bir ad koymak da gerekmez. Çünkü sorunlar hepimizindir. Ama illa ‘Ad koyalım’ diyorsanız Kürt sorunu bu milletin bir parçasının değil, hepsinin sorunudur. Benim de sorunumdur” açıklamasını yapmıştır.
Sorunun ret ve inkârla anılmasının sebebi işte kimi zaman varlığı kabul edilse de genelde bu sorunun varlığının kabul edilmemesidir. Sorun kabul edilse çözüm için uğraş vermek icap edecektir. Genelde bu sorun kabul edilmediği için de Türküyle Kürdüyle herkes kaybetmiştir, Türkiye kaybetmiştir.
Sayın Cumhurbaşkanı aslında bu sorunu en iyi bilenlerden ve bunun için de çözüm süreci başlatan kişi olmakla da farklı bir konuma sahip. Ancak çözüm sürecindeki yanlışlar yüzünden sürdürülemeyen o aşamaların kızgınlığının etkisinden olsa gerek, onun son zamanlarda hep ‘böyle bir sorun yoktur’ noktasında olması acaba ne kadar doğru?
Ona göre çözüm sürecini kendileri başlattı, ama HDPKK bunu bitirdi. Eğer bu böyleyse -ki büyük ihtimal böyleydi- o zaman Kürt Meselesi’ni sadece HDPKK’yle çözmeye çalışmak kimin hatası? İşin bu boyutunu görmezden gelerek ‘bir kere çözümü başlattık, olmadı, o zaman daha artık çözüm yoktur’ modunda olmak ne kadar sağlıklı olabilir?
Türkiye’de bu sorunun her defasında bu kadar tartışılıyor olması, sorunun varlığına dair delil olması açısından yeterli değil mi?
Sorunun varlığı ayrıca dönem dönem gerçekleşen ırkçı söylem ve saldırılardan da anlaşılabiliyor. Öyle bir kardeşlik havası estirilmeli ki hiç kimse kimseyi ırkından dolayı ötekileştirmesin ve düşman kategorisinde görmesin! O zaman bu sorunun külliyen bittiğine dair algılar güçlenecek ve bir daha kimse bu konuyu gündemleştiremeyecek!
Dünya dilleri içerisinde revaçta olan ve memlekette milyonlarca insanın ana dili Kürtçe’nin Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde hala bilinmeyen dil olarak tanımlanması sorun değil mi? Ana dilin önündeki engeller bir sorun olarak kabul edilmiyor mu?
Ta Amerika’da Kürt ve Türklerin milyon lirasıyla Türkevi açarken bir tane Kürt Camisi’ne tahammül edemeyip iki de bir Türk Camisi’ne çevirmeye çalışmanın bir sorun olarak görülmemesi sorun değil mi?
HÜDA PAR’ın da önerdiği gibi, daha önceki sözüm süreci gibi illa bir süreç adıyla bu sorunları ortadan kaldırmaya da gerek yok. Başlatın bir yerden, hakları vermeye çalışın ve bütün bu algıları bertaraf edin! O zaman da kimse bu sorunları konuşamasın! CHP ve HDP ikide bir bunu bir koz olarak kullanamasın!
Sorun yok diyorsanız bütün kanallar ve propaganda araçları elinizde, o zaman ‘sorun vardır’ diyenleri ikna edin mesele bitsin, o kadar basit!
Selam ve dua ile.