11 ili ciddi anlamda etkileyen ve 55 bin kişinin hayatını kaybettiği ve 100 bin üzeri kişinin yaralandığı 6 Şubat Kahramanmaraş depremlerinin üzerinden bir yıl geçti.
Depremin ağır tahribat oluşturduğu illerden Malatya'da; 1237 kişi vefat etti 6 bin 444 kişi ise yaralandı. 6 bin 643 bina yıkılırken, 35 bin 907'si ağır, 2 bin 525 orta olmak üzere 38 bin 432 bina hasar aldı.
Depremden ciddi anlamda etkilenen ailelerden biri de Yeşilyurt ilçesi Bostanbaşı Mahallesinde bulunan 7 katlı binanın 5'inci katında ikamet eden Gürbüz ailesi oldu.
Birinci depremde evleri yıkılmayan ancak ikinci depremde evleri yıkılan Gürbüz ailesi ve evde misafir ettikleri 5 kişilik komşuları ile birlikte enkazın altında kaldı.
Depremde baba Alper (42), oğulları Kadir (14), Muhammed Arda (12), Ahmet Yasin Gürbüz (7) vefat ederken eşi Hatun (39) hafif yaralı, hayatta kalan oğlu Ömer Gürbüz (18) ise bir kolunu ve bir bacağını kaybetti. Misafirleri olan komşuları Hacer (45) ve Taha Yasin Altaş (9) vefat ederken diğer çocukları Muhammed Altaş (23) ve Esra Altaş (20) yaralandı. Diğer komşuları Buse Topal (28) ise enkazdan yara almadan kurtarıldı.
Depremden sonra kurulan konteynere kentte yerleşen Anne Hatun ile hayatta kalan oğlu Ömer Gürbüz, deprem sürecinde ne yaşadıkları, deprem sonrası ve üzerinden geçen bir yılı nasıl geçirdikleri ve onları hayata neyin bağladığı ile ilgili İLKHA'ya konuştular.
"Eşimi ve 3 çocuğumu kaybettim. Rabbimden gelene hamdolsun"
Hatun Gürbüz
İlk depremden sonra evden çıktıklarını ve eve geri döndüklerinde depreme yakalandıklarını kaydeden Hatun Gürbüz, "Öğleye doğru tekrar eve geldik. Yemek yedik, mutfakta çay demliyordum ve biranda deprem oldu. Eşim, 4 çocuğum ve 5 tane de komşum bizdeydi. Tabi ev üzerimize yıkıldı. Eşim Alper Gürbüz, çocuklarım Kadir, Muhammet Arda ve Ahmet Yalçın Gürbüz vefat ettiler. Komşularımda da iki kişi vefat etti. Çocukları da engelli kaldı. Acıları çok büyük. Ne kadar ağlamayacağım desen de olmuyor. İnsanın içinden geliyor. Evlat kaybetmek çok ayrı bir acı. Eş daha ayrı bir acı. Çok ağır bir imtihandı" diyerek, o süreçte yaşadıklarını anlattı.
"Rabbim kimseye yaşatmasın"
Gürbüz, "Oğlum (Ömer) 10 saat sonra çıkarıldı. Ben 7 saat sonra çıkarıldım. Diğer bir çocuğum Kadir Gürbüz 7 saat sonra çıkarıldı. O 20 gün sonra vefat etti. Ve Ömer de böyle kaldı. Rabbimden gelmiş bir şey diyemiyoruz. Sağ olsunlar devletimiz sürekli yanımızdaydı. Bizi çıkaranlar da kardeşlerim ve kayınbiraderlerim oldu. İki aile birlikte bizleri çıkardılar. Tabii ki AFAD'ta da çalışanlar falan vardı ama kimse bir yerlere yetişemedi. Çünkü yıkım çok büyüktü. Rabbimden gelene hamdolsun. Bizler yaşadık. Rabbim kimseye yaşatmasın. Daha büyük imtihanlar vermesin" dileğinde bulundu.
Ömer Gürbüz
"Bir kolumu ve bir bacağımı kaybettim ama Rabbime hamdolsun"
6 Şubat depreminde bir kolunu ve bir bacağını kaybettiğini ve herkesin birer engelli adayı olduğunu söyleyen Ömer Gürbüz, "Rabbime hamd etmek lazım. İlk depremde evden çıktık, dedemlere gittik. Oradan geri eve geldik. Hani kader de varsa göreceksin. Eve girdikten bir süre sonra deprem oldu. Babamı ve 3 kardeşimi kaybettik. Tabii babam ve kardeşlerim Muhammed Arda ve Ahmet Yasin deprem anında orada şehit olmuşlar. Kardeşim Kadir 20 gün sonra hastanede şehit oldu. Yani Allah'a hamd etmek lazım. Bir kolumu ve bir bacağımı kaybettim ama Rabbime hamdolsun. Çok şükür herhangi bir sıkıntımız yok." diye konuştu.
"Hastaneye gittikten 2 hafta sonra gözlerimi açtım. Allah'ın bize lütfettiği güçle hayata tutunmaya çalışıyoruz"
Depremden 3-4 saat sonra onları kurtarmaya gelen dayılarının ve amcalarının seslerini duyduğunu aktaran Gürbüz, "Lakin Allah razı olsun beni İsmail dayım kurtardı. Hem benim için hem de benden önceki kardeşim için çok çabaladı. Tabii o kardeşim sonradan vefat etti. Bizde olan komşularımızı da dayım kurtardı. Tabi o enkaza girmek te cesaret ister. Enkaz altında ve sonrasında bilincim açıktı ama hastaneye yattıktan sonra narkozun etkisiyle bilincimi kapattılar. Çünkü hastaneye gittikten sonrasını hatırlamıyorum. İki hafta sonra gözümü açtığımda yoğun bakımdaydım. Kimseyi yanıma almıyorlardı. Anamdan, babamdan haberim yoktu. Yoğun bakımda olduğum için kimseyle görüştürmüyorlardı. Servise çıktıktan sonra acı haberi öğrendim. Tabii bana göre şehadet en güzel şeydir. Bana göre hiçbir acılığı yok. Demek ki bizim bir hatamız oldu ki Rabbim bizi şehit olarak yanına almadı. Sonrasında devletimiz bizi konteynere yerleştirdi. Allah'ın bize lütfettiği güçle hayata tutunmaya çalışıyoruz" dedi. (İLKHA)