İşgal rejiminin Gazze'ye yönelik yaklaşık 4 aydır sürdürdüğü katliam ve soykırımın başladığın süreçten bu yana Türkiye başta olmak üzere birçok ülkede siyonist işgal rejimine ait veya onları destekleyen firmalara yönelik boykot da devam ediyor.
Yapılan boykot, işgal rejiminin para kaynaklarını olumsuz etkilerken onları destekleyen birçok firmanın da ciddi oranda zarar etmesine, boykot ürünlerine alternatif olarak yerli ürünlerin piyasaya girmesine vesile oldu. Yaşanan gelişmelerden etkilenen firmalar ciddi aranda indirimlere başvursa da bilinçli tüketiciler tarafından ilgi görmedi.
İşgal rejimini destekleyen firmaların boykot edilmesi, boykotun yaygın ve sürekli hale getirilmesi, firmaların indirim tuzaklarına karşı takınılması gereken tavır ile ilgili İLKHA muhabirine konuşan Tüketici Birliği Federasyonu (TBF) Başkanı Av. Mehmet Bülent Deniz, Türkiye başta olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde işgal rejimine karşı bir tepki oluştuğunu, yapılan boykotun başarıya ulaştığını, boykotun işgal dursa bile küresel sermayeye destek sunmamak, işgal rejimine haddini bildirmek için boykota devam edilmesi çağrısında bulundu.
"Boykot çalışmalarında başarılı olduk"
Deniz, "Dünyadaki mevcut ekonomik sistem sadece insanların satın alması üzerinden gidiyor. İnsanlar ne kadar çok satın alırsa kapitalizm o denli büyüyecek. İsrail ile ilgili meselede 7 Ekim'den sonra hızlı bir şekilde hareket ederek işgal rejimine destek veren veya satın aldığımızda elde edilen karlarla soykırıma destek veren firmalar üzerinde bir çalışma yaptık ve 'cephane bizden değil' diye bir tüketici boykotu oluşturduk. Geçmiş zamanlarda da Irak işgalinde, Filistin meselesinde hatta İtalya ve İsveç ile ilgili boykot meselesini sıklıkla yaptık ve başarılı olduk."
Boykot ama nasıl?
Boykot yapıldığında birkaç temel sorunun ortaya çıktığını, boykot yaparken dikkat edilmesi gerekenlerle ilgili bazı hatırlatmalarda bulunan Deniz, "Boykot edilecek ürünün gerçekten probleme destek verip vermediği veya destekleyen ülkenin markası olup olmadığının tespit edilmesidir. Bugün ekonomi o kadar küreselleşti ki bilgisayar devresi Tayland'da, kasası Fransa'da, yazılımı Çin'de yapılıyor ve ABD markası olarak önümüze çıkıyor. Boykotu öyle kurgulamak gerekir ki tüketici açısından alternatifi olmalı. Telefonlarımızdaki, bilgisayarlarımızdaki yazılımları Amerikan malı diye kullanmayalım dersek bu mümkün olmaz. İkincisi; boykot ediyoruz da ne oluyor? Düşüncesi boykotu kıran en büyük düşmanlardan birisi. Yaptığımız her boykotta bunları esas alarak yapıyoruz ve elhamdülillah başarılı oluyoruz. En son 7 Ekim'den sonraki meselede dünya halklarında ve insanımızdaki büyük öfke 'hiç olmazsa boykot edelim' düşüncesini oluşturdu. Ardından bir de baktık ki bir sürü ürün boykot listesinde yer alıyor. Bu listeleri incelediğimizde birçok ürünün yerli ürün olduğunu veya listelerde yer alan markaların soykırım ile hiçbir ilgisinin olmadığını gördük. En doğru boykotu yine bir tüketici örgütü olarak 'cephane bizden değil' diyerek başlattık ve kademeli olarak boykot ürünlerini paylaştık. Boykot başlattıktan sonra ilk tepki, 'boykot ediyorsunuz da ne oluyor? Şeklinde bir kamuoyu oluşturulmaya başlanıyor. Bu tepkiyi gördüğümüzde boykotun işe yaradığını anlıyoruz." diye konuştu.
"Büyük şirketler ülkelerine geri adım atmaları için baskı uygulamalı"
Deniz, "Yaklaşık 4 aydır sürdürdüğümüz boykot sadece Türkiye'de değil Türki cumhuriyetlerde, Ortadoğu'da ciddi etkileri oluyor. Boykot markalarının bizimle kurduğu iletişimle bize verdikleri bilgiyle ne kadar yıprandıklarını görüyoruz. Boykot ettiğimizde 'firmanın ne kabahati var?' Şeklinde bir soru ortaya çıkıyor. Bunların hepsi uluslararası şirketler. Dolayısıyla bu şirketler, soykırımı destekleyen ülkelerin yönetimlerine baskı kurabilirler. Biz de onlarla derdimizin olmadığını söylüyoruz. Örneğin kola firmasını boykot ettiğimizde Türkiye'de yaklaşık 36 bin insanın ekmek parasıyla ilgili bir durum ortaya çıkıyor. Karşımıza bunu getiriyorlar. Biz de diyoruz ki madem bu kadar güçlü bir şirketsiniz o zaman kendi hükümetinize baskı yapın ve geri adım atılmasını sağlayın." şeklinde konuştu.
Daha önce Ermeni yasa tasarısı ile ilgili Fransa'ya yönelik yaptıkları bir boykotun satışları epey düşürdüğünü ve firma yetkililerin kendilerine gelerek durumu bildirdiklerini, ardından kendi hükümetlerine yaptıkları bası sonucunda yasa tasarısının geri çekildiğini hatırlatan Deniz, bu durumun ülkemizde de bazı kahve zincirlerine yönelik gerçekleştiğini, kararlı boykotun ciddi etkisinin olduğunu ifade etti.
Ateşkes olsa da boykot listesinde olan ürünlerin her zaman boykot edilmeye devam edilmesi gerektiğini, kapitalist düzene hizmet etmemek adına bunun sürdürülmesinin önemli olduğunu vurguladı.
"Boykot sadece Türkiye'de değil Avrupa'nın birçok ülkesinde karşılık buldu"
Yapılan boykotun yerli üreticileri de harekete geçirdiğini aktaran Deniz, konuşmasını şu şekilde sürdürdü:
"Boykot yerli üretici içi bir fırsattır. Son dönemde yerli üreticilerin boşalan pazarda bir alternatif oluşturmaya gayret ettiklerini memnuniyetle görüyoruz. Dolayısıyla hiçbir şey yapamasak bile 'benim param Gazze'deki kardeşimin başına bomba olarak düşmesin' düşüncesi herkeste olmalı. Avrupa'da da bunun yansımalarını görüyoruz. Yakın zamanda Avrupa'daydım. Düğün salonlarını kiralayan kişiler, ikram olarak kolalı içecekler istemediklerin belirten kontratlar imzalayarak salonu tutuyorlar. Yine Müslüman olsun olmasın birçok kişinin boykot hassasiyeti olduğunu gördük. Dünya halkları zaten Gazze meselesiyle ilgili her hafta sonu sokaklarda ve kendi hükümetlerinin politikalarını eleştiriyorlar. Boykotta sadece bu işi örgütsel olarak planlayan bizim gibi federasyonların çağrılarına kulak verilmeli. Çünkü bazen rakip firmanın bile ismi boykot listesinde olabiliyor. Dolayısıyla örgütsel yapılardan çıkan boykotların başarıya ulaşmaması mümkün değil. Sadece Türkiye değil birçok dünya halkı da boykot konusunda gereken hassasiyeti gösteriyor. Firmaların bilançoları zaten bunun en büyük göstergesidir. Hem bilançolarına baktığımızda zarar yazdıklarını görüyoruz hem de isimleri açıklanır açıklanmaz söz konusu firmaların özellikle marketlerde çok ciddi indirimlere gittiğini görüyoruz. Çok ciddi indirim demek tüketicinin boykotunun başarıya ulaştığını gösteriyor. Bu, tüketici lehine çok olumlu bir sonuç. Biz satın almazsak bu iş oluyor demektir. İkinci olarak bu indirimler tüketiciyi yanıltmamalı. Gazze'de ateşkes ilan edilip insanlar evlerine dönse de boykot bitirilmemeli. Bu işgalci zihniyet, bugün belki duracaktır ama bir başka zaman yeniden başlayacaktır. Dolayısıyla bunlara hadlerini bildirmek için alternatifi olduğu müddetçe tüketilmemesi gereken markalardır."
"Bu dönem ekonomik çıkarları düşünmenin değil kardeşlerimize yönelik yapılan saldırıya karşı bir duruş oraya koymanın dönemidir"
Deniz, "Pazarda boşluk olunca yerli üreticiler harekete geçtiler ama tüketiciye sundukları ürünlerin fiyat farkı tüketicinin canını sıkıyor. Aynı şey yayın kuruluşlarının veya yerel yönetimlerin yaptığı reklamlarda da görüyoruz. Boykot ürünlerinin reklamlarını döndürmeye devam ediyorlar. Oradan gelecek paraya tamah edeceklerine yerli üretim yapanlara destek verilmesinin doğru olacağını düşünüyoruz. Boykot halk ile devletin müşterek yapması gereken bir şeydir. Devlet açısından israil ile yapılacak ihracatın, ithalatın önünün kesilmesi belki ekonomiye zarar verecektir ama bu dönem zararı hesaplamanın dönemi değildir. Bu dönem kardeşlerimize yönelik yapılan saldırıya karşı bir duruş oraya koymanın dönemidir. Devlet de buna katılmalıdır." dedi. (İLKHA)