Memişoğlu, üst solunum yolu enfeksiyonlarında son dönemde yaşanan artışa ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Salgın konusunun, COVID-19'dan sonra toplumun daha çok hassasiyet gösterdiği bir durum olduğunu ifade eden Memişoğlu, normal şartlarda özellikle kasım, aralık, ocak ve şubat aylarında üst solunum yolu enfeksiyonu olarak adlandırılan nezle, grip ve anjin gibi hastalıkların arttığı bir dönem yaşandığını anlattı.
Soğuk havalarda üşütme ve soğuk algınlıklarının fazlalaştığını vurgulayan Memişoğlu, "Bu dönemde de var. Özellikle son birkaç haftadır yoğunluğumuz doğal olarak var. Geçmişte de vardı, şimdi de var. Bu daha çok influenza dediğimiz grip virüsü ağırlıklı. Ama diğer virüslerin de olduğu üst solunum yolu enfeksiyonunun fazlalaştığı bir dönemi yaşıyoruz." diye konuştu.
Memişoğlu, bu üst solunum yolu enfeksiyonlarının genç, sağlıklı insanlarda çok fazla tahribata veya kalıcı hasara sebebiyet vermediğini, ancak özellikle yaşlılarda veya yan hastalığı, böbrek yetmezliği, şekeri ve kilosu olanlarda riskli hale geldiğini söyledi.
Özellikle kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH) olanlarda yoğun bakım veya birebir destek tedavisine ihtiyaç olabildiğini belirten Memişoğlu, "İstanbul'da tabii bir yoğunluk yaşıyoruz doğal olarak. Ama biz altyapımız olarak da hekimlerimiz olarak da Kovid'deki sağlık sisteminin ne kadar kuvvetli olduğunun ispatını yaptığımız gibi bunun da üstesinden geleceğiz, geliyoruz da." diye konuştu.
Prof. Dr. Kemal Memişoğlu, bütün ekiplerin alarmda olduğunu, tüm başhekimler, kamu hastane başkanlıkları, acil hizmetler ve halk sağlığı başkanlıkları dahil bu hastalıklarla mücadele ettiklerini aktardı.
"Geçmişteki yaşadığımız salgınlardan farklı bir salgın seyrini şu anda görmüyoruz"
Memişoğlu, bir hastane yoğun bakımı dolduğunda hem özel sektör hem kamu hem de üniversite hastaneleri olmak üzere bütün yapıyı kullandıklarına işaret ederek şöyle konuştu:
"Bu yoğunluğun birkaç hafta daha devam edeceğini öngörüyoruz. Ama artık şubattan, belki ortasından itibaren azalacağını tahmin ediyoruz. Milletimiz panik olmasın ama tedbirli olsun. Korkarak değil, önlem almak ve kendimizi korumak bununla en iyi mücadele yöntemi. Onun için insanlara kendilerini kırgın hissettikleri zaman, çocukları kırgın hissettiği zaman özellikle evde durmalarını, kalabalık ortamlara girmemelerini, sadece kendi sağlıklarını değil etraflarındaki insanların sağlığını da düşünerek gerekli zamanda maske kullanmasını veya zorunlu olmadıkça kalabalık ortamlara çıkmamasını öneriyoruz."
İstanbul'un toplu ulaşım gibi alanlarda çok temas olan bir şehir olduğunu dile getiren Memişoğlu, "Onun için yoğunluğa göre insanlar kendilerini mümkünse koruyacaklar. Ama şunu bilsinler ki hem altyapımız hem insan gücümüz olarak Türkiye sağlık sistemi, her şeyin üstesinden geldiği gibi bunun da üstesinden gelir. Bazen bazı tevatürler var, 'ölüm oranları' vesaire ama bizim geçmişteki yaşadığımız salgınlardan farklı bir salgın seyrini şu anda görmüyoruz. İnşallah da böyle değişik bir seyir seyretmez." değerlendirmesinde bulundu.
"Daha çok nefes darlığıyla başvuruluyor"
Halen yoğun bakımda tedavi görenlerin yaşlı veya böbrek, şeker, KOAH gibi yan hastalığı veya kilosu bulunan hastalar olduğunu ifade eden Memişoğlu, "Daha çok göğüs hastalıklarıyla, üst solunum yolu enfeksiyonuyla alakalı, nefes darlığıyla başvuruluyor. 2-3 yaşın altındaki çocuklarla 50 veya 60 yaş üzerindeki hastalarımız daha hassasiyetle bakılıp, daha kontrollü olarak hastanelerimizde tutuluyor." bilgisini verdi.
Prof. Dr. Memişoğlu, özellikle yaşlı hastalara seslenerek, mümkün olduğunca kalabalık ortamlara girmemelerini tavsiye etti.
Virüs veya bakterilerin nefes, hapşırma ya da temas yoluyla bulaştığını hatırlatan Memişoğlu, bu nedenle sağlıklı beslenilmesi, hareket edilmesi, mümkün olduğunca temiz hava alınması önerisinde bulundu.
Memişoğlu, nefes darlığı, yüksek ateş ve aşırı halsizlik durumlarında ise acillere, polikliniklere ve aile hekimliklerine başvurulabileceğini sözlerine ekledi. AA