Siyonist rejimin saldırılarına tepki olarak tüm dünyada kitlesel gösteriler düzenleniyor.
İstanbul'da birçok STK'nın öncülüğünde bir araya gelen binlerce kişi, işgal rejiminin Gazze'de gerçekleştirdiği soykırımları protesto etmek ve Gazze halkına destek vermek amacıyla Ümraniye'de bulunan Yamanevler Metro Durağı'ndan Ümraniye Santral Meydanı'na yürüdü.
Yürüyüş güzergâhı boyunca yol trafiğe kapatılırken, binlerce kişi güzergâh boyunca direniş lehine işgal rejimi aleyhine sloganlar attı.
Yürüyüşe katılanlar, ellerindeki Tevhit bayrağı, Türkiye ve Filistin bayrakları ile sağanak yağışa aldırış etmeden yaklaşık 2 kilometrelik güzergâhı yürüdü.
Yürüyüşün ardından STK'lar adına Mazlum-Der Genel Başkan Yardımcısı Ali Öner bir konuşma gerçekleştirdi.
"Çocukla anne nasıl bir birinden ayrılamaz ise Filistin coğrafyası ile Filistinlilerin kaderi de birbirinden ayrılamaz"
Gazze'nin; yetim çocukların, yıkılmış evlerin, öldürülmüş babaların şehri olduğunu belirten Öner, "Gazze; umutsuzluk içinde umudun, yangınlar içinde filizlenen geleceğin şehri. Gazze; kahramanlıkların, direnişlerin ve var oluşun dünyaya gösterildiği şehir. Şeyh Ahmet Yasinlerin, Rantisilerin ve nice isimsiz bebeklerin şehri. Gazze sıkıştırılmışlığın, zorbalığa bırakılmışlığın dönüştürülmüşlüğün şehri. Dünyanın görmediği ve konuşmadığı şehir. Bir şehir ve bir açık cezaevine kuşatma altında yakılıp yıkıldığı halde ancak bu kadar görünmeyebilir. İşte bu şehrin adıdır Gazze. İnsan hakları söyleminin üreticileri, Filistin söz konusu olunca onu görmezlikten geldiler. Mavi gözlü, beyaz tenli değillerdi çünkü. Birleşmiş Milletler 1947'de Filistin topraklarımı bölen bir karar aldı. Çocukla anne nasıl bir birinden ayrılamaz ise Filistin coğrafyası ile Filistinlilerin kaderi de birbirinden ayrılamaz. Filistin bir bütün olarak Filistinlilerindir. BM bu karar ile büyük felaketi getirdi, katliamlar ve katliamlar, kadınlar, çocuklar, yaşlılar denmeden öldürdüler Filistinlileri, Deir Yasinde, el Halil'de, Cenin'de, Gazze'de, Gazze'de ve bugün yine Gazze'de. Filistin toprağı param parça edildi. İşgal edilerek köyler boşaltıldı. İşgal köyleri, kasabaları ve şehirleri kuruldu. Birleşmiş Milletler karar üzerine karar aldı. İşgal edilemez dendi, evlerinden, köylerinde atılamaz dendi. Ama işgalci rejim dinlemedi. İşgale, yıkıma, apartheidi uygulamaya ve öldürmeye devam etti. Dünya yine sessiz işte tüm bu öldürmelerin, baskılama ve yıkımın ve neredeyse her ramazan ayında bombalamanın getirmiş olduğu bu sıkışmışlığa bir başkaldırı olarak ortaya çıktı Aksa Tufanı." dedi.
"Tüm dünya, savaş suçunu ve soykırımı evlerinde oturdukları koltuklarında seyretti"
Öner, "Delinmez denilen Demir Kubbe'nin delindiği, aşılmaz denen duvarların aşıldığı bir tufandı Aksa Çıkartması. Yanık bağırlardan çıkmış bir patlamanın sonucuydu. Her gün ölmektense, dünyaya siyonist işgalci rejimin gerçek yüzünün ne olduğunu göstermekti. Dünyaya ikiyüzlülüğünü itiraf ettirmekti ve başarılı da oldular. Tüm dünya savaş suçunu ve soykırımı evlerinde oturdukları koltuklarında seyretti ve çocuklar öldürülüyordu siyonistler tarafından, yeni doğmuş bebeler, yine çocuklar yerle bir edilmiş binalar altında ölüyordu dünyanın gözü önünde, kadınlar öldürülüyordu ama dünya buna kör ve sağır. Okullar bombalanıyordu içinde çocukların olduğu ve öldüğü, Biden, Netenyahu'nun yanında olduğunu göstermek için Tel Aviv'e uçuyordu. Hastaneler bombalanıyor, çocuk, kadın hasta ölüyor, bir tarafta Macron, diğer tarafta Sunak işgalci rejimin yanında olduğunu göstermek için işgal edilmiş topraklara gidiyor. Camiler, kiliseler bombalanırken, Yunanistan, İtalya başbakanları Netenyahu'nun ayağına koşmakta işgal Gazze'de gibi görünüyor. Gazze halkı çocuğuyla, kadınıyla, genciyle yaşlısıyla ölüyor. Aslında işgal altında olan tüm dünya, yaşadığını sanan devlet başkanları, parlamenterlerin vicdanı ölüyor." şeklinde konuştu.
"Halktan boykot istenirken ticaret tüm çıplaklığıyla devam etmekte"
Gazze'de ölümlerin sayısal değerlere dönüşmüş durumda olduğuna dikkat çeken Öner, "Soykırım var ama Gazze'de soykırımı aşan bir soykırım var. Uluslararası kuruluşlar işlevsiz. Uluslararası Ceza Mahkemesi sessizan bir hakları kavramı işlevsiz bırakılmıştır. Siyonist rejim hukuk tanımazlığını bir kere daha gösterirken, BM, AB ve birçok uluslararası kuruluşun da işlevsizleştiği görüldü. Elektrikler kesilirken, sular kesilirken sessiz kalan dünya vicdanını yitiren dünyadır. İşte böyle bir dünyada vicdan sahibi kitleler meydanları doldurmakta, katil ve işbirlikçilerine sesini yükseltip katile katil demektedir. İslam İşbirliği Teşkilatı üyeleri sessiz, işlevsiz hiçbir işe yaramaz bir pozisyonda kalmaktadır. İran ve Türkiye konuşmakta ama eyleme yönelik bir tutum bile alamamaktadır. Halktan boykot istenirken ticaret tüm çıplaklığıyla devam etmekte, İskenderun'dan Aşdod'da gemiler kalkıp durmaktadır. Limanlar neden kapatılamıyor acaba? Kardeşkanı çıkara kurban edilmemelidir." diye belirtti.
"Çifte vatandaş olup Gazze'de kardeşlerimizi öldüren Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları biran önce yargının önüne çıkarılmalı "
İstanbul'da ve birçok şehirde Gazze'de suça karışan siyonist rejimin yetkilerinin yargılanması için savcılıklarda başvurular yapıldığına dikkat çeken Öner, "Savcılar, dava açmak için ne bekliyor acaba? Devlet erki kendini sivil toplum kuruluşu mu sanıyor sadece konuşup adım atmıyor. Bu asla kabul edilebilir değildir. Çifte vatandaş olup Gazze'de kardeşlerimizi öldüren Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları biran önce tespit edilip yargının önüne çıkarılmalı ve vatandaşlıkları iptal edilmeli değil mi? Bakın Güney Afrika bunu yapıyor. Gazze halkı tam bir yalnızlık içinde tarih yazıyor. Onur içinde yaşamanın ne olduğunu haykırıyor ve bir de ikiyüzlülüğümüzü." ifadelerini kullandı. (İLKHA)