Ensar-Muhacir kardeşliğini örnek alan Müslümanları ev sahibi olarak görüp Türkiye'ye yerleşen başta Suriye vatandaşları olmak üzere farklı coğrafyalardan gelen muhacirleri hedef alan bazı grup ve taraflar, halkı ekonomik, siyasi, kültürel ve sosyolojik açılardan olumsuz algılarla etkilemeye çalışıyor.
Özellikle son zamanlarda komşu ülkelerden Türkiye'ye göç etmek zorunda kalan muhacirlerin sınır dışı edilmesi yönünde algı operasyonları devam ederken konuyu İslami açıdan değerlendiren İTTİHADUL ULEMA Üyesi Molla Nazım Şimşek, ilk ırkçılık yapanın şeytan olduğunu hatırlattı.
"Irkçılık şeytanın işlediği amellerden biridir"
İslam dininin hangi ırktan ve kavimden olursa olsun bütün müminlerin kardeş olduğunu bildirdiği belirten Molla Şimşek, "Allah celle celalühü Kur'an-ı Kerim'de 'şüphesiz müminler kardeştir' diye buyurarak ırkçılığın islam'da yerinin olmadığını vurgulamaktadır. Irkçılık şeytanın işlediği amellerden biridir. Allah celle celalühü Hazreti Adem'i topraktan yarattıktan sonra ona can verdi ve meleklere saygı secdesinde bulunmasını emretti. Melekler Allah'ın emrine uyarak secdede bulundular ancak şeytan ırkçılık yaparak Allah'ın bu emrine karşı geldi, saygı secdesinde bulunmadı. Allah, kendisine 'sana emrettiğim halde neden Âdem Aleyhisselam'a secde etmedin' diye sorduğunda şeytan, 'ben ondan daha hayırlıyım. Beni ateşten, onu topraktan yarattın' diyerek içindeki ırkçılık hastalığını dışa vurdu, Allah'a karşı isyan etti." dedi.
Irkçılığın cehaletten geldiğinin altını çizen Molla Şimşek, "Her kötülüğün başı cehalet olduğu gibi ırkçılığın kaynağı da cehalettir. Allah bizleri farklı dillerde, ırklarda, renklerde ve kabilelerde yaratmıştır. Bunun da hikmeti; tanışmamız, kaynaşmamız içindir. Aslında ırkçılık yapan insan Allah'ın bu ayetlerinden habersizdir ve zannediyor ki farklı bir ırktan olmak üstünlük vesilesidir. Hayır öyle değildir, üstünlük ancak takva iledir." ifadelerini kullandı.
"Üstünlük ancak takvadadır"
Peygamber Efendimiz'in veda hutbesinde ırkçılığa ilişkin ifadelerine dikkat çeken Şimşek, "Irkçılığı Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'in hayatında da görüyoruz. Peygamber Efendimiz cahili adeti olan bu ırkçılığı sürekli gündeme getirmiş, eleştirmiş ve bunu veda hutbesinde bütün insanların toplandığı bir anda 'Arap'ın Arap olmayana, Arap olmayanında Arap üzerine üstünlüğü olmadığı gibi kırmızı tenlinin siyah üzerine, siyahında kırmızı tenli üzerinde bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvadadır.' diye buyurmuştur." şeklinde konuştu.
Allah-u Teala'nın müminleri kardeş olarak yarattığını ve hiçbir kavmin başka bir kavimden üstün olmadığına vurgu yapan Şimşek, şunları söyledi:
"Irkçılık mantıksız bir şeydir. Irkçılık yapan insan aklını kullanmıyor demektir. Çünkü insanı farklı ırklarda, dillerde, renklerde yaratan Allah'tır. İnsanın herhangi bir ırk veya renkten olacağıyla ilgili bir tercih yoktur ve bunu üstünlük vesilesi olarak görmesi mantıklı bir şey değildir. Çünkü insanın burada herhangi bir çabası yoktur. Özellikle halkların bu kadar kaynaştığı bir dönemde sadece bir ırkın saf kalması aklen mümkün değildir ve tam bu noktada islam dininin rahmet olduğunu görüyoruz. İslam dini, Müslümanların kardeş olduğunu ilan ediyor, beraber yaşamaları gerektiğini emrediyor."
Molla Şimşek, "Bugün dünyasında birçok sıkıntılar ortaya çıkmış, bundan dolayı farklı ülkelerdeki insanlar kendine yakın gördükleri islam beldelerine sığınmaya çalışıyor. Burada bize düşen bu insanlar ırkımızdan ve kanımızdan olmasa da bizim dinimizden oldukları için bunlara sahip çıkmamız, onları kucaklamamız, ırkçılık yaparak onları dışlamamız gerekir. Bunu da hiçbir menfaat gözeterek yapmamamız, sadece Allah rızası için yapmamız lazım." diye belirtti.
"Irkçılık taassuptan gelen gönlü ve gözü kör eden bir hastalıktır"
Irkçılığın manevi bir hastalık olduğunu söyleyen Şimşek, "Bu hastalığından dolayı toplumda o sıkıntıları gören Malcolm x, bu ırkçılığı şöyle tarif eder: ırkçılık ideolojik değil, aksine psikolojik bir hastalıktır. Irkçılık bizi bir yere götürmez; bizi zayıflatır, gücümüzü ve kuvvetimizi dağıtır. Irkçılık taassuptan gelen gönlü ve gözü kör eden bir hastalıktır." ifadelerine yer verdi.
Tarihten kesitler sunarak ırkçılığın kişiyi hak ve hakikatten ulaştırdığını verdiği örneklerle açıklayan Molla Şimşek, "Yemame'de Müseylemet-ül Kezzap adında yalancı bir peygamber ortaya çıktı. Onun kabilesinden Talha en-nemiri adında bir şahıs gidip onunla konuşur ve sonunda 'şehadet ederim ki sen yalancısın, Muhammed ise doğru söylüyor. Ancak benim kabilemden olan yalancı, Nadir Kabilesindeki doğru söyleyenden daha hayırlıdır' diyerek ırkçılık hastalığına yakalandığını ortaya koyuyor, hak olarak bildiği Peygamber Efendimizi inkâr ediyor." dedi.
"Bu hastalık yeni değildir, dünyanın varoluşundan beri vardır" diyerek konuşmasını sürdüren Molla Şimşek, bu hastalıktan kendini muhafaza edenlerin daima galip geldiğini, yakalananların ise kaybettiğini söyledi.
"Kardeşliğimizi bozmak için aramıza bu ırkçılık hastalığını yerleştirdiler"
Kurtuluş savaşındaki ümmet bilincine atıfta bulunan Şimşek, "Yakın tarihimizde Müslümanlar olarak Türk'ü, Kürd'ü, Arab'ı ve Zaza'sıyla bir olduğumuz bir dönemde dünya üzerimize geldi, ancak biz bu kardeşlikten doğan güç ve kuvvetle onları bertaraf ettik. O gün düşmanımız bizim güç ve kuvvetimizin kardeşliğimizden geldiğini anladı. Bu kardeşliğimizi bozmak için de aramıza bu ırkçılık hastalığını yerleştirdiler. Bugün bu kadar zayıf olmamızın nedeni içimizdeki ırkçılık hastalığındandır. Her hastalığa yakalanan insan sağlığına kavuşmak için bir tedbir alır. Aynı şekilde hastalanmamak için bir tedbir alındığı gibi bu aşçılık hastalığına karşı da tedbir almamız gerekiyor. Bu tedbirlerden biri Allah-u Teala'nın Kur'an-ı Kerim'de 'Müminler ancak kardeştir' ayetini kendimize düstur edinmektir. Peygamber Efendimiz aleyhissalatu vesselam'ın 'Kişi kendi nefsi için istediği bir şeyi mümin kardeşi için de istemedikçe hakiki manada iman etmiş değildir' hadisi bizim için çok önemlidir." şeklinde konuştu.
Şimşek, "Biliyoruz ki soyumuz bize bir fayda sağlamaz. Eğer sağlamış olsaydı Hazreti Nuh aleyhisselam'ın oğluna bir faydası olacaktı. Hikmet ehli olanlardan birine 'soyun nereye dayanır?' diye sorulduğunda 'soyumun nereye dayandığı önemli değildir, önemli olan insanın Allah'ın emirlerine karşı dikkatli olması, yerine getirmesidir' cevabını vermiştir. Selman-ı Farısi'ye nesebi sorulduğunda ırkçılığın kökünü kazıyarak 'Ena selman ibnü'l islam' cevabını verir, yani İslam'ın oğlu Selman. Hakikaten bir müslüman olarak övünç kaynağımız ırkımız, kavmimiz, rengimiz değildir; dinimiz islam'dır. Çünkü o bir rahmet dinidir. Dünyanın neresinden ve hangi ırktan olursa olsun bize gelecek olanlara sahip çıkmamız, kucaklamamız lazım. Allah-u Teala bu hastalığı bizden uzaklaştırırsın, yakalananlara da şifalar versin." temennisinde bulundu. (İLKHA)