İşgal rejimi Gazze'ye yönelik saldırılarını sürdürürken Filistinli mücahidlere olan destek de gün geçtikçe artıyor.
Diyarbakır'ın merkez Kayapınar ilçesi Yenihal Köprülü Kavşağı üzerinde kurulan Gazze'ye destek çadırı önünde düzenlenen direniş nöbeti etkinliği Metin Bağcı'nın Kur'an-ı Kerim tilavetiyle başladı.
Günün anlam ve önemine ilişkin bir konuşma yapan İdeal Eğitim Vakfı Onursal Başkanı Mehmet Ali Doyar, Dünyanın birçok yerinde olduğu gibi Türkiye'de ve hassaten Diyarbakır'da da Müslümanların her defasında bir araya geldiğini ve o mücahidlerin sesi olmaya çalıştığını belirterek bu süreç içerisinde söylenen, yazılan ve verilen mesajların yanında toplumun yapılan programlara bakış açısı ve ümmetin HAMAS'a olan desteğine yönelik kimi kesimlerce farklı şekillerde dillendirilmesini ele aldı.
Mehmet Ali Doyar
"Öldürülen 25 insan için kol kola girenlerin çocuklar ve kadınlar katledilirken kılları kıpırdamıyor"
Meseleyi 3 ana başlık altında ele alan Doyar, "Birincisi; Müslümanız, merhamet duygularımız kabarıyor, acı çekiyoruz, dua ediyoruz. Unutmamalıyız ki Allah oradaki o vahşeti görüyor, biliyor ve isterse bir saniyede orayı allak-bullak eder ama Allah-u Teala mühlet veriyor. Bu dünya ki imtihan dünyası ve biz de bu imtihan sürecinden geçmekteyiz. Bu imtihanda herkes kimliğini ortaya koymaktadır. Bu bir süreçtir. Dolayısıyla herkes kendisine baksın. Kimin elinde ne kadar imkân ve hangi yetki var, imtihanlarını kimin yanında kullanıyor. Şimdi gözlerimizde yalancıları ve sahtekarları görüyor muyuz?" dedi.
Kâbe imamının haberlere konu olan açıklamalarına atıfta bulunan Doyar, "Müslümanım diyen sarıklıları görüyor musunuz? Kâbe imamıdır ama HAMAS'ın yaptığını fitne olduğunu söylüyorsa bu Allah'ın verdiği bu mühletten dolayıdır. Avrupa'nın bütün insanları sokaklarda ama devlet yetkilileri Peygamberimize hakaret eden bir derginin 25 insanı öldürüldüğü için kol kola girdi. Şimdi ise çocuklar ve kadınlar katlediliyor ama kılları kıpırdamıyor." ifadelerini kullandı.
"Bu kadar vahşetten sonra içimizden birileri 'sizin oradaki insanlarla ne işiniz var?' diyor"
İkinci konu olarak bazı kesimlerce meselenin ırksal veya mezhepsel ele alınmasını değerlendiren Doyar, "İkincisi; Bu kadar vahşetten sonra içimizden birileri 'sizin oradaki insanlarla ne işiniz var? Biz Kürd'üz veya Türk'üz onlar Arap, orası Filistin burası Türkiye' diyor. Biz her şeyden önce Müslümanız ve Allah'ın bize sunduğu İslami bakış açısıyla olaylara bakarız. Allah, Mescid-i Aksa'nın çevresini mübarek kılmış. Ondan dolayı diyoruz ki biz Allah'a ve ahiret gününe iman etmişiz. Eğer Allah'ın yanında bir değerliyse bizim için de değerlidir, önemlidir." şeklinde konuştu.
Doyar, "Oradaki insanlarla bağımız, Allah-u Teala mümin olanları kendi kitabında hükmünü koyarak kardeş ilan etti. İslam kardeşliği mekân, ırk, zaman, coğrafya gibi bir sınır tanımaz. Bu imanın bir şartıdır demiyorum, Allah'a iman ettiğimiz için imanımız bizi bu noktaya getiriyor. Öyleyse oradaki Müslümanların derdi bizim derdimiz, sevinci sevincimizdir ve Mescid-i Aksa bizim için de kutsaldır." diye belirtti.
Son olarak boykot çağrılarının basite alınmaması gerektiğini hususunu ele alan Doyar, şunları söyledi: "Üçüncüsü de Allah'a, Resulüne, Kitabına, ahirete inanıyorum diyen herkesin mutlaka yapması gereken görev ve sorumluluklar vardır. Birincisi birey olarak herkesin yapabileceği şeyler var, ikincisi kitlesel olarak yapabileceklerimiz var, üçüncüsü de ancak devlet imkanıyla yapılabilecek şeyler var olmasıdır. Her şeyden önce dualarımızı eksik etmemeliyiz, mutlaka yardımda bulunmalıyız, boykotu hafife almadan onlara maddi kaynak sağlayanlara boykotumuzu yaymamız gerekir."
"Tüm Dünya ve Türkiye İş insanları, israile karşı ticari gücünüzü kullanıp güçlü bir cephe oluşturun"
Doyar'ın konuşmasının ardından katılımcılara hitapta bulunan HAKSİAD Diyarbakır İl Başkan Yardımcısı Sedat Sevim, Müslümanların ekonomik alanda işgal rejimine karşı uygulayabileceği tedbirlere değinerek iş insanlarına çağrıda bulundu.
Sedat Sevim
İşgal rejiminin on yıllardır özellikle Filistin'de soykırım yapmakta olduğunu belirten Sevim, son 36 gündür, elektrik, su, gıda, ilaç ve yakıt gibi temel insani ihtiyaçları kestiğini, Gazze'deki Müslümanları ölüme terk ettiğini, soykırım uygulayıp vahşice katletmekte olduğunu hatırlatarak işgal rejiminin anlayacağı şekilde ivedilikle tüm devletleri ve insanları harekete geçmeye çağırdı.
İşgalcilere destek veren firmaların ürünlerini boykot edip topyekûn karşı koymanın, bu alanda iş birliğinin önemli cephelerinden biri olduğunun altını çizen Sevim, "Bu boykotun oldukça etkili olduğunu, adeta Amerika çıkarlarını gözetmekle ve korumakla görevlendirilmiş firma ve markaların indirimlere gittiklerini hepimiz aşikâr bir şekilde görüyoruz. Birçok firmaları iflas bayrağı çekmek üzere. Boykota kararlı bir şekilde devam etmeliyiz." dedi.
HAKSİAD İş Adamları Derneği olarak işgal rejimine destekte bulunan ürünleri, malları almayacaklarını, satmayacaklarını ilan eden Sevim, "Tüm Dünya ve Türkiye İş insanlarına sesleniyoruz: Gelin sizlerde bu konuda hassasiyet gösterin. Mazlum Filistin ve Gazze'nin yanında olun. İsraile karşı ticari gücünüzü kullanıp güçlü bir cephe oluşturun. Dövizle iştigal edenlerin dışındaki gerek şirketlerimizin gerekse vatandaşlarımızın yatırım amacı ile dövizde mevduat tutmaları Amerikan ve İsrail Zulmüne ortak olmalarıdır. Dolarda olan bu yatırımlarınızı altın, gümüş, konut, şirket ortaklıkları gibi alternatif piyasalara aktarmalarınızı tavsiye ediyoruz. Dolar ile iştigal eden ithalatçı ve ihracatçı şirketlerin alışverişlerini yerel para birimleri ile yapmalarını öneriyoruz. İmkân olmaması durumunda israil zulmüne ortak olmayan devletlerin para birimlerini kullanmalarını öneriyoruz." diye belirtti.
"Boykot ürünlerini hayatımızdan çıkarma sözünü verdiğimizi unutmayalım"
Kamunun ve özel sektörün yaptığı sözleşmelerle alakalı olarak bazı tavsiyelerini paylaşan Sevim, "Kamunun ve özel sektörün yaptığı sözleşmelerde Amerikan ve israil zulmüne destek veren ülkelerin ürünleri varsa sözleşmelerin değişmesi ve bundan sonra yapılacak sözleşmelerde mümkün mertebe yerli malları, imkân olmuyorsa israil zulmüne ortak olmayan devletlerin mallarını kullanmalarını tavsiye ediyoruz. Boykot kamuoyunda listeleri yayınlanan içecek, evsel tüketim malları ile yalnız değil, stratejik ve kıymeti olan emtialar ve varlıklara karşı olması gerekir. Araç, telefon, iş makinaları, akaryakıt gibi herkes bugünden başlayarak etrafında israil zulmüne ortak olan devletlerin ürettiği mal ve hizmetlerin listesini çıkarıp boykota başlaması gerekir." ifadelerine yer verdi.
Sevim, "Haksiad olarak: Gazze'de Filistinliler ile birlikte insanlığın da ölmemesi için uluslararası toplumları, israil güçlerini durdurmaya, insani yardımların bölgeye sürekli bir şekilde ulaştırılmasının devamını sağlamaya çağırıyoruz. Zaman dik durma, mazlumların yanında durma zamanıdır. Bu akşam burada boykot ürünlerini hayatımızdan çıkarma sözünü tekrar verdiğimizi unutmayalım." şeklinde konuştu.
Selahattin Güler'in seslendirdiği şiirin ardından bir konuşmayı da HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı Yunus Emiroğlu yaptı.
Yunus Emiroğlu
"Şu güne kadar 135 bini aşkın Filistinli katledildi, bunu anlamak istemeyenlere yazıklar olsun"
Kudüs Meselesinin Âdem Aleyhisselamdan başlayıp kıyamete kadar devam edecek olan iki zıt kutbun, maruf ile münkerin, doğru ile yanlışın, Hak ile batılın mücadelesi olduğuna vurgu yapan Emiroğlu, "Bu mesele bizim açımızdan bir akide ve iman meselesidir. Çünkü Mescid-i Aksa'nın bulunduğu coğrafya, Rabbimizin ifadesi ile etrafını mübarek kıldığı bir toprak parçasıdır. Orası Tevhid'in yurdudur, ilk kıblemiz ve Efendimiz Aleyhissalatu Vesselam'ın mübarek siyerinde müstesna bir yere sahiptir. Onun için bu meseleyi önemsiyoruz." diye belirtti.
Akidenin yanında bu meselenin bir güvenlik meselesi olduğunun altını çizen Emiroğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bu mel’un şebeke ve siyonist ideoloji varlığı gayrı meşrudur ama başından bugüne kadar bu coğrafya üzerinde emelleri olan bir ideolojidir. Yani biz onlara Gazze'yi de versek Filistin'i de versek fit olmayız. Çünkü onlar daha büyük şeyler istiyorlar. Üçüncüsü, bu mesele dünya için bir insanlık meselesidir. Çünkü bu siyonistler kendinden başka hiç kimseye hayat hakkı tanımayan bir ideolojiye sahiptir. Onlara göre kendilerinin dışındaki 8 milyar insanın tamamı hatta bu insanların doğmamış çocukları bile onların köleleridir. Mesele bu kadar nettir. Biz imanımız, bölgemizin huzur ve barışa erişmesi için bu meseleyi mutlaka sahiplenmemiz gerekiyor."
Emiroğlu, "Bir şey söylüyorlar. 'Yahu, bu HAMAS meşruiyetini kaybetti, durup dururken 7 ekim sabahı niçin işgal edilen topraklara girdi dolayısıyla bu meşru bir eylem değildir' diyor; aklımızla, tarihimizde alay ediyorlar. Vicdanınız kurusun, 75 yıldır çocuklar ölüyor. Şu güne kadar 135 bini aşkın Filistinli katledildi. Toprakları işgal edilmiş; karadan, havadan denizden ablukaya alınmışlar. Ne yapsınlar? Bekleyip ölsünler mi? Bunu anlamak istemeyenlere de yazıklar olsun diyoruz."
"Sonuçlar üzerine konuşmayı terk etmeli, sebeplere yoğunlaşıp çözümler üzerinde ilerlemeliyiz"
Yapılan uluslararası çağrılara dikkat çeken Emiroğlu, "Günlerdir söylüyoruz; ey uluslararası camia, ey batı dünyası, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi müdahale edin. Kim kime müdahale ediyor. Bu adamlar zaten bu işin arkasında duran güçler. Biz ateşi körükleyene gel bu işi söndür mü diyoruz. 75 yıldır çağırıyoruz da ne oldu? 57 İslam Ülkesi, 2 milyarı aşkın Müslüman nüfus kurumlarıyla, hükümetleriyle devletleriyle 75 yıldır ne yaptılar? Şunu yaptılar; Gazze her bombalandığında kükrediler, kınamalarda bulundular. Halklarının gazını aldılar. Yıkılan evleri imar ettiler. Tıbbi cihazların malzemelerin geçişini kolaylaştırdılar." ifadelerine yer verdi.
"Şimdi Gazze yerle bir. Şu anda toplansak bir yılda Gazze’yi imar eder; bütün alt ve üst yapısıyla, hastaneleriyle okullarıyla ibadethaneleriyle ayağa kaldırırız. Ateşkeste sağlanır." İfadeleriyle konuşmasını sürdüren Emiroğlu, "Biter mi bu iş? 75 yıldır bitiyor mu? Her sene binlerce insan can veriyor. İmar ediyoruz bir daha yıkıyorlar. Demek ki biz meseleye yanlış noktadan bakıyoruz. Çözümümüz pansuman bir çözümden öteye geçmedi, geçmiyor. Artık ciddi bir plan yapmamız lazım. Eğer İslam ülkelerinden üç beş tane cesur adam bedel ödemeyi göze alarak bir yol haritası oluştursaydı bugün çok daha farklı şeyler söyleyecektik." dedi.
Emiroğlu, "Biz bu meseleyi bir plan ve program dahilinde yürütmezsek ne kendimize ne içinde yaşadığımız topluma faydamız olur ne de Kudüs'ü özgürleştirebiliriz. Bizim vazifemiz büyük ve ağır. Bıkmadan usanmadan anlatacağız, çalışacağız, nesiller yetiştireceğiz, bizi idare edenleri zorlayacağız. Bu düşüncenin, bu iradenin güçlenmesi lazım. Bu coğrafyanın cesaretini düşman da bilir, dostta bilir. Ama plansız programsız bir yere varamayız. Sonuçlar üzerine konuşmayı terk etmeli sebeplere yoğunlaşıp çözümler üzerinde ilerleyebilmeliyiz." şeklinde konuştu.
Program Metin Bağcı'nın yaptığı dua ile sona erdi. (İLKHA)