Rusya ve İslam Dünyası

Rusya ve İslam Dünyası

Ekleme: 14.09.2013 13:51:00 / Güncelleme: 14.09.2013 13:51:00 / Siyaset Gemisi
Destek için 
Riyad Makaev / Doğruhaber / Analiz

Biz, Arap ülkelerinin yeni liderler ile eski ekonomik konumunu yeniden elde etmek için yakın çalışma yapma niyetindeyiz. Ben, Rusya’nın tam olarak Ortadoğu’da öncü konumunu muhafaza etmek için koşulların olduğunu
görüyorum ve zaten Ortadoğu’da bizim her zaman bir sürü dostlarımız vardı.

21. yüzyılın başı özel bir dönemdir. Soğuk savaşın sona ermesi ve Sovyetler Birliği’nin çöküşü, modern dünyanın jeopolitik haritasına radikal bir değişimi için katkıda bulunmuştur. İki kutuplu dünya yerine tek kutuplu dünyanın ve eski güçlerin dengesinin ihlali ortaya çıkması, çoğu devletlerin dış politikasının gidişatını radikal bir biçimde revize etmesine neden olmuştur. Geride bırakılmış olan “Komünist tehdit” yerine okyanusun ötesindeki analistler, kendi işgal planlarını haklı çıkarmak için ustalıkla dünya toplumuna yeni kurgusal düşmanı öne sürdü: “İslami Terörizm”. XX yüzyılın 90’lı yıllarında, ABD tek kutuplu dünyanın bir modelini uygulamaya çalıştı. Rusya ise ABD’nin böyle bir strateji uygulamasını önlemek ve İslam ülkeleri ile ilişkileri güçlendirmek için çaba harcamaya koyuldu. Rusya böylece ABD’nin uygulamak istediği stratejiyi önlemek için İslam dünyasının yanında yer almış gözüktü. Rusya, İslam dünyasına duyduğu hayranlığından veya dost olmak istediğinden değil, Rusya’nın dünyadaki çıkarlarını korumak ve eski konumunu geri almak için İslam dünyasıyla işbirliği peşinde.

Sovyetler Birliği çöktükten sonra gücünü kaybeden Rusya, yeniden toparlanmış ve eski emperyalist alışkanlıklarını yeniden uygulamaya koymuştur. Rusya, dış politikada Batı ile kötüleşen ilişkilerini telafi etmek için diğer alanlarda Müslüman toplum ile işbirliği geliştiriyor. Ancak Rusya’nın ve Müslüman ülkelerin tutarlı bir dış politika uygulaması, farklı siyasi ve ekonomik çıkarların varlığı ve İslam dünyasının çeşitliliği yüzünden engellenmektedir.

Rusya’nın İslam Dünyasına ikili yaklaşımı, siyasi ve kültürel bütünlüğü görmemesi ve aynı zamanda İslam dünyasına yapay yaklaşımı kaçınılmazdır. Rusya, bir yandan Müslüman ülkeleri bir araya getiren “İslam Konferansı” organizasyonunda, Rus işgali altında yaşayan yaklaşık 20-25 milyon Müslüman halkları göstererek gözlemci statüsü aldı. Öte yandan, Ortadoğu’da çıkarları için daha büyük bir rol oynamak için Hamas ve diğer İslami gruplar ile görüşme çabaları gösterdi. Diğer taraftan Rusya, Kuzey Kafkasya cumhuriyetlerinde uyguladığı politika yüzünden çeşitli Müslüman ülkelerde ve Batı’da karışık bir tepkiye neden olmaktadır. Rusya bir taraftan Kuzey Kafkasya’da her gün Müslümanları katlederken öbür taraftan aynı ideallere sahip olan başka Müslüman gruplarla bir araya gelerek işbirliği aramaktadır. Bu çabalar Rusya’nın ikiyüzlülüğünü ortaya koymaktadır.

Rusya, Müslüman ülkeler arasındaki ilişkilere ve ekonomik alanda çalışmaya özel önem vermektedir. Rusya’nın en önemli işbirliği ise enerji ve askeri-teknik işbirliğidir. Petrol ve gaz endüstri alanında Rusya ve Müslüman devletler, müttefikten ziyade daha çok rakip olmalarına rağmen Rusya bu alanda ortaklığı genişletme umudunu yitirmiyor. Rusya’nın Müslüman ülkelerle olan ortak projeleri, stratejik öneme sahiptir. Çünkü Avrasya’da bulunan herhangi bir enerji altyapısı, hangi yöne olursa olsun Müslüman topraklarından geçmektedir. Ancak askeri-teknik alanda Müslüman ülkelerle işbirliği ile ilgili olarak Rusya, bugüne kadar siyasi düşünceler ve ekonomik faydalar arasında bir denge sağlamayı başardı. Rusya, silah pazarı olarak gördüğü Ortadoğu’ya büyük ölçekli girişi cazip bir perspektif olarak gördüğü halde çok hassas yaklaşmaktadır. Bölgede açık bir şekilde ABD çıkarları ile karşı karşıya kalması ve Batının bölgede “radikal İslami gruplar” diye adlandırdığı grupların eline silah düşeceği ihtimalinin olması, Rusya için istediği şekilde silah satışlarını gerçekleştirmeye engel oluşturuyor. Dolaysıyla istediği gibi silah satışlarını gerçekleştirdiği İran’ı ve Suriye’yi korumak istiyor. Rusya, İslam dünyasını sadece bir silah pazarı olarak görmektedir.

Rusya, Müslüman ülkelerle işbirliği için çaba harcarken kendi Müslüman vatandaşlarına ise hiç hak tanımıyor. “Kültürel İslam” adı altında kendine göre bir sözde İslam anlayışını yayan ve her türlü karşı görüşe sahip Müslümanları tehdit olarak gören Rusya, ülkede “siyasal İslam’a” her hangi bir hak tanımıyor. Etkili din adamlarını FSB ile kontrol altında tutan Rusya, son zamanlarda tebliğ çalışmalarını da engellemeye başladı. Anayasadaki vakıflar ve dernekler yasanın değişikliği ile birlikte yurt dışından desteklenen vakıfları kontrol altına alan Rusya, Müslüman cemaatlerin faaliyetlerine de engel olmaktadır. Rusya Müslümanlara yönelik Sovyetler Birliği döneminde uyguladığı politikasına halen devam etmektedir. Müslüman bölgelerindeki müftüleri ve din adamlarını kendi yetiştirerek istediği şekilde yönetime uygun dişsiz, pençesiz bir İslam anlattırıyor.

Kremlin’in Müslümanlar hakkındaki resmi görüşünü, 1999’da ikinci Rus-Çeçen savaşı başladığı zaman Putin’in söylediği şu sözler açıklıyor: “Gerekirse onların Allah’ı ile bile savaşırım.” Müslüman liderler, bugün Vladimir Putin’in bu sözünü galiba unuttular.