İşte işgalci rejimin yalanlarla dolu geçmişi!

İngiliz web sitesi Middle East Eye, işgalci rejimin El Ehli Baptist Hastanesi katliamı, gazeteci Şirin Ebu Akile ile 2000 yılında Muhammed el-Durra adlı çocuğun katledilmesi olayları üzerinden siyonist oluşumun yalan dolu tarihine dikkat çekti.

Ekleme: 23.10.2023 23:05:09 / Güncelleme: 23.10.2023 23:12:49 / Dünya
Destek için 

Alex MacDonald ve Jonathan Cook tarafından yazılan ayrı ayrı makalelerde  işgalci rejimin geçmişten bu yana yaptığı katliamlar üzerinden oluşturmaya çalıştığı algı ve yalanlara dikkat çekildi.

MacDonald'ın yazısında Baptist Hastanesi katliamında çok sayıda şehidin olduğu ve Filistin Sağlık Bakanlığı'nın hastanenin işgal hava saldırısı tarafından hedef alındığına dair açıklamasına değinildi.

Yazıda, geçen hafta Salı gecesi yaklaşık "470 Filistinlinin" şehit edilmesinin ardından, işgal başbakanı Binyamin Netanyahu'nun dijital ilişkiler asistanı Hanania Naftali'nin ilk olarak "israil hava kuvvetlerinin Gazze'deki bir hastane içindeki HAMAS terörist üssünü bombaladığını ve çok sayıda teröristin öldürüldüğünü" duyurduğunu söylediği aktarıldı.

MacDonald, işgal rejiminin resmi olarak yanıt verdiğinde saldırının sorumluluğunu reddettiğini ve saldırının İslami Cihad hareketi tarafından yanlışlıkla fırlatılan bir füzeden kaynaklandığını iddia ettiğini ekledi.

MacDonald, tartışmalı işgal saldırıları ve cinayetlerinin ardından işgal ordusunun yıllarca yayınladığı yanıltıcı bilgiler sonucunda işgalci rejimin "masumiyet" iddialarının yaygın şüphecilikle karşılandığını vurguladı.

Şirin Ebu Akile suikastı

İşgal altındaki Batı Şeria'nın Cenin kentinde düzenlenen bir işgal ordusu baskını haber yaparken 11 Mayıs 2022'de işgal askerleri tarafından vurularak öldürülen, Amerikan vatandaşlığına sahip Filistinli El Cezire gazetecisi Şirin Ebu Akile'nin katledilmesine de değinen MacDonald, "İsrail başlangıçta Filistinli militanları kendisine ateş etmekle suçladı, ancak daha sonra 'Ebu Akile'nin israil ordusunun şüpheli Filistinli militanlara ateş ettiği ateş sonucu kazara vurulma ihtimalinin yüksek olduğunu' kabul etti. Filistin ve uluslararası soruşturmalar, yaşananların kasıtlı bir suç olduğunu ve israilli bir keskin nişancı tarafından gerçekleştirildiğini doğruladı." dedi.

MacDonald, işgalin askeri savcılığının o dönemde olaya karışan askerler hakkında soruşturma açmayacağını çünkü "cezai bir suç işlediğine dair şüphe bulunmadığını" belirttiğini hatırlattı.

Muhammed El-Durra'nın şehadeti

İşgalci rejimin bir diğer yanıltıcılığının ve algısının, İkinci İntifada'nın (2000-2005) en önemli olaylarından biri olan Filistinli çocuk Muhammed el-Durra'nın (12) şehit edilmesi olduğuna dikkat çeken MacDonald, şunları kaydetti:

"İsrailin yoğun silah sesleri arasında taş bir bariyerin arkasında babasıyla birlikte yardım dileyen çocuğun ve ardından şehit olmasının görüntüleri uluslararası öfkeye yol açtı ve bu güne kadar o, israilin Filistinlilere uyguladığı zulmün sembolü ve simgesi olarak kabul ediliyor. İsrailliler başlangıçta onun öldürülmesinin sorumluluğunu üstlenip canlı kalkan kullandığını iddia etseler de, daha sonra 2005 yılında bu iddiasını geri çektiler." ifadelerini kullandı.

"Sadece kayıp oranı bile bunun bir israil füzesi olduğunu kanıtlıyordu"

Aynı haber sitesinde işgal rejiminin yalanlarını kaleme alan Jonathan Cook ise Gazze'deki El Ehli Baptist hastanesindeki patlamayla ilgili dezenformasyonun, planlandığı gibi işe yaradığını, dikkatleri kurbanlardan uzaklaştırdığını ve saldırıyı durdurması için işgal üzerindeki baskıyı kaldırdığına dikkat çekti.

Cook, şöyle dedi: "Lenin'in meşhur gözlemi gibi: 'Yeterince sık söylenen bir yalan, gerçeğe dönüşür.' Daha ileri gidebiliriz. israilin ne sıklıkla yalan söylediğinin hiçbir önemi yok, çünkü bir sonraki yalanı şüpheye düşecektir. Batı medyası geçmişten ders almayı reddediyor . israil ordusunun, kompülsif bir şekilde itibar kurtarıcı yalanlar uydurma konusunda uzun bir geçmişi var; onlarca yıldır zulmettiği  Filistin halkını karalayan dezenformasyonlara sahip.

İşgalci rejimin hastane katliamı üzerinden yaptığı algı operasyonlarına ilişkin değerlendirmelerine devam eden Cook, şunları kaydetti.

"İsrail, suçlu tarafın kendisi olduğunu inkar ederek, bunun yerine Filistinli militan grup İslami Cihad'ı savaş suçuyla suçladı. Filistinlilere ait bir roketin yanlış ateşlendiğini ve hastanenin üzerine düştüğünü söyledi. israilin iddiası gülünçtü. Gerçek saldırının videosunda, patlamadan hemen önce gelen yüksek hızlı bir füzenin veya merminin yüksek ıslık sesini duyabilirsiniz. Gazze'deki Filistinli grupların elinde yalnızca gökyüzünde hantalca ilerleyen ilkel roketler var. Biri başarısız olursa, süpersonik hıza yakın bir hızda değil, serbest düşme hızında yuvarlanır. Sadece kayıp oranı bile bunun bir israil füzesi olduğunu kanıtlıyordu. Hiçbir Filistin roketi, bunun gibi yüzlerce değil, bir avuçtan fazla insanı öldürmedi."

Gazze'de sahildeki çocukların katledilmesi olayı

Cook, yazısının devamında 2014 yılında işgalci rejimin Gazze'ye tekrar tekrar düzenlediği saldırılardan biri sırasında, sahilde oynayan çocukları bombalayarak 4 çocuğun katledilmesini hatırlattı.

Cook, bu olayda da "israilin , çocukların 'HAMAS'ın Deniz Polisi ve Deniz Kuvvetleri'ne (deniz komandoları dahil) ait olan ve yalnızca militanlar tarafından kullanılan bir yerleşkeye" girmeleri nedeniyle kazara öldürüldüğünü savunduğunu hatırlatarak şöyle devam etti:

"Ne yazık ki israil açısından bu iddialar da kolaylıkla çürütüldü. O günlerde Gazze'ye girmeye cesaret eden birçok Batılı gazeteci, plajın otellerinin yanında olması nedeniyle saldırıya tanık oldu. HAMAS militanlarının batılı gazetecilere ev sahipliği yaptığı bilinen bir otelin yanındaki plajda yer almaları fikri başından beri açıkça saçmaydı. Bu gazeteciler o sırada bölgede herhangi bir militanın bulunmadığını ve çocukların drone operatörleri tarafından çocuk olarak görülmesi gerektiğini doğruladılar."

"Yalan kültürü, israilin 1948'deki kuruluşundan bu yana yaygın"

Cook, işgal yalanlarını aktarmaya şöyle devam etti.

"İsrail, 1982 yılında Lübnan'daki Sabra ve Şatila mülteci kampındaki Filistinlilerin Hıristiyan Falanjist müttefikleri tarafından toplu katledilmesine ilişkin ihmali olduğu konusunda yalan söyledi .

Bunların hiçbiri sürpriz olmamalı. Yalan kültürü, israilin 1948'deki kuruluşundan bu yana yaygındı. Siyonist hareket, başlangıcından bu yana, Filistin'in boş bir ülke olduğu yalanını destekledi.

Bir yalana karşı mücadele etmek, diğer yalanların (çoğunlukla ihmal edilen yalanların) kamuoyunun bilincine sızmasına izin vermek anlamına gelir." (İLKHA)