DAVUT IŞIK / DOĞRUHABER
Yeni ekonomi yönetimi işbaşına gelmeden önce Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Faizi düşürmek suretiyle yatırım, istihdam üretim, ihracat büyüme... Bu 4 ana başlık bize büyümeyi getirecek... Faiz sebep enflasyon neticedir. Faizi şu anda düşüyoruz, enflasyonun da düştüğünü hep birlikte göreceğiz” ifadeleri ile faizin ekonomimiz üzerindeki emperyal yükünü giderme hedefini açıklamıştı. Ve Şahap Kavcıoğlu’nun Merkez Bankası Başkanlığı döneminde düzenli bir faiz indirimi politikası izlenmişti. Fakat bu süreç yeni ekonomi yönetimi ile sona erdi…
TCMB YENİ YÖNETİMİ İLE DÖRT KEZ FAİZ ARTIŞINA GİTTİ
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, Hafize Gaye Erkan'ın göreve atanması ile birlikte faiz indirimi sürecine 27 ay sonra son vererek, son 3 PPK toplantısında politika faizini yüzde 16,5 artırdı. Politika faizi, Haziran ayında 650 baz puan artışla yüzde 15'e, Temmuz ayında ise 250 baz puan artışla yüzde 17,50'ye yükseltildi. 24 Ağustos'ta yapılan toplantıda ise politika faizi, piyasa beklentilerinin üzerinde 750 baz puanlık artışla yüzde 17,5'ten yüzde 25'e çıkartılmıştı. Banka geçen hafta ise politika faizini 500 baz puanlık artışla yüzde 25’ten yüzde 30’a yükseltti. Son artışla TCMB yeni yönetiminde 4. faiz artışına imza attı.
'CUMHURBAŞKANI FAİZ POLİTİKALARINDA CİDDİ BİR DEĞİŞİME Mİ GİDİYOR?'
Peki, ne oldu da bu ters yöne gidiş gerçekleşti? Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, haziran ayında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) ve Azerbaycan ziyaretleri dönüşünde uçakta gazetecilere yaptığı açıklamada faiz politikalarına da değinerek şunları söylemişti: “Bazı arkadaşlar 'Cumhurbaşkanı faiz politikalarında ciddi bir değişime mi gidiyor' gibi bir yanılgının içine düşmesin. Ben burada aynıyım. Ama Hazine ve Maliye Bakanı'mızın şu andaki düşüncesi noktasında, biz tabii kendisine burada atacağı adımları süratle, rahatlıkla Merkez Bankası ile atmasını kabullendik, hayırlı olsun dedik ve bu şekilde de enflasyonu tek haneye düşürmekteki kararlılığımızı da bildirdik. Bunu neye dayanarak söylüyoruz? Biliyorsunuz başbakanlığım döneminde biz (enflasyonu) tek haneye düşürdüğümüzde faiz 4,6'ydı, enflasyon da 6,2'ydi. O zaman yine bu işleri beraber yaptık ve şimdi de Sayın Bakan'ımıza bunları söyledik, aynı şekilde bunu birlikte yapmalıyız. Biz o zaman 'düşük faiz, düşük enflasyon' teorisiyle çalıştık. Şimdi de aynı anlayışla çalışıyorum, aynı düşüncedeyim ve bu şekilde bunu başarabiliriz diye inanıyorum."
PEKİ, GELİNEN NOKTADA DURUM NEDİR? ENFLASYON YILIN ZİRVESİNDE…
Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) açıkladığı verilere göre enflasyon Ağustos'ta aylık yüzde 9,09, yıllık yüzde 58,94 olarak tahminleri aştı. Tüketici enflasyonu böylece bu yılın en yüksek seviyesine çıkarken harcama gruplarının geneline yayılan fiyat artışları görüldü. Merkez Bankası'nın Eylül ayı enflasyon beklentisi anketine göre, TÜFE'nin aylık bazda yüzde 3,75 artması bekleniyor. Ankete katılan ekonomistler, TÜFE'nin yıllık bazda ise yüzde 58,94'ten yüzde 62,69'a yükseleceğini tahmin ediyor.
TÜRK-İŞ: GIDA ENFLASYONU 5 AYIN ZİRVESİNDE
Türk-İş'in Eylül ayına ilişkin açlık ve yoksulluk sınırı araştırmasına göre gıda enflasyonu aylık yüzde 9,31 olurken açlık sınırı da 13 bin lirayı aştı. Türk-İş’ten yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“ORANTISIZ FİYAT DEĞİŞİMLERİ”
“Başta iktisaden dar ve sabit gelirlileri olmak üzere, toplumun tüm kesimlerini etkileyen ve halkın en temel sorunu olarak nitelenebilecek enflasyon, resmi verilerin ötesine geçen bir gerçeklikle günlün yaşam üzerinde etkili olmaya devam etmektedir. Türkiye’de yaşanan yüksek enflasyonun önümüzdeki kısa vadeli dönemde de etkili olacağı öngörülmektedir. Türk-İş çalışmasının ortaya koyduğu gibi, bilhassa son iki yıl içinde aşırı yükselen gıda fiyatları bireyleri ve aileleri çok olumsuz etkiledi. Gıda fiyatlarının artmasında öncelikle yetersiz üretimin olması, tarımsal üretim girdilerinde maliyet artışları ile üretim, tedarik ve satış zinciri içerisinde orantısız fiyat değişimleri önemli rol oynadı.
“YOKSUL DAHA DA YOKSULLAŞTI”
Kuşkusuz emeğin milli gelirden aldığı payın giderek gerilemesinin bir sonucu olarak yoksul daha da yoksullaştı. Bu süreçte, artan ücret gelirine rağmen devam eden yüksek fiyat artışları hayat pahalılığını dayanılmaz noktalara taşıdı. Özellikle dolaylı vergilerdeki artış, gelir vergisinde bu aylarda giderek yükselen oranlar ücretli çalışanların gelirlerini daha da aşındırdı. Uygulanması gereken gelir politikasında esas olması gereken, gelirlerin gerçek enflasyon seviyesinden daha fazla artması ve insana yakışır yaşam koşullarını sağlayacak düzeyde harcamayı karşılayacak seviyede refahın adil paylaşılmasıdır.
AÇLIK SINIRI YİNE ASGARİ ÜCRETİ GEÇTİ
TÜRK-İŞ Araştırmasının 2023 Eylül ayı sonucuna göre; Ankara’da yaşayan dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı (açlık sınırı) 13.334,13 TL’ye, Gıda harcaması ile giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının toplam tutarı ise (yoksulluk sınırı) 43.433,65 TL’ye, Bekâr bir çalışanın ‘yaşama maliyeti’ de aylık 17.336,25 TL’ye yükseldi.
“TCMB FAİZ YOLUNA GİRMİŞ VE ÇIKIŞI DA ZOR GÖRÜNÜYOR…”
Merkez Bankası’nın son faiz artırımı sonrası bankanın karar metninde dezenflasyonun en kısa sürede tesisi, enflasyon beklentilerinin çıpalanması ve fiyatlama davranışlarındaki bozulmanın kontrol altına alınması için parasal sıkılaştırma sürecinin devamına karar verildiği vurgulandı. Fakat işin ilginç yanı ABD'li yatırım bankası Morgan Stanley bile artık son raporunda “Enflasyondaki yükselişe rağmen TCMB'nin faiz artırımlarına kademeli olarak devam etmesini bekliyoruz” ifadelerini kullanıyor. Yani Merkez Bankası’nın bahsettiği “enflasyon beklentilerinin çıpalanması ve fiyatlama davranışlarındaki bozulmanın kontrol altına alınması” gerçekleşmese bile artık TCMB faiz yoluna girmiş ve çıkışı da zor görünüyor.
FAİZ ARTIŞLARI NE İŞE YARADI?
O zaman kamuoyu da merakla soruyor: “son dönemde Merkez Bankası’nın “dezenflasyonun en kısa sürede tesisi, enflasyon beklentilerinin çıpalanması ve fiyatlama davranışlarındaki bozulmanın kontrol altına alınması” hedefiyle yapmış olduğu rekor faiz artışları ne işe yaradı?”