Düzce Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Selami Yalçın, Kur'an-ı Kerim'de toplumların çöküş ve yükseliş yasaları hakkında İLKHA muhabirine konuştu.
Kur'an-ı Kerim incelendiğinde toplumlarda belli bir süreç geçtikten sonra ahlaki sorunlar yüzünden bazı çözülmeler, ilişklerde gevşeme başladığını ve zulüm kavramının; ekonomi, aile hayatı ya da iktidarlar gibi belli alanlarda öne çıktığını belirten Yalçın, bu zulümlerin yaygınlaşması sonucu Allah'ın toplumları ya bir Peygamber göndererek ıslah etmeye çalıştığını ya da azap veya felaketleri devreye sokarak toplumların kendisini sorgulamasını istediğini belirtti.
"Toplumların; şımarması, güvenlik ihlallerine aşırı derecede yönelmeleri ilahi cezayı çekiyor"
Allah'ın azap ve felaket süreçleriyle toplumların düşünerek sorgulamalarını ve kul olduklarını hatırlamalarını istediğini belirten Yalçın, "Bu süreçlerde kimi toplumlar düzelir, kendine çeki düzen verir kimileri de yok sayar. Özellikle Peygamberlerin gönderildiği toplumlarda muhatap olan toplum, bu tür felaketleri Peygamberlerin uğursuzluğuna bağlamıştır. Kur'an'da bunu görüyoruz; Yasin Suresi'nde bununla ilgili örnek anlatılır. Firavun ve toplumu da yine bunu Hazret-i Musa'nın uğursuzluğuna bağlamıştır. Bu durum bir sorgulama sürecidir. Eğer doğru sonuçlanırsa toplum ıslah olur ve iyileşir yok eğer toplum kendine çeki düzen vermezse devam eder. Bazen arkasında bir ferahlık vererek biraz daha şımarmasına yol açacak bir süreç işletir. Bazen de imtihanlarla devam ederek sorgulamalarını sağlar. Eğer ıslah olmazlarsa ya insan eliyle ya da doğal felaketlerle toplumu imha süreci başlar. Allah toplumları imtihan edeceğini net bir şekilde haber veriyor ve şehrin mutlaka bir gün yok olacağını yine Kur'an-ı Kerim'de haber veriyor. Bu durum onların şımarması, güvenlik ihlallerine aşırı derecede yönelmeleri ilahi cezayı çekiyor. Şımarıklık ve sınırlarını aşma Kur'an'da tuğyan diye geçer. Bu sınırları aşma da başka insanlara zulme yöneliyor. Bu zulümler karşısında Allah (haşa) tepkisiz kalmaz. Ya bireysel ya toplumsal bir şekilde vazgeçmeleri için süreçler başlatır. Bu süreçler ya insanlar eliyle olur ya da beşer gücünün yetmediği durumlarda da ilahi güçler devreye girer. Bu da geçmişe baktığımızda bazen bir melekle ya da doğal felaketlerle olur. Tarihte helak edilmiş kavimleri incelediğimizde kiminin yer sarsıntısı kiminin volkanik patlama ve yer çökmeleri ile kiminin sellerle kiminin de denizin yarılması gibi süreçlerle olduğunu görüyoruz. Hazreti Muhammed'in (Sallallahu Aleyhi Vesellem) hayatına baktığımızda Bedir Savaşı'nda Müslümanlar sayısal olarak yeterli ve karşı tarafı dengeleyecek bir güce sahip olmadıklarında melekleri yanlarına indirerek yardım edebiliyor. Bu süreçler Allah'ın gözetiminde olduğu için süreci ne için yaptığını O bilir, bizim söyleyeceklerimiz yorum olur. Net bileceğiz ki eğer insanoğlu sınırlarını aşarsa ve sınırlarına çekilmezse İlahi Kudret devreye girer." dedi.
"Toplumun lidere güvenmesi ve liderin, devletin hukuku eşit bir şekilde tesis etmesi güveni oluşturuyor"
Selami Yalçın
Kur'an-ı Kerim'in toplumların yükselebilmesi için yasalardan bahsettiğini bu yasaların ihlalinin de çöküşü beraberinde getirdiğini vurgulayan Yalçın, "Kur'an'ı incelediğimizde en temel yasanın güven olduğunu görüyoruz. Yani toplumda güven tesis etmek isteniyor. İnsanların birbirine, bir lidere, iktidara, hukuk sistemine güvenmesi için Allah hukuk sistemi kuruyor. Allah, her gönderdiği Peygamberle bir hukuk sistemi ve bir alan hakimiyeti oluşturur. Toplumun lidere güvenmesi ve liderin, devletin hukuku eşit bir şekilde tesis etmesi güveni oluşturuyor. Bir noktada Allah'a güven çok önemlidir." diye konuştu.
"Üretilmeyen bir bilgi doğal olarak durağanlığı ve çöküşü beraberinde getirir"
Güvenden sonra toplumda güvenliğin olması gerektiğine dikkat çeken Yalçın, "Toplumda güven inşa ettikten sonra güvenliği tesis ederseniz o toplumda hem ekonomik refah hem sosyal huzur ortamı sağlanmış olur. Huzur sağlandığında arkasından ilim gelir yani bilgi üretimi gelir ve ekonomiye canlılık gelir. Korkunun olduğu yerde insanlar sermayelerini ya saklarlar ya da başka güvenli yerlere götürürler. İlim adamları da zulme, haksızlığa ve baskıya uğrayacaklarını düşündükleri yerlerde fikirlerini özgürce ifade etmezler; üretmez, itiraz etmezler. Üretilmeyen bir bilgi doğal olarak durağanlığı ve çöküşü beraberinde getirir. Güvenden sonra en önemli şey güvenliktir. Güvenlikten sonra da devinim dediğimiz üretim yani hareketlilik gelir. Bilgi üretiminden başlayacağız; ekonominin diğer bütün alanlarını ilgilendirir. Sanayi, tarım benzeri her alanda hareketlilik ve ticaretteki hareketlilik. Devinim dediğimiz şey bilgi, teknoloji, ticari hatta askeri alandaki devinim sizi görünür hale getiriyor ve çekim merkezi haline getiriyor; cazibe merkezi haline getiriyor." şeklinde konuştu.
"Kesinlikle iyi örgütlenmiş, sıkı denetlenmiş gruplar veya toplumlar; dağınık toplumlara ya da gruplara galip gelirler"
Toplumların yükselişinde etkili olan bir diğer yasanın kenetlenmek olduğunun altını çizen Yalçın, "Toplum birbiri ile çok iyi bağ kurmalı, birleşmiş olmalı. Bu bir toplum da olabilir grup ta olabilir. Kesinlikle iyi örgütlenmiş, sıkı denetlenmiş gruplar veya toplumlar; dağınık, birbiri ile sorunlu birbiri ile çatışma halinde olan toplumlara ya da gruplara galip gelirler. Bu durum nettir, bu bir yasadır. Bir başka yasa; etkileşim ve değişim yasasıdır. Zayıflar güçlü olan toplumları taklit ederler, onlara imrenirler. Belli bir süre sonra değişim başlar. Peygamberden sonra zaman geçince Peygamberin mesajı etkisini yitirebilir, gevşeyebilir. Bu süreçleri çok iyi yönetmek gerekiyor. Toplumun dinamizmini koruması. etkileşime ve yabancı unsurlara karşı kendini koruması ya da kendisi başka toplumları güzel bir şekilde etkileyebilmesi için bu yasaların çok iyi işletilmesi lazım." ifadelerini kullandı.