Acınacak Durum

…Son tahlilde kimi Müslümanların, batının işlediği bunca zulmü görmezden gelip, Suriye’ye müdahale etmesine destek verdikleri ve ABD’den medet umdukları gözlenmektedir. Bu, acınacak bir durumdur. Mısır’daki darbeye destek veren ABD’nin sinsi bir oyunu olduğunu görememek ve batıyı hala tanıyamamaktır.

Ekleme: 03.09.2013 10:59:00 / Güncelleme: 03.09.2013 10:59:00 / Siyaset Gemisi / Batman Haberleri
Destek için 

Muhammet Şerif / Yorum - Analiz

Barışçıl gösteri yaptıkları esnada zulümlere uğrayan, baskılara maruz kalan, hakları gasp edilen ve dünyanın gözü önünde vahşice saldırılarla katledilen Mısır’lı Müslüman kardeşlerimize yeteri kadar ağlamamıştık; yüreğimizdeki acı hala çok tazeydi.

Darbeci Sisi’nin yerli işbirlikçileri baltacıların ve dış destekçileri batılıların sinsi hile ve desiselerini yeni yeni “deşifre” ediyorduk. Özelde Mısır’daki Müslüman Kardeşler, genelde ise tüm Müslümanlar üzerinde uygulamaya çalıştıkları “aşağılık hileler”inin açığa çıkması ve kamuoyu tarafından bilinmesi umutlarımızı artırmıştı.

Bu hilelerinin deşifre edilmesi ve herkes tarafından bilinmesiyle, yıllardır “dost” ve “safi” görünmeye çalışan“şirin görünümlü ince hesapçılar”ın “kirli maskeleri” düşmüş, “kinli yüzleri” görünmüştü. Artık İslam âlemi olarak bu kirli ve kinli yüzleri tanımaya başlamıştık. Daha önce, “bunlar dost” diyen kardeşlerimiz dahi, bu ikiyüzlülerle aralarına mesafe koymuştu.

Yıllardır özlemle beklediğimiz “vahdet umutları” doğmuştu yüreğimizin derinliklerinde. Belki de ilk defa, bir konuya beraberce dikkat kesilmiştik Müslümanlar olarak. “Gurup”, “cemaat”, “dernek” isimleri bizleri pek fazla ilgilendirmiyordu. Zalimlere, darbecilere ve işbirlikçilerine karşı yekvücut olmuştuk.

Nerede darbecilerin tel’in edileceği bir etkinlik varsa “Hangi dernek organize ediyor?” diye sormadan, zalimleri Rabbi Rahim’e şikâyet etmeye koşuyorduk. Etkinliklerde mazlum ve mustazaf Müslümanların bir ve beraber olmalarını ve bu birlikteliğin İslam dünyasına da sirayet etmesini Allah-u Teâlâ’dan diliyorduk.

Günlerimiz, Mısır’lı Müslüman kardeşlerimiz için bir şeyler yaparak geçiyordu. Her duamızda, darbeci katillerin gerekli cezaya çarptırılmaları isteği vardı. Sırr-ı ittihat ve sırr-ı uhuvvet bilinciyle, harcadığımız ‘teşrikül mesai’miz ve ‘tesanüt’ümüz zalim diktatörlerin ve “şirin görünümlü ikiyüzlü batı”nın gözlerini korkutuyordu.

Üç yıldır devam eden Suriye meselesini İslam âlemi için “fitne”ye çeviren ve bu mesele yüzünden kimi yerde Müslümanları birbirine düşürmeyi başaran batı, Mısır meselesiyle istediğini alamamanın hüznünü yaşıyor; Müslümanların uyanışlarına, dirilişlerine, birlikte organizeler düzenlemelerine ve dayanışma içerisinde hareket etmelerine tahammül edemiyordu.

Darbeye “darbe” katliama da “katliam” diyemeyen batı, Müslümanların Mısır meselesini kendi meseleleri gibi görmelerine ve bu meseleyle silkinmelerine karşı bir plan geliştirmek isteğindeydi.

Batı yıllardan beri bunun hesaplarını yapmıştı. Yüz binlerce masumun ölümü, yüz binlercesinin de ev ve yurtlarından göç etmelerinin hiçbir önemi yoktu ikiyüzlü batı için. Önemli olan, kendi çıkar ve menfaatleriydi. İslam ümmetinin bağrına saplanan kanlı hançer mesabesindeki İsrail’in güvenliğinin sağlanmasıydı. Son yıllarda hızla yükselen ve diğer bütün beşeri oluşumlara yön veren “siyasal İslam”ın önünün kesilmesiydi batı için önemli olan.

Batı, Müslümanların tefrikaya düşeceği/düşebileceği her fırsatı değerlendirmeliydi. O yüzden “fitne”nin olduğu yere dönmeliydi yüzünü. Müslümanların yekvücut olduğu Mısır meselesini gündemlerinden düşürmeliydi. Ne yapıp ne edip bunu başarmalı ve Müslümanların dikkatini başka bir yöne çekmeliydi. Mısır’daki Müslümanların “onurlu direnişleri”nin İslam dünyasının geleceğini şekillendirecek kilometre taşları olduğunun farkındaydı batı.

Suriye’de halka karşı kimyasal silah kullanması ve çok sayıda masum kadın ve çocuklarında aralarında bulunduğu binlerce insanın can çekişerek katledilmesi, bütün dikkatlerin bir anda Suriye’ye çevrilmesine neden olmuştu.

İslam âlemi Mısır’daki mezalimlere daha yeteri kadar ağlamamışken, şimdi de Suriye’deki masumların kimyasal silahla can vermelerine ağlıyordu. Kan, gözyaşı, hüzün yine Müslümanların payına düşmüştü. İkiyüzlü zalim batı ise, masum Müslümanların katledilmesine içten içe seviniyor, ancak bunu belli ettirmiyordu.

ABD öncülüğündeki ikiyüzlü batı, Mısır’da kaybettiği itibarını kazanmak için kimyasal silah kullanımını fırsata çevirmeliydi. O yüzden kimyasal silah kullanımının ilk anından beri, kırmızıçizgilerin aşıldığını ve Suriye’ye bir hareket olacağını, ancak bunun sınırlı olacağını dünyaya duyurdu.

Mısır’ı Müslümanların gündeminden düşürmek ve kaybettiği itibarını kazanmak için bu bir fırsattı ikiyüzlü batı için. Bu yüzden, Suriye’deki masumların safında, kimyasal silah kullandığını iddia ettiği Esed`ın karşısında olduğunu göstermeliydi tüm dünyaya.

Müslümanların bu “muadele”ye inanmaları ve olası bir müdahalede ABD öncülüğündeki batıya destek verebilecekleri çok zor bir ihtimal gibi görülüyordu. Zira ABD öncülüğündeki güçlerin İslam beldelerine getirdikleri “demokrasi!” ve “insan hakları!” herkesin malumuydu.

Müslümanlar bunun bilincinde olmalıydılar. “Batının emperyalist politikaları”nın İslam beldelerine verdiği tahribatı iyice hesap etmeliydiler. Batının Suriye’ye müdahalesinin savaşı sona erdirmeyeceğini, aksine savaşı daha da uzatacağını bilmeliydiler. Suriye meselesine batının müdahil olmaması gerektiğini; bu sorunu, Müslüman ülkelerin kendi aralarında çözmesi gerektiğini dillendirmeliydiler…

Ancak son tahlilde kimi Müslümanların, batının işlediği bunca cürümü ve zulmü görmezden gelip, Suriye’ye müdahale etmesine destek verdikleri ve ABD’den medet umdukları gözlenmektedir. Bu, acınacak bir durumdur. Mısır’daki darbeye destek veren ABD’nin sinsi bir oyunu olduğunu görememek ve batıyı hala tanıyamamaktır.

Oysa Müslümanlar artık batıyı tanımalı, politikalarını iyice bilmeli! Batının hiçbir zaman Müslümanların çıkarına olan bir politikayı desteklemeyeceğini öğrenmeli!

Batının, Mısır’daki askeri müdahaleye destek vermesi, dünyanın gözü önünde işlenen vahşi katliamlara sessiz kalması, hatta “Mısır ordusu demokrasiyi yeniden inşa ediyor” demesi, Suriye’deki askeri katliama ise şiddetle karşı çıkması bunun bir “çıkar stratejisi” olduğunu göstermiyor mu?

O halde neden “batının aşağılık politikaları”na destek verelim! Eğer batı Suriye’ye müdahale ederse kan duracak mı? Savaş sona erecek mi? Esed görevini bırakacak mı? Batı’nın derdi; savaşın bitmesi ya da akan kanın durması değildir, bunu hala anlamadık mı? Allah aşkına! “Batının murdar maskesi” Mısır’daki askeri müdahalede düşmedi mi? Kirli ve kinli yüzlerini görmedik mi?

Mısır’daki askeri müdahaleyi unutturmak ve İslam âleminin dikkatini başka bir yöne, Suriye’ye çekmek değil midir batının şuandaki hedefi? Müslümanların Suriye meselesinde düştükleri ihtilafları devam ettirebilmektir. Suriye’de İsrail’in bölgesel çıkarlarını ve ileriye dönük güvenliğini sağlamaktır.

Aslında batının en büyük hedefi; Suriye’de, Türkiye’de, Mısır’da, Irak’ta, Lübnan’da, Libya’da, Arakan’da, Afganistan’da, Pakistan’da, Nijerya’da, Doğu Türkistan’da, Mali’de, Somali’de, Filistin’de İslam’ın yükselişine engel olmaktır, bunu bilmiyor muyuz?

Yeryüzünün varisleri Müslümanlar olarak, zalimlerin yanında olmaktan ve onlara meyil etmekten Allah’a sığınalım. Suriye’deki mezalimlerin sona ermesi için İslam ülkelerinin sorumluluk sahibi yöneticilerini göreve çağıralım. Zalimlerin ellerindeki imkânların şer güçlere veyahut güdümlerindeki yerli işbirlikçilerine geçmemesi; Kur’an ve sünnet çizgisini takip eden Müslümanların ellerine geçmesi için bolca dua edelim. Her ne kadar çok zor gibi gözükse de, Allah’ın izni ve inayetiyle ümmetin vahdeti elde edeceğinden şüphe duymayalım. Bunun oluşabilmesi için de, yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’e dört elle sarılalım ve ihtilafa düştüğümüz konularda Kur’an-ı Kerim’e başvuralım.

85 yıldır ümmete öncülük eden İhvan Hareketi’nin haklı ve onurlu direnişini unutturmaya ve gündemimizden düşürmeye çalışan “batının murdar politikaları”na ve “şeytani hileleri”ne karşı uyanık olalım. Oyun ve desiselerine alet olmayalım. Mısır’ın düşmesi halinde İslam ümmeti olarak çok daha zor ve çetin günler ile karşılaşacağımızı bilelim. O yüzden, Suriye’deki zulümleri gündemimiz yaptığımız gibi, Mısır’daki direnişi de bir an bile olsun gündemimizden düşürmeyelim. Ve ümmetin zalim diktatörlerden, cuntacı firavunlardan ve batının güdümündeki Müslüman görünümlü münafıklardan kurtulması için Rabbimize çokça münacatta bulunalım.