Yakınlarının dilinden Molla Mustafa Durgun

Bölgenin kanaat önderlerinden Molla Mustafa Durgun'un güzel ahlakı ve Aziz İslam davası için son nefesine kadar sürdürdüğü mücadele azmini anlatan aile yakınları, onun bu uğurda yaptığı fedakarlıkları aktardı.

Ekleme: 14.09.2023 16:30:05 / Güncelleme: 14.09.2023 16:31:01 / Güncel / Diyarbakır Haberleri
Destek için 

Geçtiğimiz pazartesi günü akşamı tedavi gördüğü Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesinde vefat eden bölgenin kanaat önderlerinden İTTİHADUL ULEMA Üyesi Molla Mustafa Durgun, yakınları ve yetiştirdiği binlerce talebesi tarafından rahmetle yad ediliyor.

Fesih Yasak

Yaklaşık 30 yıllık akrabalık süresince kendisinin ilminden ve tecrübelerinden faydalanan damatlarından Fesih Yasak, merhum Molla Durgun'un ahlakının Kur'an olduğunu belirterek Seyda'nın farklı yönlerini aktardı.

Molla Mustafa ile tanıştıktan sonra kendisinden öğrendiği kültür, edindiği terbiyenin yanında Onun Kur'an kültürünü çok önemsemesi, tefsir okuması ve namazın ikamesi konusundaki hassasiyetine tanıklık ettiğini belirten Yasak, "Özellikle misafir kaldığı süre zarfında gece namazlarına çok riayet ettiğine, hiç aksatmadığına ve sürekli Kur'an'la iştigal ettiğine şahit oldum. Zaten Seyda ile karşılaşınca Kur'an-i kültür ve edep terbiye akla gelir, siyer ve İslam tarihi alanında bizleri aydınlatırdı." dedi.

Merhumun, aile fertlerinin de bu kültürü edinmesi konusunda da epey mücadele ettiğini kaydeden Yasak, "Seyda mücadele insanıydı. Yani bulunduğu coğrafyada mücadele deyince Seyda, seyda denince mücadele akla gelirdi. Kur'an ve sünnet kültürü çerçevesinde meseleleri irdeler, bu konuda bize rol model olmaya çalışırdı. Sevdanın gençler üzerinde büyük bir emeği vardır. Mücadelenin geçtiği zorlu koşullarda seyda dimdik durdu, inancından taviz vermedi. Her zaman için hakkı haykırdı ve bu konuda elinden geleni yaptı." ifadelerini kullandı.

"Marksistler tarafından eza gördü, sistemin hışmına uğradı, sürgün edildi, maddi sıkıntı yaşadı amahakkı söylemekten geri durmadı"

Seyda'nın sadece belli bir camia değil, öğretmeninden öğrencisi ve esnafına kadar epey emeği olduğunu, Siyer ve Kur'an sohbetlerini çok önemsediğini, Müslümanların kendini çok boyutlu yetiştirmesi konusunda gayret sarf ettiğine dikkat çeken Yasak, şunları söyledi:

"Kendisi iman davasını mücadelesini sürdürmenin ateşten bir gömlek giymek kadar tehlikeli olduğu süreçte hakkı söylemekten geri durmadı ve bütün oklar ona yönelince bölgenin marksistleri tarafından ezaya uğratıldı, sistemin hışmına uğradı, sürgün edildi, maddi sıkıntı yaşadı. O da her baba gibi ailesine düşkündü, çocuklarını dört dörtlük yetiştirmek isterdi ama mücadeleye ayırdığı zaman ve zorluklardan dolayı çocuklarını ihmal etmesine yol açmış olabilir ama damadı olarak şuna şahit oldum: Seyda ile zor ve sevinçli günlerimizde beraber olduk. Hem bir alim hem de bir önderdi, yeri geldiğinde bir babaydı. Yeri geldiğinde siyasi süreci ve gündemi iyi analiz etmesini, okumasını bilen bir düşünür, mütefekkirdi. Bu yönüyle ben ve çevremdeki eğitimci arkadaşları pozitif anlamda etkiledi."

Yasak, "Kendisi Farsçayı ve Arapçayı iyi bilen, okuma kültürünü çokça önemseyen, okurken Müslümanların rastgele okumamasını tam aksine bilgiyi analiz etmesini ve her Müslümanın bir alanda uzmanlaşmasını tavsiye eden bir insandı. Seyda, bir gönül insanı, bir gönül adamıydı. Kızılması gereken yerde kızar, şakalaşılması gereken yerde şaka yapardı. İnsanlarla iletişim kurmayı çok iyi becerdiği için onunla oturan, muhabbet eden, arkadaşlık yapan ondan etkilenirdi." şeklinde konuştu.

"Onun derdi ümmetti, ümmetin vahdetiydi"

Konuşmasının devamında kayınpederinin hayatı boyunca sürdürdüğü Aziz İslam davasının mücadele süreci hakkında aktardıklarını paylaşan Yasak, "Mücadele tarihini anlatır, geçtiği zorlu süreçlerden bahseder; geçmişte hangi zor aşamalardan bugüne gelindiğini, bu günlere kolay gelinmediğini, davanın bu seviyeye gelmesinde şehitlerin kanının bereketi olduğunu söylerdi. Seyda, bedel ödeyen bir insandı. Ahlakı Kur'an'dı. O mücadelesiyle yaşantısıyla varoluş mücadelesi vererek bir rol model olmaya çalıştı." diye belirtti.

Molla Durgun'un kimi zaman belki aile efradından uzak gurbetleri ve hicretleri yaşasa da mücadele azminden hiçbir şey yitirmediğinin altını çizen Yasak, "O kültürünü yine Kur'an'a borçluydu. Bir hadisi kaynaklarıyla sayfa numarasıyla beraber verebilecek kadar hafızası güçlüydü. Özellikle meselelerin Kur'an çerçevesinde değerlendirme kültürü çok güçlüydü. Şöyle ki; olaylara, eşyaya, hadiselere, resmin bütününe bakarak bütüncül düşünerek analiz yapmayı tavsiye eder, parçacı değil bütüncül düşünmeyi ve hareket etmeyi severdi. Hiçbir zaman ümmetin ve dünya Müslümanlarının kimlikçi, mezhepçi, bölgeci, kavmiyetçi düşünmesini istemezdi. Onun derdi ümmetti, ümmetin vahdetiydi. Ehli imana karşı mütevazi, zalimlere karşı ise izzetli ve şerefli olmasını bilen bir önderdi." dedi.

Şakir Arı

"Ömrünü İslam hizmetine ve Allah'ın davasına adamış bir şahsiyet olarak ömrünü sonlandırması onun için en büyük lütuftur"

Merhum Durgun'un damatlarından Molla Şakir Arı ise, Molla Mustafa'nın kendisini en çok etkileyen yönünün İslam davasına olan sadakat ve samimiyetinin yanında olgun yaşına rağmen bir gençteki İslami heyecanın onda halen diri olması ve etkileyici analiz ve hitabı olduğunu söyledi.

"Camia olarak davanın sütunu olan bir alimin aramızdan göçmesinin üzüntüsünü yaşamaktayız" diyerek duygularını paylaşan Damat Arı, "Seyda'nın yaşantısı, hizmeti, davaya olan bağlılık ve sadakati onun imanına şahitlik etmiştir. Yaklaşık 70-80 yıla yakın ömrünü İslam'ın hizmetine ve Allah'ın davasına adamış bir şahsiyet olarak böyle bir ömür sürmesi Allah'ın ona bahşettiği en büyük lütfudur. Özellikle ondan etkilendiğim samimiyet, teslimiyet, ihlas ve Allah'ın davasını her şeyden üstün tutmasıdır. Tıpkı İslam'ı özümsemiş 15-16 yaşındaki bir genç gibi o ruhu ve heyecanı ölümün son anlarına kadar yaşaması, Allah'ın davasını insanlara anlatayım endişeyi gerçekten unutulmayacak bir özelliğiydi." ifadelerine yer verdi.

Arı, "Kendisi, bu coğrafyada İslami mücadelenin oluşmasında hizmetleri olan biridir. Bu hizmette var olan şahsiyetlere Seyda'nın bir dokunuşu olmuştur. Mesela yaklaşık 25 yıldır Avrupa'da kalan bir tanıdığımın Türkiye'ye gelir gelmez Seyda'yı sorması beni çok etkiledi. Şahsen imam olmama rağmen birisine yakalayalım da İslam davasına kazandırayım endişesini ve azmini oluşturamıyor, Seyda'daki o ruhu yakalayamıyoruz." şeklinde konuştu.

"Seyda, tüm duygularını Allah'a feda edercesine kibir, enaniyet gibi hasletlerden arınmıştı"

Seyda'nın hem medrese kökenli oluşu hem de diğer bilimlerde kendini geliştirmiş olması nedeniyle bir topluluktaki en üst düzeydeki akademisyeni etkileyebilecek, herkesi tatmin edebilecek hitaba ve kabiliyete sahip olduğunu söyleyen Arı, "Bir ayet veya hadisi aktardığında konuları öyle bir şekilde birbirine bağlıyordu ki herkes nasibini alabildiği gibi cevabını da alabiliyordu. Hatta bir taziyede arkadaşlarımın farklı konularda Seyda'ya sorup cevabını almak istediği sorular vardı. Ben de bunun için Seyda'ya ulaşmaya fırsat ararken O, yemek faslından sonra oradakilerin sormak istediği tüm soruları yanıtlarcasına bir konuşma yaptı. Buna şahitlik edince gerçekten çok şaşırmıştım." dedi.

Molla Durgundaki tevazu ve edebe dikkat çeken Arı, "Şeytan, genelde ilim ehliyle uğraşır. Bundan dolayı ilimle beraber kişi de bazen enaniyet ve kibir gibi duygular oluşuyor. Fakat Seyda'da bu durum farklıydı. Adeta tüm duygularını Allah'a feda edercesine arınmıştı. Torunu yaşındaki bir çocuk dahi ondaki samimiyet ve ihlası görünce 'sen benim ağabeyimsin' diyebiliyordu. Üzüntümüz böyle bir şahsiyetin gölgesinin üzerimizden gitmesidir." diye belirtti. (İLKHA)