HÜDA PAR Milletvekili Dinç: IRKÇILIK TOPLUMSAL HUZURU TEHDİT EDİYOR

HÜDA PAR Mersin Milletvekili Faruk Dinç, TBMM’de düzenlediği basın açıklamasında sivil ve adil bir anayasa, ahlaki çöküntü ve yabancı düşmanlığı konularına değindi. "Irkçılık toplumsal huzur ve barışı tehdit ediyor" diyen Dinç, açıklamasının devamında şunları aktardı: "Türkiye'de bazı politikacıların öncülük ettiği sığınmacı karşıtlığı tehlikeli bir boyuta ulaşmış, doğrudan bir ırka ve dile yönelik nefrete dönüşmüştür. Hiçbir ırkın ve dilin ötekileştirilmesine izin verilmemeli, toplumsal huzuru bozmaya yönelik eylemler cezasız bırakılmamalıdır.” ifadelerini kullandı.

Ekleme: 14.09.2023 04:30:59 / Güncelleme: 14.09.2023 04:31:01 / manşetler
Destek için 

Mehmet Sait Çelik

HÜDA PAR Gençlik Politikaları Başkanı ve Mersin Milletvekili Faruk Dinç, TBMM'de düzenlediği basın toplantısında hem ülke sorunlarını hem de vekili olduğu Mersin'in yerel sorunlarını gündeme taşıdı. Dinç, yeni eğitim öğretim yılının çocuklara, öğretmenlere ve ailelerimize hayırlı olmasını diledi.

"HER GEÇEN GÜN YENİ SİVİL VE ADİL BİR ANAYASAYA İHTİYAÇ OLDUĞUNU HİSSETMEKTEYİZ"

Sivil ve adil bir anayasanın yapılması gerektiğine dikkat çeken Dinç, "12 Eylül'ün yıldönümündeyiz. Türkiye 40 yıldır darbecilerin yaptığı anayasa ile idare edilmektedir. Her geçen gün yeni, sivil ve adil bir anayasaya ihtiyaç olduğunu hissetmekteyiz. Siyaset kurumu bu yasama döneminde yeni, sivil ve adil bir anayasa yapmalıdır. Bu vesileyle 12 Eylül Darbesinde yargılanan ve dün itibariyle vefat eden Molla Mustafa Durgun'u rahmetle anıyorum. Kendisine Allah'tan rahmet, yakınlarına ve dava arkadaşlarına sabırlar diliyorum." dedi.

"AHLAKİ ÇÖKÜNTÜDEN DOLAYI VATANDAŞLARIN CAN VE MAL GÜVENLİĞİ TEHDİT ALTINDADIR"

Memleketin genelini ilgilendiren iki önemli konuya dikkat çeken Dinç, "Toplumsal huzuru tehdit eden 'ahlaki yozlaşma' ve bazı çevrelerce kışkırtılan 'yabancı düşmanlığı' uzunca bir süredir gündemi meşgul etmektedir. Ahlaki çöküntü her geçen gün farklı bir yönüyle karşımıza çıkmakta ve sonuçları toplumsal huzuru tehdit etmektedir. Alkol, uyuşturucu madde, kumar, bilgisayar oyunları, internet ve diğer bağımlılık türlerinin etkisiyle şiddet olgusu, toplumumuz için üzücü bir gerçeklik haline gelmiştir. Trafikten aile birliğine, iş hayatından sokağa, insanlar arasındaki tahammül maalesef ortadan kalkmıştır. Aile ortamında ve eğitim hayatında ahlaki değerlerle yetiştirilemeyen çocuklar birer suç öznesi haline gelmektedir. Henüz çocuk yaşlarda birbirlerine zarar veren hatta ölümlere sebebiyet veren gençler büyük ahlaki erozyonun habercisidir. Çeteleşme ve mafyatik grupların yoğunluğu son yıllarda büyük bir artış göstermiş, suç oranları gözle görülür şekilde artmıştır. Vatandaşların can ve mal güvenliği tehdit altındadır. Devlet bu gerçekler karşısında katı tedbirler almalı, suç örgütlerinin önüne geçilmesi için ceza mevzuatında önemli değişikliklere gidilmelidir." ifadelerine yer verdi.

"SIĞINMACI MESELESİ İNSANİ BİR POLİTİKAYLA ÇÖZÜME KAVUŞTURULMALI"

"Irkçılık toplumsal huzur ve barışı tehdit ediyor" diyen Dinç, açıklamasının devamında şunları aktardı: "Türkiye'de bazı politikacıların öncülük ettiği sığınmacı karşıtlığı tehlikeli bir boyuta ulaşmış, doğrudan bir ırka ve dile yönelik nefrete dönüşmüştür. Bu topraklar yüzlerce yıldır çeşitli etnik grupların bir arada, barış içerisinde yaşadığı bir coğrafyadır. Tarihi süreçte belirli etnik gruplara karşı başlatılan inkâr ve ayrımcı politikalar birçok olumsuzluğu beraberinde getirmiştir. Bir kez daha bu tuzağa düşülmemelidir. Toplumu doğru yönlendirmek ve toplumsal huzuru sağlamakla yükümlü siyasetçilerin kışkırttığı çeteler sokaklarda yabancı avına çıkmakta, birçok yabancı kişi suçsuz yere linç edilmekte üstelik şiddet anına dair görüntüler her yerde servis edilmektedir. Toplumsal huzuru hedef alan bu eylemlere yönelik ne yazık ki yetkililerce yeterli tedbir alınmamakta, aksine şikâyette bulunan sığınmacıların gerekli belgelere sahip olsalar bile sınır dışı edildikleri iddia edilmektedir. Sığınmacı meselesi insani bir politikayla çözüme kavuşturulmalı, yetkililer bazı kesimlerce köpürtülen sığınmacı karşıtlığının etkisiyle insan haklarına aykırı bir tutum içerisine girmemelidir. Hiçbir ırkın ve dilin ötekileştirilmesine izin verilmemeli, toplumsal huzuru bozmaya yönelik eylemler cezasız bırakılmamalıdır. Ülkede planlı olarak başlatılan ırkçı kampanyanın sadece insani değil siyasi ve ekonomik sonuçlar doğuracağı da unutulmamalıdır."

"DEPREM SONRASI ALDIĞI GÖÇLERLE MERSİN’DE KONUT KRİZİ ORTAYA ÇIKTI"

Seçim bölgesi olan Mersin ilinde ciddi mağduriyetlere yol açan birkaç hususu da paylaşan Dinç, "Mersin ilimizde vatandaşlarımızla bir araya geldik. 6 Şubat'ta büyük felaket yaşadık. 14 milyon vatandaşımız direk etkilendi. 85 milyon vatandaşımız ise dolaylı bir şekilde bu depremden etkilendi. Bu depremin sonucunda özellikle vatandaşların çoğu Mersin iline göç etmek zorunda kaldı. Resmi rakamlara göre 180 bin belediyenin su faturası üzerinden yaptığı istatistiklere göre ise 350 bin vatandaşımızın Mersin'e göç ettiğine dair veriler paylaşılmaktadır. Tabi bunun sonucunda bir konut krizi ortaya çıktı. Bununla beraber iş yeri krizi de çıkmış durumdadır." diye konuştu.

"MERSİN İLİMİZDE BİR TEKSTİL KENTİ KURULMALI"

Konut krizi ile beraber işyeri sorununun da ortaya çıktığını belirten Dinç, "Özellikle tekstil işi yapan vatandaşlarımız ciddi sıkıntılar çekmektedir. Mersin ilimiz bir tekstil merkezidir. Ancak tekstil işiyle uğraşan vatandaşlar mahallelerde dükkân bulamamakta ve buldukları dükkanlarında fiziki şartları uygun değildir. Bundan dolayı vatandaşlarımızın bizden isteği bir şekilde Mersin ilimizde bir tekstil kentin kurulmasıdır. Biz de vatandaşlarımızın sesini yetkililere duyurmak istiyoruz." dedi.

"İLİMİZDEKİ NAKLİYECİLER SİTESİ BİR BARAKA ŞEKLİNDEDİR"

Vekili olduğu kentin bir diğer sorununun da nakliyeciler sitesiyle ilgili olduğunu aktaran Dinç, "Mersin ilimiz bir liman merkezidir. Özellikle ihracat ve ithalatların yapıldığı bir merkezdir. Ancak ilimizdeki nakliyeciler sitesi bir baraka şeklindedir. 90'lı yıllardan bugüne halen o şekildedir. Yapılması planlanan bu sitenin acil bir şekilde bitmesi gerekiyor. Bununla birlikte limanda ücretler çok yüksektir. İskenderun Limanına kıyasla ücretler 2-3 kat daha yüksek alınıyor. Boş konteynerlar teslim alındığında bir mühürleme işlemi yapılıyor. Nakliyecilerin bir şikayeti de bu mühürleme işleminin boş konteynerın alındığı yerde değil de 8 kilometre uzakta başka bir yerde alınmasıdır. Bu da ciddi iş kaybına sebebiyet veriyor. Yakıt fiyatları ortada, bu da ücret olarak onları etkiliyor. Çözüm olarak boş konteyner alınan yerde bir personel görevlendirilmeli ve bu işlem orada yapılmalıdır. Ayrıca kantar sorunu mevcut. Kantar şehrin 6 kilometre uzaklığındadır. Normalde bu kantarın şehrin 20 kilometre dışında olması gerekiyor. 6 kilometre yakınında olduğu için bütün yük taşıyan araçlar bu kantara takılıyor. Bu da bir sorun olarak çıkıyor karşımıza. Bazı araçlar bu kantara takılmamak için mahalle yollarını kullanıyorlar. Bu da ciddi bir şekilde trafik sorununa sebebiyet vermektedir." şeklinde belirtti. (İLKHA)