Prof. Dr. Çelik: Yas tutmada da İslami ölçü olmalıdır

Yakınları vefat eden insanların yas tutarken İslami ölçülere dikkat edilmesi gerektiğini ifade eden Adıyaman üniversitesi İslami İlimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hüseyin Çelik, yas tutma süresini uzatmamak gerektiğini kaydetti.

Ekleme: 06.09.2023 09:30:11 / Güncelleme: 06.09.2023 09:32:45 / Güncel / Adıyaman Haberleri
Destek için 

İslam dininin yeryüzüne inmesiyle cahiliye dönemindeki yas tutma şeklini yasaklayıp yas tutmada da İslami ölçüler getirdiğini kaydeden Adıyaman üniversitesi İslami İlimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hüseyin Çelik Hazreti Peygamber'in (Sallallahu Aleyhi Vesellem) üç günden fazla yas tutmayı yasakladığını dile getirdi.

"Allah (Celle Celaluhu) bizler için en güzel olan şeyleri emretmiştir"

İnsanların sevinme ve üzülmelerinin fıtratta var olan duygular olduğuna değinen Çelik, "Bizleri yaratan, bizlerin ihtiyaçlarını en iyi şekilde bilen ve bu ihtiyaçlarımız karşısında nasıl davranacağımızı, neler yapmamız gerektiği noktasında en güzel yolu göstermiştir. Ki bunlardan bir tanesi de yas tutma, matem dediğimiz yani sevdiklerimizin öldükten de sonra onların arkasında ağlamaktır. Sevdiklerimizin arkasından ağlamak, üzülmek ne kadar doğrudur. Rabbimizin bu konuda emrettiği veya yasakladığı şeyler var mıdır? Tabi ki insan olmamız hasebiyle sevinmek ve üzülmek en doğal hakkımızdır. Her insan sevinir, üzülür, ağlar bunlar fıtri özelliklerdir. İnsanların değer verdiği şeylere göre sevinmesi veya üzülmesi farklılık arz edebilir." dedi.

"Şiirler söyleyip ağıtlar yakıp insanların hüzünlerini artırıyorlardı"

Her işte olduğu gibi cenazelerin ardından da üzüntünün ölçülü olması gerektiğini belirten Çelik, "Cenazelerimizin arkasında yas tutmanın ölçüsü İslami vardır. İslam'dan önce cahiliye döneminde bu konuda törenler yapılıyordu. Hatta özel ağıt yakan kadınlar birileri öldüğü zaman bu kadınlar kendilerine verilen ücret karşılığında şiirler söyleyip ağıtlar yakıyorlardı ve bu şekilde insanların hüzünlerini artırıyorlardı. İslam geldikten sonra bu geleneği yasaklamıştır. İslam ölülerin arkasından ağıtlar yakarak, bağırarak, çağırarak ağlamayı yasaklamıştır. Ama komplede yasaklamamıştır. Tabi ki bir insan sevdiği birinin ölmesinin ardından üzülür ama sevmede ölçülü olunması gerektiği gibi üzüntü konusunda da ölçülü olmak gerekir. Peygamber efendimiz (Sallallahu Aleyhi Vesellem) ölen bir insanın ardından 3 günden fazla yas tutulmayacağını belirtmiştir. Kadınların eşi ölmüş ise 4 ay 10 gün beklemesi hem iddet hem de yas tutmaktır. Ama bu dönem içerisinde de kadın kendini harap etmeyecektir. Nefsi muhasebe yaparak kendini toparlamaya çalışır." ifadelerini kullandı.

"Asıl olan insanın derdini Allah ile paylaşmasıdır"

İnsanların hüzünlerini Allaha iletmesi gerektiğini belirten Dekan Çelik, "Bir insan derdini, üzüntüsünü paylaşır ama asıl olan insanın derdini Allah ile paylaşmasıdır. Yakup Peygambere, Yusuf Peygamberin arkasından çok ağladığı söylenince, 'Ben hüznümü ancak Rabbime açıyorum.' diyor. İnsanın aslında hüznünü Rabbi ile paylaşması en doğal olan şeydir. İnsanlar sevdiklerinin arkasından ağlayabilir. Peygamber efendimizin de (Sallallahu Aleyhi Vesellem) oğlu İbrahim'in vefatında ağladığı gözüküyor. Bunu gören sahabe efendilerimiz 'Ya Rasulullah sen bizi ağlamaktan men ettin kendin ise ağlıyorsun.' der. Peygamber efendimiz, 'Ben sizi üstünüzü başınızı yırtacak şekilde ağlamaktan men ettim. Yoksa kalp hüzünlenir göz yaşarır.' buyuruyor. İnsanların kaybettiklerinin arkasından üzülmesi gayet doğaldır. Peygamber efendimizin (Sallallahu Aleyhi Vesellem) Hazreti Hatice validemizi ve amcası Ebu Talip'i kaybettiği yıla da hüzün yılı denir. Çünkü Peygamber efendimiz (Sallallahu Aleyhi Vesellem) ve Müslümanlar maddi ve manevi desteklerini kaybettiler. Yani insanın ağlaması normaldir. Ama ileri dereceye götürmemek gerekir. Kalpten gelen ve dilden dökülen ağlama vardır. Bir de dilden dökülen ve elden dökülen ağlama vardır. Yani insan hüzünlenir ve ağlar, ileri gitmeden, ağır sözler etmeden normal bir şekilde ağlanır. Diğeri ise dilden gelir ve ele dökülür yani diliyle ağır sözler söyler eliyle üstünü başını yolar, elbiselerini yırtar. Bu şekildeki bir ağlama da yasaklanmıştır." şeklinde konuştu.

"İslam tamamen yas tutmayı yasaklamıyor"

İslam'ın yas tutmayı tamamen yasaklamadığını ancak bir ölçü getirdiğini kaydeden Çelik, "Peygamber efendimizin (Sallallahu Aleyhi Vesellem) ölünün ardından ağlamanın onun azabını arttığı şeklinde bir hadisi vardır. Fakat burada Hazreti Aişe validemizden gelen bu hadisi doğru anlama noktasında Allah Resul'ünün bu hadisi söylediği ama 'Hiçbir günahkar kimse bir başkasının günahını çekmez.' buradan hareketle cahiliye döneminde insanların para vererek, vasiyet bırakarak öldükten sonra arkasından bir ay yas tutulması isterdi. Bu şekildeki insanlara yönelik söylenmiş bir hadistir. Ama diğer şekilde normal olarak ağlamak ölünün azabını arttırmaz. Buradaki ölçümüz budur. Yani üç gün insan cenazenin arkasından hüzünlenir. Hatta taziye yemekleri vardır. Cenaze evine üç gün yemek götürülür. Ama cenaze evinin yemek yapması hoş görülmemiştir. Buradan anladığımız kadarıyla İslam tamamen yas tutmayı yasaklamıyor. Ama yas tutmaya da bir ölçü getiriyor. Bu da insan olmanın en doğal neticesidir. İnsan üzülür, üzülecek aslında son dönemde yaşamış olduğumuz deprem sürecinde de bunları gördük. Her türlü acıyı, üzüntüyü gördük. Ama güçlü olmak en güzel olanıdır." dedi. (İLKHA)