Teknolojinin gelişmesi; yetişkin insanların yaşam ve çalışma koşullarını değiştirdiği gibi çocukların da oyun şekillerini değiştirdi. Eskiden hemen hemen her sokakta koşup zıplayan çocuklar, artık evlerinde saatlerce bilgisayar ya da tablet başında beden gücü harcamadan vakit geçiriyor.
Gelişim çağındaki çocukların maruz kaldığı hareketsiz yaşam başta obezite olmak üzere birçok hastalığa davetiye çıkarıyor.
Uzmanlar; eskiden sokakta oynanan ve artık 'geleneksel oyun' olarak tanımlanan oyunların, çocukların eğitimi ve kişiliği üzerindeki olumlu etkileri olduğunu vurguluyor. Geleneksek oyunlar, çocukların hem kültür ve gelenek kodlarını tekrarlıyor hem de farklı kültürlere aşinalık kazanarak gelişimine katkı sağlıyor.
Üsküdar Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölümü Öğretim Üyesi Elif Konar Özkan, konuyla ilgili İLKHA muhabirine konuştu.
"Bedensel anlamda hareket ettiğinde hem vücudu gelişmiş oluyor hem de hareket imkanıyla zihin gelişimini desteklemiş oluyor"
Geleneksel-kurallı oyunların Milli Eğitim Bakanlığının müfredatlarına bakıldığında okul öncesi dönemden başlayarak mutlaka çocukların teneffüslerinde ve ders içeriklerinde yer verilmesi gerektiğini dile getiren Özkan, "Bu durum bazen diğer 'daha önemli' görülen konulardan dolayı es geçilebiliyor ama geleneksel oyunlar pek çok açıdan çocuğun gelişimini destekliyor. Çocuğun hem bedensel gelişimini destekliyor, motor gelişimini destekliyor, hareket imkanıyla enerjisini atmasını sağlıyor çünkü o enerji vücudun içinde biriktiğinde psikolojik sıkıntılara yol açabiliyor. Bedensel anlamda hareket ettiğinde hem vücudu gelişmiş oluyor, daha sağlıklı bir birey olarak yetişmiş oluyor hem de hareket imkanıyla zihin gelişimini desteklemiş oluyor. Bunların dışında oyunların iyi edici bir etkisi vardır. Çocuğun gün içerisinde yaşadığı ve çok kolay atamadığı bazı sıkıntılı durumları bu oyunlar neticesinde tolere etme imkanı bulduğunu görüyoruz. Dünyayı, insanları; ben ve ötekini, ben ve başkasını kurallı-geleneksel oyunlar sayesinde daha iyi dengelemiş oluyor ve tecrübe kazanmış oluyor. Bir yönüyle de toplumsal ve ahlaki katkısı ve etkisi var. Eğiticilik yönü var çünkü burada paylaşmayı ve rekabeti deneyimlemiş oluyor. Bunlarla birlikte çocukta kavram hazinesi oluşturuyor, dağarcık oluşturuyor çünkü nesneler arasındaki benzerlik farkları oyun yoluyla belirlenmiş oluyor. Rol dağılımı, paylaşım yapılıyor ve kendi üstüne düşen sorumluluğu yüklenmeyi öğrenmiş oluyor."dedi.
"Dijital çocuğun hareket ve oyun hakkını elinden alıyor"
Dijital çağda çocukların teknolojinin içinde doğduğunu ve teknolojiyi öğrenmeye mecbur olduklarına dikkat çeken Özkan, "Bizler de dijital göçmenler olarak öğrenmek ve kullanmak zorundayız. Mecburiyetler var; yaşa ve gelişime bağlı olarak bunları kullanacaklar ama oyun açısından baktığımızda dijital çocuğun hareket ve oyun hakkını elinden alıyor. Çocuğu tamamen dijitalle erken yaşta tanıştırarak geleneksel oyunlara hiçbir şekilde imkan vermediğimizde; akranlarıyla yüz yüze vakit geçirme hakkını elinden alıyor bu durumda sosyal-duygusal gelişimi ketlemiş oluyor. Gerçek hayatta ahlak gelişimi ve toplumsal, sosyal, duygusal gelişim açısından da geleneksel oyunların ya da yarı yapılandırılmış dediğimiz hayali serbest oyunların çocuğunun gelişiminin tüm alanlarına katkısı var. Ebeveynler bazen şunu savunabiliyor, 'Dijital oyun oynandığında da orda da zihini ve zekasını kullanıyor, orada da strateji geliştiriyor' gibi kendini vicdanen rahatlatma adına bazı olumlu yönleri sıralayabiliyorlar fakat burada çocuğun hayatında ne kadar yer aldığı, ne kadar yüzdeliği olduğu önemlidir. Gerçek oyun çocuğun hayatında daha fazla yer edinebiliyorsa o zaman çocuk dijitalin olumsuz etksinden korunabiliyor. Gerçek oyunların her türü çocuğun hayatında gereğince yer edinmelidir. O zaman çocuk gerçek manada; maddi, manevi, sağlıklı bir çocuk olarak yetişiyor ve büyüyür. Sonraki yaşlarda psikolojik anlamda da daha sağlıklı bireyler olarak ilerlemiş oluyorlar." ifadelerini kullandı. (İLKHA)