Öğrenilmiş çaresizlik, kişinin karşılaştığı olumsuz durumlara karşı çaba harcamaması, isteksizlik yaşaması ve motivasyon kaybı ile pasifleşmesi anlamına geliyor.
Uzman Klinik Psikolog Aziz Görkem Çetin, konuyla ilgili İLKHA muhabirine önemli değerlendirmelerde bulundu.
Öğrenilmiş çaresizlik nedir?
Öğrenilmiş çaresizlik kavramının literatüre 1967 yılında girdiğini belirten Çetin, "Kişiler bazı deneyimler yaşıyorlar ve bu deneyimi olumsuz sonuçlanıyor ve kişi bunu değiştiremeyeceğini düşünüyor. Kişi de, 'Ne yaparsam yapayım bu durumun sonucunu değiştiremem ve hep böyle olur.' şeklinde bir düşünce kalıbı oluşuyor. Bununla ilgili yapılan deneyler de var; ilginçtir ki köpekler üzerinde de bu deneyleri yapıyorlar ve köpeklere kaçamayacakları bir ortam hazırlayarak elektrik şoku veriyorlar ve bu elektrik şoku sonucunda köpekler sürekli almaya devam ettiklerinde onlara kaçma imkanı verildiğinde bile kaçmıyorlar. Aslında oradaki çaresizlik bir şekilde pekişiyor. Bu durumun aslında evrimsel ve nörobiyolojik olduğunu buradan da anlıyoruz. Belki de ilerleyen süreçteki çalışmalar bu yönde de daha ağır bastığını gösterebilir." dedi.
"Olumsuz düşünce kalıplarından sıyrılabilmek bu süreçte bizi daha iyi bir noktaya getirir"
Öğrenilmiş çaresizlikten kurtulmak için bir süreci deneyimlemek gerektiğine dikkat çeken Çetin, "Sonuçlarına çok odaklanmadan süreci deneyimlemek; 'Ne oluyor? Etkenler nedir? Kaçırdığımız şey nedir? ya da hedefimiz nedir? o hedef için neler yapabiliriz Ove hangi adımları atabiliriz?, bu adımlar nasıl olmalı?' bunlara odaklanarak anı ve yaşantıyı değerlendirmek, olumsuz düşünce kalıplarından sıyrılabilmek bu süreçte bizi daha iyi bir noktaya getirir. Aksi takdirde bu bir döngü kazanacaktır. Bu döngü kazanırsa da psikiyatrik rahatsızlıklara da dönüşebilir. Kişinin benlik saygısı; ben artık bunu yapamıyorum, bunu yapacak biri değilim kalıbı oturur ve bu durum bazı hastalıkların zeminini hazırlar." şeklinde konuştu.
"Ötekiler ne der bakış açısıyla bakıldığında öğrenilmiş çaresizliği yaşanır ve sonuçları da kötü olur"
Kişinin bir şeyi yapamamasının kötü bir durum olmadığını dile getiren Çetin, "Kişi bir şeyi yapamıyorsa bir şeyi kaçırıyordur ya da ona uygun değildir. O yüzden keşfetmek gerekir. Maalesef bizler keşfetmiyoruz ve ötekine toplumsal, kültürel noktalara bakarak hayatımızı şekillendiriyoruz ve bu bizde kısır bir döngü oluştururur. 'İstiyor muyuz? Neden yapmalıyız? Bu bize uygun mudur? O an mı yapmalıyız daha sonra mı yapmalıyız?' sorularını anladığımızda ve deneyimlediğimizde o sonucun olumlu veya olumsuz olması bizi enterese etmiyor. Biz diyoruz ki birşey yaşadık ve bundan ders çıkardım, bunu anladım ve burada kendimi buldum aksi takdirde bunu yapmadığımızda da; hep ötekilere baktığımızda, ötekiler ne der ya da benimle ilgili şöyle düşündüler denilerek bu bakış açısıyla bakıldığında tabiki öğrenilmiş çaresizliği de yaşarız ve sonuçları da kötü olur."diye belirtti.
"Kendimizi anladığımız bir keşfin sonucundaki deneyim sonucu ne olursa olsun bizi üzmez çünkü orada kendimize dair bir keşif malzemesi çıkarmışızdır"
Öğrenilmiş çaresizliktek kurtulamının yolunun kişinin kendini kaşfetmesi olduğunun altını çizen Çetin, "Kendimizi keşfedersek; bize neyin olduğunu, bunu bir kıyafetten örnek verirsek bize neyin yakıştığını ancak böyle anlayabiliriz. Kendi içimizdeki ihtiyaçlarımızı anlamalıyız yani kendimizi keşfetmeliyiz. Bu keşfi yapamazsak tabi ki bize ait olmayan şeyler arasında olumsuz deneyimler yaşarız ve olumsuz deneyimler bizi yıpratır, üzer. Kendimizi anladığımız bir keşfin sonucundaki deneyim sonucu ne olursa olsun bizi üzmez çünkü orada kendimize dair bir keşif malzemesi çıkarmışızdır. Kendimizi tanıma fırsatı olmuştur. Bu durum bizi güçlü hissettirebilir."ifadelerini kullandı. (İLKHA)