BAE’nin küresel bazda İhvan düşmanlığı ve faaliyetleri!

Arap Baharı, Müslüman Kardeşler ile bağlantılı siyasi partilere, bölgedeki devrimleri ve seçimleri siyasi iktidar için bir sıçrama tahtası olarak kullanmaya çalıştıkları için yeni bir yaşam alanı verdi.

Ekleme: 18.07.2023 21:38:40 / Güncelleme: 18.07.2023 21:39:46 / Dünya
Destek için 

Mısır, Tunus, Yemen ve Suriye'deki Arap Baharı’nın ilk başarılarının üzerinden belli bir zaman dilimi geçtikten sonra bu ülkelerdeki İhvan ve ona bağlı grupların üzerine gidilmeye başlandı.

Müslüman Kardeşler'in Yemen koluyla işbirliği yapan Suudi Arabistan'ın aksine, BAE siyasal İslam'ın herhangi bir görüntüsüne tamamen düşmanlık gösterdi.

BAE'nin görünmez eli, Mısır’da Müslüman Kardeşler'i ortadan kaldırmaya çalışan orduya çok fazla mali destek ve imkanlar sağlayarak İhvanı devirmek için karşı-devrimi destekledi.

Abu Dabi daha sonra dikkatini, demokrasi yanlısı İslamcı Ennahda partisinin ülkenin başarılı Yasemin Devrimi'nden sonra iktidara geldiği Tunus'a çevirdi. Nahda'nın Müslüman Kardeşler'e ilham vereceğinden, Mısır'daki Müslüman Kardeşler'in müttefiki olabileceğinden ve başarılı bir geçişin bölgesel olarak daha fazla İslamcı partiye ilham verebileceğinden korkan BAE, laik Nidaa Tunus'u güçlendirmeye çalıştı.

Bu başlangıçta Nahda'yı zayıflattı ve 2014 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bir güç paylaşımı ittifakı kurmaya zorladı. Daha sonra, Abu Dabi'nin Nida Tunus'ta Mısır modelini tekrarlamak için iktidarı ele geçirmek için bir darbe başlatmaya teşvik ettiği bildirildi.

Yemen'de BAE, Müslüman Kardeşler'e bağlı ılımlı bir parti olan Islah partisinin önde gelen üyelerine yönelik suikastların arkasında yer aldı. Dahası, Abu Dabi, Müslüman Kardeşler'e de düşman olan Yemen'in Güney Geçiş Ayrılıkçı Konseyi'ni destekledi.

Tunus'ta olduğu gibi, Abu Dabi de Yemen’de tamda istediğini elde edemedi.

Sudan'da, 2019'da BAE, ülkede otoriter, İslam karşıtı bir rejim kurmayı amaçlayan Askeri Geçiş Konseyi'ni (TMC) destekledi.

BAE'nin Müslüman Kardeşler'i ezme arzusunu ne açıklıyor?

Arap Baharı dalgasıyla birlikte, BAE'deki barışçıl reform çağrıları, entelektüeller, aktivistler ve avukatlar da dahil olmak üzere birçok kişiye ülkede reform çağrısında bulunmaları için ilham verdi. Aralarında Islah'ın üyeleri de vardı. BAE bu nedenle fraksiyonu ezmeye çalıştı ve ona karşı bir kampanya başlattı, aynı zamanda reform olasılığını da sona erdirdi.

2006 yılında bin Zayed, ABD'li diplomatlara "yarın seçimler yapılırsa, BAE'deki Müslüman Kardeşler kazanacak" dedi. Dubai polis şefi, 2012 yılında, İhvan'ın bölgesel hükümetleri devirmek için İran'dan daha büyük bir tehdit olarak adlandırdığı "uluslararası bir komplo" iddiasında bulundu.

BAE'nin Müslüman Kardeşler'e yönelik bariz korkusu, bölgedeki İslamcı grupların başarısının başka yerlerde başkalarına ilham verebileceğini ve BAE içinde reform çağrılarına yol açabileceğini kabul ederek neden yurtdışında kampanya yürüttüğünü ortaya seriyor. Abu Dabi, Müslüman Kardeşler'in varlığına dair en ufak bir iz hissettiği herhangi bir bölgeyi hedef almak için engin zenginliğini ve diplomatik erişimini kullanmaktan çekinmedi.

İnsan hakları grupları, hükümetin siyasal İslam'ın herhangi bir potansiyel büyümesini kontrol altına almaya çalıştığı için BAE içindeki baskının arttığını belirtti.

BAE, Müslüman Kardeşlere karşı, Arap Baharı'ndan sonra Abdülfettah el-Sisi liderliğindeki Mısır ordusu, Sudan ordusu ve Libya'nın Halife Hafter'i de dahil olmak üzere siyasi aktörlerle devamlı ilişkilere kurararak onlara destek çıktı.

Abu Dabi şimdi Suriye'de Beşar Esad ile sürekli iletişim kuruyor ve Abu Dabi Aralık 2018'de Şam ile diplomatik ilişkileri yeniden kurdu. BAE, Esad'ı İslamcı hareketlere ve demokratik değişimlere karşı karşı-devrimci bir siper olarak görüyor.

Abu Dabi bu irrasyonel siyasal İslam korkusundan muzdarip olduğu sürece, gerçek demokratik değişim bölge genelinde sabote edilecektir.

Etiketler: