Hukukçu Altun: İhtiyaç kredilerinin telafisi mümkün olmayan zararları var

İhtiyaç kredileri veya kredi kartı kullanımlarının başta cazip gelse de sonrasında telafisi mümkün olmayan zararlarının olduğunu belirten Hukukçu Cihat Altun, kredilerdeki tehlikeye dikkat çekti.

Ekleme: 22.06.2023 12:15:04 / Güncelleme: 22.06.2023 12:15:04 / Röportaj / Batman Haberleri
Destek için 

Bankaların cazip olarak sunduğu kredilerin topluma büyük tahribatlar verdiğini ifade eden Altun, pek çok kişinin bu nedenle icralık hatta hayatlarına bile son verenlerin olduğunu söyledi.

Kredi kartı ve ihtiyaç kredisi kullanımında ciddi bir artışın olduğuna dikkat çeken Altun, krediler başlangıçta insana bir rahatlık sağlasa da sonrasında telafisi mümkün olmayan zararlar meydana getirdiğini kaydetti.

Son seçeneğin ihtiyaç kredisi olması gerektiğini dile getiren Altun, vatandaşlara uyarılarda bulundu.

"Bankalar kendini garantiye almadan ödeme yapmaz"

Türkiye'de vatandaşların ihtiyaç kredisini çok cazip gördüğünü, bunun büyük bir hata olduğunu belirten Altun, "Vatandaşlar bankaya giderek ihtiyaçları için bir anda toplu paraya ulaşmış oluyor. Ancak vatandaş o parayı alırken, geri verme sürecini o an düşünmüyor veya biraz da öteliyor. Ya da öncelik sıralamasına koymuyor. Vatandaş eline geçen o toplu paradan sonra onun ödemesini de yapmak zorundadır. Bankalar ise ödemesini garantiye almadığı hiçbir ödemeyi vatandaşa yapmaz. O yüzden bankalar o ihtiyaç kredisini vatandaşa verirken vatandaşa bazı külfetler ve sorumluluklar yüklüyor." dedi.

"Borcu ödeyemeyenleri icra tehdidi karşılıyor"

Vatandaşların bankadan aldıkları paraların ödemesini yapamadığı için banka ile daha sonra karşı karşıya geldiğini vurgulayan Altun, şöyle devam etti:

"Çünkü bankanın vatandaşa verdiği paranın faiz oranları arada değişince veya vereceği miktarlar değişince, vatandaş bunu ödeyemez hale geliyor. Banka ise bu durumda bir ay sonra ödenmeyen para için ikinci ayda kişiye ihtarname çeker. Bundan sonra ise vatandaşı icra tehdidi karşılar."

"Büyük külfeti var"

Bankaların sözde cazip olarak sunduğu kredilerdeki faizin topluma büyük tahribatlar verdiğine dikkat çeken Altun, "Ayrıca vatandaşa başka maddi külfetlerde getiriyor. Bu icra takibi, avukat giderleri gibi hemen hemen iki katını çıkmış oluyor. Çünkü bu arada yasal faiz işlemeye devam ediyor. Üstüne bütün icra giderlerini vatandaşa yüklüyor. Bunlarla karşı karşıya gelen vatandaş haliyle krediyi ödeyemez hale geliyor ve maddi külfetin yanında manevi bir külfette ortaya çıkmış oluyor." diye konuştu.

"Krediler başlangıçta insana bir rahatlık sağlar ama…"

2021 yılı verilerine göre sadece Batman'da yaklaşık 31 bin kişiye çeşitli sebeplerle icra takibinin yapıldığını aktaran Altun, "Aslında bu toplumda girmiş olduğumuz vahameti göz önüne sermiş oluyor. Krediler başlangıçta insana bir rahatlık sağlar ama sonraki ödemeleri düşünmediğimizden, belki telafisi mümkün olmayan zararlar meydana getiriyor. Bu süreçte vatandaş borçlu, fişlenmiş oluyor ve bir daha belki de kendini toparlayamaz hale geliyor. Bundan dolayı hayatıyla ilgili değişiklik, hatta hayatına kıyanlarda oluyor. Memleketlerini terk etmek zorunda kalanlar oluyor. Bu durum bankalarla karşı karşıya kaldıktan sonra o borcu ödeyememenin verdiği zararlardır." ifadelerini kullandı.

"Son seçenek ihtiyaç kredisi olmalı"

Kredi kartı kullanımında ülke genelinde büyük bir artışın olduğuna işaret eden Altun, şunları söyledi:

"Kredi kartları da ihtiyaç kredilerinde de yaşanan artışın sebebi vatandaşların birbirine güvenmemesinden kaynaklıyor. O yüzden birbirlerine borç vermiyorlar. Borç bulamayan veya nakit para bulamayan vatandaş bankalara gitmek zorunda kalıyor. Bu şekilde vatandaş evini ipotek ettiriyor ve aracına tedbir koyduruyor. Vatandaş şunu kesin bilsin ki banka kendini garantiye almadan nakit para vermez. Bu nedenle banka o kişinin evini satmayı, aracına el koymayı hesaplıyor. Vatandaş bütün bunları göz önünde bulundurarak kredi kartı başvurusu veya ihtiyaç kredisi başvurusu yapması lazım. Kesinlikle vatandaşın son seçeneği bankalardan ihtiyaç kredisi veya kredi kartı başvurusu olması gerektiğini düşünmüyoruz."(İLKHA)