Aile Terapisti Uzmanı Dr. Çağlağan: Başarısızlık, ailenin ve çocuğun birlikte düzelteceği bir durumdur

Çocuklar zayıf karne getirdi diye çocuğu yargılamanın ve cezalandırmanın bir anlamı olmadığını dile getiren Aile Terapisti ve Psikoloji Danışma Uzmanı Dr. Haydar Çağlağan, başarısızlığın tek başına çocuğun değil, ailenin ve çocuğun birlikte düzelteceği bir durum olduğunu söyledi.

Ekleme: 19.06.2023 13:09:29 / Güncelleme: 19.06.2023 13:10:40 / Röportaj / Ankara Haberleri
Destek için 

2022-2023 eğitim-öğretim yılının sona ermesiyle birlikte çocuğu karne alan ebeveynlere önemli uyarı ve tavsiyelerde bulunan Aile Terapisti Dr. Haydar Çağlağan, karne notu zayıf olan öğrencilere yönelik yaklaşım tarzının nasıl olması gerektiğini anlattı.

Çocuklara sadece eğitim ve öğretim ağırlıklı bir hayat sunmamak gerektiğini belirten Çağlağan, çocuklara hayat ve yaşam mücadelesini öğretmenin daha verimli olacağının altını çizdi.

Okulların kapanması ile çocukların karnelerini aldığını ve bu tatilin çocuklara ve ailelere hayırlı olması temennisinde bulunan Çağlağan, “Bizim yanlış bir şeyimiz var. Okullar kapanıyor, bir sevinç yaşıyoruz, okullar açılıyor, bir başka sevinç yaşıyoruz. Halbuki bir gerçek var. Belirli bir eğitim dönemi.Okulların açıldığı dönem için ailelerin ve çocukların hazırlık yapması gerekir. Tatil döneminde de okullar kapandığı için yine aileler ve gençlerin tatil için hazırlık yapması gerekir ve bu olağan bir durumdur. Bunu olağan dışı olarak algılamak doğru bir davranış değil. İkinci yanlışımız ise maalesef şu; kötü karne getirdi diye değişik bir tavır sergiliyoruz. Yani iyi karne getirdi diye çocuğa herhangi bir ödül veyahut bir hediye almak sağlıklı bir davranış değil. Çünkü çocuğun görevi okuluna gitmek, dersi de çalışmak ve dersin sonunda da bir üst sınıfa geçmektir. Yani çocuk bir üst sınıfa geçti diye bir ödül vermenin anlamı yok. Diyelim ki çocuğumuz bulunduğu okulda ekstra bir başarı sağlar. Diyelim ki sporda ekstra bir birincilik, ikincilik, üçüncülük alır veyahut da sınıf birincisi olur, okul birincisi olur. Onun özelliği olduğu için onun istediği ve ailenin yapabileceği bir tarz da ödüllendirmenin bir sakıncası yoktur. Ama sırf bizim çocuğumuz sınıfını geçti diye ilave bir ödüle gerek yok. İkinci yanlışımız da çocuğumuz zayıf karne getirdi veyahut sınıfta kaldı. Onun için de çocuğu yargılamanın, cezalandırmanın da bir anlamı yok. Eğer çocuk sınıfta kaldıysa veyahut başarısız ise ailenin oturup nerede doğru veyahut nerede yanlış yaptığını birlikte analiz etmesi gerekir. Başarı da başarısızlık ta tek başına çocuğun değildir. Ailenin ve çocuğun birlikte düzelteceği bir durumdur." dedi.

“Çocuklara tatil yapmanın hakkı olduğunu kesinlikle ifade edeceğiz”

 Dr. Haydar Çağlağan

Karne notu iyi veyahut ta kötü olan her çocuğun tatil yapma hakkı olduğunu söyleyen Çağlağan, “Evvela çocuklar ister başarılı olsunlar ister başarısız olsunlar belirli bir süre tatillerini yapacaklar, dinleyecekler. Bu tatil döneminde çocuğun veyahut ailenin yapacağı şey şu; oğluyla, kızıyla oturacak. 'Kızım sen bu tatil döneminde ne yapmak ne yaşamak istiyorsun?' Onun tercihine bağlı olarak bir program yapılacak, o program uygulanacak. Ama bu programda temel ders ağırlıklı olmayacak. Tatil yapmanın onun da hakkı olduğunu kesinlikle ifade edeceğiz. Diyeceğiz ki 'oğlum, kızım sen belirli bir süre onun adını, miktarını belirle, belirli bir süre dinlenecek, tatilini yapacaksın. Ondan sonra hangi konuda eksiğin varsa, hangi konuda ihtiyaç varsa sen kendi eksiklerini tespit et, biz kendi eksiklerimizi tespit edelim, beraber o konuda sana destek sağlayalım' diyecek. Temel davranış kalıbı bu olması gerekir.” ifadelerini kullandı.

“Okullarımızın yüksek not alma yerine hayatı tanıma ve hayatı öğretmesi gerekir”

Konuşmanın devamında Çağlağan, şu ifadelere yer verdi:

“Maalesef bizim ülkemizde eğitim sadece sınıf geçme, yüksek not alma, falan sınavı yüksek alma, falan ortaokula falan liseye girme onun için bir sınav maratonu tarzında devam ediyor. Halbuki bu gerçekçi bir eğitim değil. Çocukların test anlamlı yani artılar, eksiler, doğrular, yanlışlar anlamında bir çalışma düzeyi oluyor. Halbuki bizim eğitimimizin anlama, anlaşılma ve anlatabilme; analiz etme, okuduğunu anlama ve yorum yapabilme yeterliliğinin gelişmesi lazım. Sadece o da değil. Okullarımızın puan alma yani yüksek veya düşük notu alma yerine hayatı tanıma ve hayatı öğretmesi gerekir. Hayatı tanıma derken temel kültürü öğrenme, temel inançları öğrenme, temel yaşam tarzlarını öğrenme, insanlar arası ilişkileri öğrenmedir. Dünya nereye gidiyor, biz neredeydik? Kendi tarihini, kendi coğrafyasını, kendi iklimini ve insanlar arası ilişkilerde belirli yeterliliği öğrenmesi gerekir. Maalesef bizde ne oluyor? Sadece akademik başarı öne çıkıyor. Akademik başarı a öne çıktığı zaman yani belki iyi not alıyor, belki birincilikle okulunu bitiriyor. Ama hayat mektebinde maalesef bizim gençlerimiz sınıfta kalıyor ve sadece yüksek not almaya programlandığı için daha sonra tükenmişlik sendromunu yaşıyor.”

“Çocuklarımıza hayatta kalmayı, kendine yeterli olmayı eğitimle birlikte öğretmemiz gerekiyor”

Son olarak Çağlağan, “Bizim gençlerimizi biz maraton koşusu gibi, at koşusu gibi koşturuyoruz. Sonuçta iyi okullara gidiyor, iyi okulların diplomalarını alıyor, sonra boşluğa düşüyor ve hayata karşı bir kırgınlık, küskünlük söz konusu oluyor. Halbuki bizim gençlerimize ister kızlarımız olsun ister erkeklerimiz olsun hayatta kalmayı, kendine yeterli olmayı eğitimle birlikte öğretmemiz gerekiyor. Bu bizde maalesef eksik.” şeklinde konuştu. (İLKHA)