Tarihçi-Yazar Armağan: Tarihi tartıştırmamak, tarihe en büyük ihanettir

Yaşanan tarih ile yazılan tarih arasındaki farka dikkat çeken Tarihçi-Yazar Mustafa Armağan, Türkiye'de yakın tarihinin tartışılmasının önünde engeller olduğunu, bugün okutulan İnkılap Tarihi'nin, CHP'nin tarihi olduğunu söyledi.

Ekleme: 12.06.2023 12:45:04 / Güncelleme: 12.06.2023 12:49:52 / Röportaj / Bitlis Haberleri
Destek için 

Tarihin objektif olmadığını dile getiren Armağan, tarihin değişebildiğine dikkat çekti.

Yaşanan tarih ile yazılan tarih hakkında İLKHA muhabirine önemli değerlendirmelerde bulunan Armağan, tarih her zaman belli bir anlayışın, belli bir ideolojinin, kazananların dayattığı bir ideolojiyi içerisinde taşıdığına vurgu yaptı.

"Türkiye'de de yakın tarihin tartışılmasının önünde engeller var"

Türkiye'de tarihi tartışamayan, kekeme kekeme konuşmaya çalışan bir toplum olduklarını belirten Armağan, yakın tarihi tartışmanın daha zor olduğunu ifade etti.

Armağan, "Yakın tarih bize en uzak tarihtir. İnsanlar yakın tarihi öğrenmekte, uzak tarihi öğrenmekten daha büyük bir sıkıntı yaşarlar. Çünkü yakın tarihin bugün üzerinde etkileri devam etmektedir. Ya o şahıslar, ya onların çocukları, onların kurdukları düzen devam etmekte olduğu için objektif olarak bunların incelenmesi zannedildiğinin tersine daha zordur. Sultan Alparslan hakkında bugün artık büyük bir tartışma veya yasaklama olmaksızın konuşabiliriz. Fatih Sultan Mehmet hakkında konuşabiliriz ama Hitler hakkında konuşamayız. Niye Hitler hakkında konuşamayız? Çünkü Hitler, hala çözülememiş bir bilmece. Batı'nın birçok günahını onun üzerine yükleyerek, Avrupa günahlarında kaçtığı için, Hitler'e dokunulmasını istemiyor. Gerçek manada Hitler'in ve Nazi ideolojisinin ne yapmaya çalıştığı ortaya çıkarsa, bütün Batı'nın suç ortağı olduğu, bunun ortaya çıkmaması için orada bir tabu oluşturuyorlar. Revizyona kesinlikle karşı çıkıyorlar. Bunun gibi Türkiye'de de yakın tarihin tartışılmasının önünde engeller var sadece 5816'yı kastetmiyorum. Bugün Türkiye'nin yaşadığı süreçte, o olayların etkileri devam ediyor. Dolayısıyla bunların irdelenmesi, bunların tartışılması, uzak tarih tartışmalara kadar kolay olmuyor." dedi.

Yaşanan tarih ile yazılan tarih arasında fark

Yaşanan tarih ile yazılan tarih arasında fark olduğunun altını çizen Armağan, şunları söyledi:

"Yaşanan tarih ne kadar kâğıda geçirildi ne kadarı bugün bize intikal etti ve kâğıda geçirilenlerin ne kadarı bugün sağlıklı bir şekilde önümüzde. Sultan Abdülhamid bu bakımda çok enteresan bir örnek, bir turnusol kâğıdı adeta. Yakın tarih meselelerinin turnusol kâğıdı. 1940 öncesi Sultan Abdülhamit aleyhtarlığı temayüz edilmiş bir dönem. 1940'lı yıllarda ise, 'Sultan Abdülhamit fena bir adam değildi. Bazı iyi tarafları vardı' demek cesaret istiyordu. Bu cesareti gösteren birkaç kişi kendisini hapiste buldu. Necip Fazıl bunlardan biriydi. Fakat yıllar içerisinde öyle değişimler oldu ki, 1990'lı yıllara gelinceye dek hem akademik camiada, Necip Fazıl'lar gibi popüler seviyede öyle eserler yazıldı ki ittihatçıların anlattığı Abdülhamid'i aştık. Yoksa o ittihatçı paradigmanın anlattığı Abdülhamid'i tanıyacaktık. O'nu o resimle tanıyacaktık. Artık bugün o ittihatçıların yazdığı Abdülhamid portresinin ötesinde çok farklı bir insan olduğunu, vizyonunun kendi çağını çok aşan birisi olduğunu, dost düşman herkes söylemeye başladı. Bu noktaya nasıl geldik? Bazı insanlar şöyle düşünebilir. Kolay kolay tarih değişmiyor, bundan sonra da değişmez. Böyle geldi, böyle gidecek. Hayır, öyle değil, Sultan Abdülhamid'in vefatından sonra böyle bir örnek gösterdi bize. 1940'larda Sultan Abdülhamid'e fena değildir diye söylemek cesaret isterken, bugün Kızıl Sultan demek cesaret ister hale geldi. Nasıl tepki uyanıyor toplumda diyen yok mu? Var. Ama giderek bunlar azınlık duruma düşüyor ve muteber kabul edilmiyor."

"Tarih objektif değildir, tarihte objektiflik olmaz"

Tarihin değişebildiğine vurgu yapan Armağan, tarihin objektif olmadığını ve tarafsız da olamayacağının altını çizdi.

Armağan, "Demek ki tarih değişebiliyor. Çünkü tarih her zaman belli bir anlayışın, belli bir ideolojinin, kazananların dayattığı bir ideoloji içerisinde taşıyor. Kimse tarih objektiftir falan söylemesin. Tarih objektif değildir. Tarihte objektiflik olmaz. Tarihte objektif olur diyenler, bana Halil İnalcık'ın niçin Deli Petro üzerinde bir kitap yazmadığını açıklasın bakayım. Niye Fatih Sultan Mehmet hakkında niye Osmanlı tarihi hakkında yazıyoruz. Objektiflik böyle mi olur? Her şeye eşit şekilde olmalı. Tarihte objektiflik olmaz, tarafsızlık da olmaz. Ancak tarihte kanıtları müzakere edilebilir olması önemlidir. Ben kanıtlarımı koyarım. Rus da koyar Alman da koyar. Bunu oturur tartışırız. Deriz ki bakın kanıtlardan, bu delillerden, bu belgelerden senin dediğin çıkmıyor, böyle bir şey değil, bunu söyleyebiliriz. Ama Türkiye'de ve resmi tarihin dayatma şeklinde, topluma empoze edildiği tarih budur diye tiyatro oynanıyor. Ama bunun gerçekten öyle olup olmadığı nasıl anlaşılacak? Tartışarak anlaşılır." ifadelerini kullandı.

"Tarihi tartıştırmamak, tarihe en büyük ihaneti ihanettir"

"Tarihi tartıştırmamak, tarihe en büyük ihaneti ihanettir." diyen Armağan, "Maalesef şu an biz Türkiye'de tarihi tartışamayan, kekeme kekeme konuşmaya çalışan toplumuz. Bu da tarihe iyilik yapılmıyor, tarihe kötülük yapılıyor. Tarihçiler de kendilerini tarihçi olduğunu zannediyorlar. Halbuki bu kadar gerçeklerin sansürlendiği, baskılandığı, engellendiği bir ortamda, tarihçilik yapmak bir tiyatrodan, mizansenden farksız. Ancak şunları söyleyebilirsin denildiği zaman, ben öyle görmüyorum, ben başka bir şey görüyorum diyebilen kişilerin linç edilmemesi lazım. Burada başka bir kanaate ulaşan kişinin, kanaatini özgürce yazabilmesi gerekiyor." diye konuştu.

"Bugün okutulan İnkılap Tarihi, CHP'nin tarihidir"

Bugün okutulan İnkılap Tarihi'nin, CHP'nin tarihi olduğunu dile getiren Armağan, CHP'nin bugün kendini ülkenin patronu olarak görmesinin altında bu nedenin olduğunu ifade etti.

Armağan, "Elbette resmi tarih prangası ile tarihe bakanlar, bunun değişmesini istemeyecekler. Çünkü kendilerini bu şekilde rahatlatıyorlar. Bugün Cumhuriyet Halk Partisi niçin Türkiye'de kendisini efendi olarak görüyor, niçin bu ülkenin patronu olarak görüyor, niçin bu ülkenin sahibi, fetih hakkı onda olan bir toprak üzerinde konuşuyormuş gibi bu ülkenin gerçek sahibi biziz diyor? Türkan Saylan, 'Biz asılız, siz kiracısınız.' dedi. Bunu onlara söyleten neydi? Burada tarihi kendilerine endekslediler. Bugün okuduğumuz İnkılap Tarihi, CHP tarihidir, CHP'yi meşrulaştırma tarihidir. İstediğimiz kadar biz CHP'yi eleştirelim. Bu tarih devam ettiği, bu tarihi okuttuğumuz sürece, CHP akan bir nehir gibi oradan devşirme eleman bulacaklar. Onun için egemenlerin yazdığı bu yakın tarihi, bizim değiştirmek ve yerine halkın gerçek manada yaşanmış olan tarihini koymamız lazım. Halkın tarihi dediğim şu. Elbette halk oturup tarih yazacak değil. Perspektifimiz ne olacak? Perspektifiniz devlet olursa başka türlü yazarsınız, halk olursa başka türlü yazarsınız?" değerlendirmesinde bulundu. (İLKHA)