Batı endeksli eğitim modeli tahrip ediyor MÜFREDAT İNANCINA DÜŞMAN BİR NESİL YETİŞTİRİYOR

Batı endeksli ve değerlerimizle kavgalı eğitim modelleri inancımıza düşman bir nesil yetiştiriyor. Yeni dönemde bu yanlıştan dönülmesi çağrısında bulunan İDEV Başkanı Araştırmacı-Yazar Muhammed Şakir, “Nesiller heba ediliyor; fıtratına, inancına, tarihine ve tamamen kendine yabancı, kendine düşman bir nesil yetiştiriliyor. Maddi ve manevi olarak bu çok büyük bir vebaldir aynı zamanda.” diyerek önemli bir tehlikeye dikkat çekti.

Ekleme: 11.06.2023 05:00:04 / Güncelleme: 11.06.2023 05:01:01 / manşetler
Destek için 

ENES DURMAZ / DOĞRUHABER

Birçok düzenleme ve kanunda olduğu gibi eğitim müfredatında da genellikle batı endeksli model takip ediliyor. On yıllardır süregelen bu eğitim modelleri bugüne kadar sürekli olarak değerleriyle kavgalı, inancına düşman kayıp bir nesil meydana getirdi. Uzmanlar, zaman zaman evrim safsatasına dayanan inanca düşman fikirlerin de empoze edildiği anlayışın derhal eğitim müfredatından temizlenmesi gerektiğini ifade ediyor. Konuyla ilgili gazetemize değerlendirmelerde bulunan İdeal Eğitim Vakfı Başkanı Araştırmacı Yazar Muhammed Şakir, değerlerimizle barışık bir eğitim modelinin hazırlanması çağrısında bulundu. 

EĞİTİMDEKİ DÜZENLEMELER SADRA ŞİFA BİR ÇÖZÜME KAVUŞTURULAMADI

Eğitim sisteminin büyük tahribatlara yol açtığına dikkat çeken Şakir, “Bunların başında ise ne yazık ki çocuklarımız, evlatlarımız geliyor; geleceğimizi teslim ettiğimiz ve edeceğimiz nesiller geliyor. On yıllardır tartışılagelen bir sorundur bu. İyileştirilmesi ve düzeltilmesi yönünde yapılan pansuman müdahalelerin hiçbirinden netice alınamadı.  Sadra şifa bir çözüme kavuşturulamadı. Niyetler iyi değildi çünkü. Yapılan müdahaleler ya siyasi hesap oyunlarıyla veya tamamen ideolojik olarak yapıldı. Bu ise sorunu çözmekten ziyade daha da karmaşıklaştırdı, içinden çıkılmaz bir hale getirdi. Bu, halen kanayan bir yara olarak devam ediyor.” İfadelerini kullandı.

POLİTİK ÇIKARLARA KURBAN EDİLMEYECEK KADAR BÜYÜK VE CİDDİ BİR MESELEDİR

Eksikliklerle beraber birçok alanda iyileştirmeler olduğunu ifade eden Şakir, “Fakat eski Türkiye’de değiliz artık. Türkiye ikinci yüzyılını konuşuyor; hesaplar, planlar buna göre yapılıyor. Eksikliklerle beraber bazı alanlarda iyileştirme faaliyetlerine de tanıklık ediyoruz; insanlar bunları görüyor ve takdir ediyorlar. Bazı alanların ise sorun halleri olduğu gibi devam ediyor.  Batıyı taklid eden Eğitim Modelimiz gibi. Politik çıkar ve çeşitli siyasi hesaplara kurban edilmeyecek kadar büyük ve ciddi bir meseledir bu; bugünü, yarını   ve hatta elli yıl sonrasını, bir asır, iki asır sonrasını teslim edeceğimiz çocuklarımız mevzubahistir.” dedi.

KENDİNE YABANCI, KENDİNE DÜŞMAN BİR NESİL YETİŞTİRİLİYOR

Sorunun kaynağının yüz yıl öncesine dayandığına işaret eden Şakir şöyle konuştu; “Nesiller heba ediliyor; fıtratına, inancına, tarihine ve tamamen kendine yabancı, kendine düşman bir nesil yetiştiriliyor. Maddi ve manevi olarak bu çok büyük bir vebaldır aynı zamanda.  Ve bu işin sorumluları imkanları olduğu halde nedense bir türlü çözmeyen, çözme iradesini ortaya koymayan, koyamayan yöneticilerdir kuşkusuz. Ama bilelim ki sorunun kaynağına ve tahribatın başladığı yere gitmeden, oraya neşter vurmadan hiçbir şeyi halledemeyiz, çözemeyiz. Sorun nedir o zaman, nereden başlamıştır?  Sorun; 3 Mart 1924 tarihinde kabul edilen ‘Eğitimin Birleştirilmesi’ anlamına gelen Tevhid-i Tedrisat kanununun yürürlüğe girmesiyle başlamıştır. Yani sorunun başlangıcı yüz yıl önce, 1924 ve sorunun kaynağı ise Tevhid-i Tedrisat kanunudur. Dinimiz dünyamız açısından, çocuklarımız, ailelerimiz ve toplumumuz açısından hayırlı bir adım atmak istiyorsak ki başka çaremiz de yok, artık buradan başlamak gerekiyor.”

KARMA EĞİTİM İNSAN FITRATIYLA UYUŞMAYAN BİR UYGULAMADIR

Karma eğitim modelinin terk edilmesi gerektiğinin altını çizen Şakir, “Bu ucube modelin en sıkıntılı taraflarından biri, karma eğitim uygulamasıdır. İnsan fıtratıyla uyuşmayan bir uygulamadır bu. Gelişim, olgunluk ve ergenlik çağına giren çocukların karma eğitime zorlanmaları büyük ahlaki tahribatlara davetiye çıkarmaktadır ve ne yazık ki bu, Devlet eliyle yapılmaktadır. Nesillerin bozulması, ailelerin dağılması ve buna bağlı çeşitli toplumsal çözülmelerin altında bu modelin yıkıcı zararları yatmaktadır. Toplumumuz bu modeli istemiyor; buna rağmen Batı mukallidi azınlık bir kesimin böyle bir isteği olabilir; o zaman bu işi tercihe bırakmak en iyisidir…İsteyen karma eğitimle devam edebilir.  Ama toplum bunu istemiyor…” şeklinde konuştu.

MÜSLÜMAN HALKIN MÜSLÜMAN ÇOCUKLARI KENDİ OKULLARINDA DİNİ, AHLAKİ VE MANEVİ DEĞERLERİYLE UYUMLU BİR EĞİTİM ALAMIYORLAR

Şakir, “İkinci bir sıkıntı; Mevcut müfredatın toplumumuzun mayası olan manevi değerlerimizi görmezden gelmesi ve hatta birçok yerde bu değerlerle çatışmasıdır.  Bize ait bir sistem, model ve müfredat olsaydı tabiatıyla manevi değerlerimizle çatışmayacaktı, çelişmeyecekti.  Ama Müslüman halkın Müslüman çocukları kendi okullarında dini, ahlaki ve manevi değerleriyle uyumlu bir eğitim alamıyorlar. O zaman erdemli ve ahlaklı bir toplum diye kimden söz edeceğiz. Dolayısıyla mevcut eğitim sistemi erdemli ve ahlaklı bir toplum yetiştirmenin önünde duran başka bir engeldir.” dedi.

DOĞU VE BATI ARASINDAKİ EĞİTİM ŞARTLARINDA FIRSAT EŞİTLİĞİ SAĞLANMALI

Eğitimde fırsat eşitliğinin mutlak surette sağlanması gerektiğini ifade eden Şakir son olarak şöyle konuştu; “Eğitimde fırsat eşitliğinin doğru ve adil bir şekilde uygulanmaması başka bir sıkıntıdır. İnsan kaynağından iyi yararlanamama bir yana devlet eliyle vatandaşları arasında yapılan ayrımcılık ve bu ayrımcılığın neden olduğu travmalar, küskünlükler, farklı düşünmeler nasıl ve ne ile onarılacaktır.  Ülkenin doğusundaki okul, öğretmen, imkân ve hizmet ile batıdaki okul, öğretmen, imkân ve hizmet aynı olmamasına rağmen hepsinin aynı sınava tabi tutulmaları adil bir uygulama mı?  Mümkün değil. Kaldı ki sistemin problemleri sadece bunlar değil, sistem bütünüyle problemdir. Dolayısıyla bu haksızlığın bütünüyle ortadan kalkması biraz önce de ifade ettiğimiz gibi mevcut Eğitim Sistemine dokunmakla, onu insanımızın manevi değerlerine uygun bir hale getirmekle mümkün olabilir ancak. O zaman imanlı bir nesil diyebileceğiz; erdemli, ahlaklı bir toplumdan söz edebileceğiz ve o zaman biz üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmiş olduk diyebileceğiz. Yeni bir yüzyıla adım attığını söyleyen Türkiye, isterse bu meseleyi de hızlı ve kolay bir şekilde çözüme kavuşturabilir ve kavuşturmalıdır da.”