Abluka altındaki Gazze'ye insani yardım ulaştırmak için yola çıkan Mavi Marmara Gemisi'ne 31 Mayıs 2010 tarihinde, uluslararası karasularda siyonist rejimin çeteleri tarafından helikopter ve hücum botları ile saldırı düzenlenmiş, saldırıda 10 Müslüman şehid olurken onlarca Müslüman da yaralanmıştı.
Mavi Marmara Gemisi'nde şehadet mertebesine ulaşanlardan biri de Adanalı Şehid Çetin Topçuoğlu'ydu.
Mavi Marmara şehidi Çetin Topçuoğlunu anlatan eşi, kendisinin de şehidin de Filistin'de, Gazze'de şehid olma düşlerinin ve hayallerinin olduğunu söyledi.
"Çok iyi bir baba çok iyi bir eş idi"
Çiğdem Topçuoğlu
'Şehit Çetin Topçuoğlu’nu tanımak için beş dakika ayırmak yeterliydi' diyen eşi Çiğdem Topçuoğlu, "Disiplinli, sevimli, şakayı sever biri ve sporcuydu; aynı zamanda çok iyi bir baba çok iyi bir eş idi. Sokakta mağdur olan insanların yardımına koşan bir insandı. Zabıta memurları o dönemde tablacıları yoldan kaldırtmaya çalışırken, o gider tablacılara yardım eder, zabıtalarla birbirlerine girerlerdi. Zabıta müdürü arkadaşımızdı. Her seferinde onlara şunu söylüyordu: 'Oğlum bak, Çetin abinin geçtiği yerden siz eleman alamazsınız. Onun geçtiğini gördükten sonra gidin elemanları toplayın' derdi. Kendi kardeşlerime çok iyi bir abi, anneme çok iyi bir evlat oldu. Ben annemin yanında gelin oldum, o annemin ve babamın oğlu oldu." diye konuştu.
"Kendisini tamamen insanlığa adadı"
Şahadetinden önceki Kudüs ziyareti sonrası şehidin hayatında büyük değişiklikler ve dönüşümler yaşandığını ifade eden Topçuoğlu, "Eğitimini tam bir medrese eğitimi gibi yapmamıştı. Sol kesimden geliyordu Çetin Bey, Gazze saldırıları başlayana kadar. Gazze’ye gidip gördükten sonra tamamen sosyalliğini ve yaşantısını değiştirdi Çetin Bey çünkü orada bir zulüm vardı ve dünya görüşü de tamamen değişti bu noktadan sonra. Zalimin karşısında zulümü haykırabilmek adına, Çetin bey sosyal olarak kendisini tamamen insanlığa adadığını aktardı.
Aynı zamanda kendisi de Mavi Marmara Gemisi Gazisi olan Çiğdem Topçuoğlu, şehid ile arasında geçen diyaloglara değinerek, "Kendisi gemiye binemeyecekti, ben binecektim. Orada cahilce bir konuşma yaptım. 'Ben seni boşarım dedim, o gemiye binebilmek için. Daha önce kendisi Gazze'ye gittiğinden dolayı bu çok zoruna gitmişti. Çocuk gibi küstü bana tabi haklı olarak. Tabi sonra barıştık ve birlikte gemiye bindik. Şunu söylüyorduk: 'Biz sporcuyduk, ikimiz de insani amaçlar için hayatımızın her alanına yerleştirmiştik. Kıyafetlerimizi aldık yanımıza. 'Gazze’ye gittiğimizde oradaki çocuklara tekvando eğitimi yaptıracağız' diyorduk. Doboklarımızı, ay yıldızlı bayrağımızı aldık hatta toprak dahi almıştık, orada Gazze'nin toprağıyla değiştirip buraya getirmek için. Böyle konuşmalarımız oldu." ifadelerini kullandı.
"Çok farklı bir atmosferi vardı"
Mavi Marmara Gemisi'nde yaşanan birçok manevi bir ortama şahitlik ettiklerini vurgulayan Topçuoğlu, "Herhangi bir yolcu gibi bir yere yolculuk yapıyorsunuz. Her bir yolculukta ufak tefek tartışmalar olur ama bu gemide olmaz mı, gerçekten olmadı. Çok farklı bir atmosferi vardı. İnsanlar birbirleriyle tahammül sınırlarının içerisinde, kimse kimseye kızmıyor, bağırmıyordu çünkü altı yüz kişisin geminin içerisinde. Diğer gemilerden insanlar yanımıza gelmemişti, daha sonrasında daha çok kalabalıklaştık geminin içerisinde. Âlim olan şehitlerimiz vardı. Onlar Avrupa’dan gelen insanlarla diyalog içerisindeydiler. Onlara Kur'an öğretiyorlardı. Bir Avrupalı bir günde Kur'anı öğrendi. Bayanlar arasında yardımlaşma yapıyorduk. Sofralarımızı ortalara seriyorduk, Türkiye’de hazırladığımız yaprak sarması, dolma, poğaça ya da kuru gıdalar onları hep birlikte paylaşıyorduk. Birbirimize saygı duyuyorduk, geminin içerisi çok güzeldi." şeklinde konuştu.
Gemide bulunanlara yönelik gerçekleştirilen saldırıyı beklemediklerini belirten Topçuoğlu, yola çıkarken şehid olma hayaliyle çıktıklarını kaydetti.
Topçuoğlu, "Oraya bir tek Mavi Marmara Gemisi gitmedi. Daha önce de yola çıkan gemiler olmuştu. O gemileri İsrail ne yaptı? Durdurdu, daha sonra gemileri limana çekti ve insanları ülkelerine gönderdi. Biz de onun gibi bir şey bekliyorduk. Durdurur, bizim gemimizi çeker diye ben ve eşim asla o şekilde bir şey düşünmüyorduk. Fakat şunu düşünüyorduk: 'Gazze’ye gittik, Gazze’de gece kalıyoruz. Nöbet tutacaksak, orada İsrail bir bomba atacak ya da saldıracak biz orada şehit olabilirdik' bunu diyorduk." dedi.
"İlk üç gün yemekler dağıtılırken, öğrencilerinin başında duruyordu"
Şehid Çetin Topçuoğlu’nun şehadeti sonrası yaşananları aktaran Topçuoğlu, şunları kaydetti:
"Şehitten sonra sudan çıkmış balık misali, önce bakıyorsunuz etrafınıza bir sürü insanlar var. Kimin doğru kimin yanlış kimin samimi insanlar olduğunu daha iyi algılıyorsunuz. Daha seçici olmaya gayret ettim. Bulunduğum ortamlara dikkat etmeye çalıştım. Zorluklar yaşadım ailem ile sırtlamaya çalıştım bu yükü. Allah razı olsun babam arkamda ve erkek kardeşim arkamda dağ gibi durdu. Aynı şekilde annem sırdaşım, kız kardeşlerim Allah razı olsun onlardan da dağ gibi durdular. Tabi bir oğlum var, oğlum da benim önümü açan kişi oldu. Düşünün ikinci gündü, Çetin Bey’in yemekleri dağıtılıyordu, çadır kurulmuştu. İlk üç gün orada yemekler dağıtılırken, öğrencilerinin başında duruyordu Çetin bey ve ben ona bakıp gülümsüyordum, o da bana gülümsüyordu. İnsanlar orada bakıp şunu söylemişler: 'Bu kadın herhalde delirdi, gülmeye başladı.' Ben de yanındakilere dedim: 'Çetin Bey de yemek dağıtıyor.' Yani siz ne kadar o yolda duruyorsanız, yolun yolcusunu ne kadar takip ediyorsanız, kalbiniz ne kadar samimi ise Allah’ın ikramlaması da çok daha farklı oluyor. Bu bazen bir koku bazen bir ses bazen de bir görüntüyle oluyor. O ikramlama çok güzel. Rabbim inşallah tüm şehit ailelerine ki onlar da yaşıyorlardır daha çok yaşamalarını nasip etsin diyorum."
"Zaman onun için çok önemliydi"
Şehit Çetin Topçuoğlu’nun yaptığı işlerde disiplin ahlakının ön planda olduğuna vurgu yapan eşi Topçuoğlu, sözlerine şöyle devam etti:
"Onun zamana karşı disiplini vardı yani zamana çok riayet ederdi. Zaman onun için çok önemliydi. 'Eğer verdiğin sözü tutmayacaksan, zamanında gelmeyeceksen hiç o işi yapma ya da verdiğin sözü verme' derdi. Bir gün ben geç kalmıştım, arabayla öğrencileri kermese götürecektik. Allah sizi inandırsın, geç kalmam da 5 dakikayı geçmiyor. Beni orada bıraktı, öğrencileri aldı gitti. Arabanın önü boştu ve ben otobüs ile gitmek zorunda kaldım. Bu Çetin Bey’in bir şeyi öğretme şekliydi aslında. İnsani olarak kim kime ne söz veriyorsa tutmalı, kim nereye, ne zaman gidecekse zamanında gitmeli ve yapılacak işleri de zamanında yapılmalı."
"Kudüs bilincinin insanlara yerleşmesi gerekiyor"
Çetin Topçuoğlu Spor Kulübü'nü kurarak, şehidin sporcu kimliğini ve mirasını yaşatıp devam ettirdiklerini ifade eden Topçuoğlu, sözlerini şöyle tamamladı:
"Bununla ilgili sporcularm var. Sporcular yetiştirdik. Allah nasip ederse de olimpiyatlara hazırlanan bir kız öğrencim var. Olimpiyatlarda tekvando dalında yarıştığında, inşallah oraya çıkarken kızımız tüm şehitlerin maneviyatıyla, duygusuyla oraya çıkacak. Kudüs bilincinin insanlara yerleşmesi gerekiyor. Sokaklara çıkıp slogan atmak, evet ben de atıyorum ki yapmamız da gerekli ama artık o sloganların eyleme geçmesi gerekiyor. Hani sokaklarda vurdu kırdı olayından bahsetmiyorum. Siyasiler kendi üzerlerine düşenleri yapmalı, biz vatandaş olarak kendi üzerimize düşeni yapmalıyız. Herkes elini taşın altına koymalıdır. Yatırım yapacaksak, bu dünyada ekeceğimiz tohumlar ahiretin yatırımı olmalı. Ahiretimiz için bir şeyler yapmamız gerekiyor. Ben burada tohumu düzgün ekersem, ahirette de meyvesini güzel toplayacağım inşallah." (İLKHA)