İstanbul Üniversitesi rektörlük Binası'nda düzenlenen toplantıda konuşan UHİM Başkanı Veysel Başar, ABD başta olmak üzere Filistin, Suriye, Doğu Türkistan ve diğer bölgelerde özellikle Müslümanlara yönelik ciddi hak ihlallerinin yaşandığını ifade etti.
Batı demokrasilerinin yapısal bir sorunu olarak yabancı düşmanlığı ve ırkçılığın, bilinçli olarak çözümsüz hale getirildiği vurgulayan Başar, İslam düşmanlığına 6 bin 270 saldırı ile rekor seviye çıktığını söyledi.
"ABD'de her 10 siyahiden 8'i ırkçı saldırıya uğradı"
Amerika ve Avrupa'da etnik ve dini ayrımcılıklar ile sığınmacılara yönelik tutumun, köklü demokrasilere sahip olduğu iddia edilen bu ülkelerde aşırı sağın yükselmesine, kimlik çatışmalarına ve hak ihlallerine neden olduğu vurgulayan Başar, "AB merkezli hak ihlallerinde İslam karşıtlığı eksenindeki saldırılar her yıl düzenli bir şekilde artış göstermektedir. Avrupa ülkelerinde aşırı sağcı popülist siyasetin etkisiyle inanç hürriyeti hakkı ve ayrımcılık yasağı yok sayılarak ırkçı ve İslam düşmanlığı saldırıları hem sayı hem de şiddet itibari ile kaygı verici boyutlara ulaşmıştır.
UHİM Başkanı Veysel Başar
ABD’de ırk ve din temelli ayrımcılık en temel insan hakkı ihlali olarak öne çıkmaktadır. Washington Post İPSOS anketine göre; Her 10 siyahi Amerikalıdan 8'i kendisine yönelik ırkçı bir saldırıdan korktuğunu ifade etmektedir. Küresel kölelik indeksinin 2022 yılı verilerine göre ABD'de 400 binden fazla kişi modern köle koşullarında hayatını sürdürmektedir. Amerikan Sivil Örgütler Birliği'nin raporuna göre ABD, mahkûmların zorla çalıştırılmasından yıllık 11 milyar dolar gelir elde etmektedir. ABD'de sistem içerisinde yerleşmiş ırk asabiyeti siyahilerin beyazlara göre iki kattan fazla şiddete, üç kattan fazla tutuklanma riskine, yüzde 93 oranında nefret suçuna maruz kalmalarına neden olmaktadır." dedi.
Yunanistan'ın mültecilere yönelik şiddeti
Başar, "Avrupa Birliği'nin doğu sınırı olarak görülen Türkiye-Yunanistan sınır hattı ve Ege denizi, Avrupa Birliği Sınır Sahil Güvenlik Ajansı Frontex'in de gözetimi altında mülteci, göçmen ve sığınmacılar için bir ölüm kalım hattı haline gelmiştir. 2021-2022 yılının ilk yarısına kadar 41 bin 523 düzensiz göçmen Yunanistan tarafından geri itilmiştir. Aynı dönemde 86 düzensiz göçmen donarak veya boğularak hayatını kaybetmiştir. Yapılan tespitlere göre hayatını kaybedenlerin birçoğu elleri kelepçeli ve can yeleği giymemiş halde bulunmuştur. Yunanistan sınırına giden yaklaşık 8 bin mülteciden yüzde 88'inin dövülmeye, yüzde 97'sinin hırsızlığa, yüzde 49'unun zorla soyunmaya, yüzde 16'sının boğulmaya, yüzde 19'unun silahla yaralanmaya, yüzde 5'inin cinsel saldırıya ve yüzde 8'inin de elektrik şokuna maruz kaldığı Kamu Denetçiliği Kurumu tarafından kayıt altına alınmıştır." diye konuştu.
"Ukraynalı mültecilere pozitif ayrımcılık uygulanırken Fransa'da ise tüm meslek kurslarına başörtülü kadınların gitmesi yasaklandı"
Raporda, Ukrayna-Rusya arasındaki yaşanan savaşın hukuki boyutunun da analiz edildiğini aktaran Başar, "23 ocak 2023 itibariyle bu savaşta 7 bini aşkın sivil hayatını kaybetmiş yaklaşık 11 milyon kişi de mülteci haline gelmiştir. Bununla beraber AB’nin almış olduğu mültecilere yönelik geçici koruma yönetmeliği sadece Ukraynalı göçmenler için uygulanmıştır. Aynı durumdaki Suriyeli ve diğer etnik kökenlere ait mülteciler için ise önleyici tedbirler alınmış ve onlar korunmaya değer görülmemiştir.
Avrupa'da ayrışma, eğitimin temel enstrümanı haline gelmiş sosyo-ekonomik statüye, etnik kökene ve kültüre göre çocuklar belirli okul ve sınıflarda tasnife tabi tutulmuştur. Bu durumdan en fazla romanlar gibi azınlıklar ve çeşitli amaçlarla Avrupa'ya gitmiş diğer etnik topluluklar etkilenmiştir. Danimarka ilkokullarda başörtüsünün yasaklanması için 24 Ağustos 2022'de bir tavsiye kararı almıştır. Fransa ise tüm meslek kurslarına başörtülü kadınların gelmesini yasaklamıştır. Ayrıca mülteciler için tam bir eğitim hakkından da söz edilemez. Avrupa ülkeleri mülteci, sığınmacı veya kamplarda doğmuş çocuklara vatandaşlık hakkı tanımadığı için söz konusu grupların sağlık ve eğitime erişimleri sınırlandırılmaktadır." şeklinde konuştu.
İşgalcilerin Filistinlilere yönelik baskıları 3 kat arttı
Siyonist israilin kurulduğu günden bu yana Filistinlere yönelik hak ihlallerini benimseyerek uygulamaya devam ettiğini söyleyen Başar, "İsrail 2022 yılında Filistin'de saldırılarına hız kesmeden devam etmiştir. Bu yıl İsrail Filistinlere ait 950 binayı yıkmış, 113 bin metrekareden fazla araziye de el koymuştur. Bu topraklarda 114 yeni yerleşim planı oluşturmuş ve 2220 konut yaparak Yahudi yerleşimcilere teslim etmiştir. Ayrıca Batı Şeria'nın C bölgesinde 4 bin 800 ilave konut yapılmıştır. Bu rakamlar bir önceki yılın 3 katına tekabül etmektedir. Sadece batı Şeria'da 48'i çocuk 220 kişi İsrail tarafında katledilmiştir. Filistinlilerin tarihi ve kutsal mekânları sistematik bir şekilde tahrip edilmekte ve Siyonist Yahudilerin müdahalesine açık hale getirilmektedir." dedi.
Hindistan'da linç kültürü ve saldırılar zirve yaptı
Başar, "Dünyanın en kalabalık nüfuslarından birine sahip Hindistan'da 2014'tee seçimleri kazanan aşırı sağcı Hindu milliyetçisi BJP Partisi Müslüman vatandaşların haklarını kısıtlamış, kadınların başörtülü olarak kamu kuruluşlarında bulunmaları ve eğitim görmelerini engellemiştir. Batı dünyasında yükselen İslam düşmanlığına paralel olarak Hindistan'da linç kültürü ve şiddetten en fazla etkilenenler dini semboller taşıyan camiler, ibadethaneler ve başörtülü kadınlar olmuş, üniversite ve örgün eğitimde saldırılar ve engellemeler zirve yapmıştır." diye konuştu.
"Çin, Doğu Türkistan'da tam bir soykırım politikası uyguluyor"
Çin'in Uygur, Kazak ve Tibetlere yönelik sistemik asimilasyon ve yok etme politikalarına bu yıl da devam ettiğini vurgulayan Başar, yaşanan hak ihlallerine ilişkin son olarak şunları kaydetti:
"Çin, Uygurların başta yaşam hakkı olmak üzere maddi-manevi vücut bütünlüklerine yönelik pek çok temel insan haklarını ihlal etmiştir. Ekonomik imkânların sömürülmesi bir yana; toplama kampları, 'Kırsal Emeğin İşe Yerleştirilmesi' projesi kapsamında insanların zorla başka bölgelere gönderilmesi, sistematik işkence, ailelerin parçalanması, cinsel şiddet, ihdas edilen terör yasalarının kötüye kullanılması, modern kölelik, nüfus ve aile planlamaları kapsamında zorla kürtaj ve kısırlaştırma uygulamaları, cami, mescit ve kültürel yapıların yıkılması ve amaçları dışında kullanılması, sıfır Covid tedbirleri kapsamında bölgeye ulaşımın büyük ölçüde sınırlandırılarak neredeyse tecrit edilmesi, bölgeye dışardan nüfus nakledilerek demografik yapının değiştirilmesi Çin'in Doğu Türkistan'da tam bir soykırım politikası uyguladığını göstermektedir. Çin okul öncesi eğitiminin ilk 3 yılı ile ilkokul ve ortaokulun ilk yıllarında Mandarin Çincesi eğitimini sıkı bir şekilde uygularken, Uygurca metin, resim ve kültürel öğeleri yasaklamıştır. İki dilli eğitim yapan Kazak ve Uygur okulları kapatılmıştır. Toplama kamplarında zorunlu propaganda eğitimleri yapılarak Uygur bilinci yok edilmek istenmiştir." (İLKHA)