Dünya Kadınlar Günü, Birleşmiş Milletler tarafından bu isimle tanımlanmış olarak her yıl 8 Mart'ta kutlanan uluslararası bir gündür. Konuyla ilgili TESSEP gazetemize yazılı açıklamada bulundu. Bugünü anlama ve değerlendirebilmenin yolunun tarihi arka planda saklı olduğuna değinilen açıklamada, bugünün küresel sermayeye hizmet eden bir güne dönüştüğünün altı çizildi. Yapılan açıklama şu şekilde:
“1857 yılında, Amerika’da, hem de en önemli kentlerinden biri olan New York’ta 40.000 dokuma işçisi daha iyi çalışma koşulları istemiyle bir tekstil fabrikasında greve başlar. Ancak polis müdahalesi olur. Polisin işçilere saldırması ve işçilerin kendilerini fabrikaya kilitlemesinin ardından, çıkan arbede ve yangında çoğu kadın 129 işçi can verir. ABD’de kadın işçilerin bu şekilde toplu bir şekilde katledilmeleri neticesinde, Kopenhag'da 1910 yılında toplanan Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı'nda 8 Mart, Dünya Emekçi Kadınlar Günü olarak belirlenir. Daha sonra, 8 Mart, 1975'te ise BM tarafından Dünya Kadınlar Günü olarak ilan edilir.
Meseleye tarihi kayıtlar üzerinden baktığımızda ne gariptir ki, erkek işçilerin de aynı gerekçelerle yaptığı ilk eylem tarihi olarak 1856 yılı gösterilir. Bu bağlamda 1 Mayıs`ın emekçi hakları konusunda tarihe geçme nedeni de, ABD’deki işçilerin “insani çalışma koşulları” için greve gittikleri 1886 yılında yaşanan olaylardır. Vakti zamanında emekçi kadın ve erkek işçilerin mücadelesini sahiplenme iddiasını güden komünistler hem 8 Mart`ı hem de 1 Mayıs`ı yıllarca sahiplendiler. Bu sebeple 8 Mart için 2. Komünist Enternasyolda ve 1910`da karar verilirken 1 Mayıs için 3. Enternasyonalde ve 1921`de kararlar aldılar. Bu iki gün yıllarca sosyalistler için emperyalizme, emek sömürüsüne karşı çıkmanın sembolü oldu ve ateşli savunucuları oldular tarihsel süreçte. Ama zaman içerisinde konunun farklı yerlere evirildiğini görmemek mümkün değil.
Ancak 1 Mayıs`ta yine “işçi mücadelesi” “emekçilerin hakkı” gibi argümanlar bir şekilde gündem edilir. Fakat 8 Mart`ta kadın emeğinden, sömürülmesinden, kapitalizm çarkları arasında ezilmesinden bahseden küçük kitleler dışında, 8 Mart çok daha farklı yerlere evirilmiş durumdadır. Bilakis Kapitalizmin değirmenine su taşıyan, küresel sermayeye hizmet eden bir güne dönüşmüştür. Günümüzde ise bugün, kadın haklarını savunacak, hatırlatacak bir gün olmak yerine, Feminizmin eliyle, bir cinsiyet savaşının, erkekle- kadının rekabetinin, bir üstünlük savaşının bayraktarlığını yapan sembol bir gün haline gelmiştir.
Hakeza özellikle bugün çerçevesinde reklamlarda, bilboardlarda, bugüne has oluşturulan ve toplumu manipüle edecek jargon ve sloganlarda, kadının özgürlüğü adı altında, oluşturulan algı oyunlarıyla, kadın pek çok erdemden ve kadını kadın yapan fıtri duygularından, ihtiyaçlarından soyutlanmış, ezik, çaresiz, silik, güçsüz ve ancak erkeğe benzerse, erkekle aynı olursa var olabileceğine inandırılan, zavallı bir varlık olmaya zorlanmaktadır. Bu algılar üzerinden aile olmak, anne olmak, eş olmak birer yük ve zulüm gibi gösterilmeye çalışılmaktadır. Yine bugün medya baronları ve küresel sermayenin eliyle kadını bir nesne haline getirmeye çalışan, onun bedenini teşhir ederek üzerinden rant devşirmeye çalışanların da kullandığı bir araca dönüşmüştür.
Yani 8 Mart evveliyatta, kapitalizmin ateşinde yakılan onlarca kadının haklarını savunmak üzere çıkarılmış bir gün, ancak geldiği noktada milyonlarca kadını kapitalizmin yangınında kül etmeye çağıran bir gün haline gelmiştir. Hâl böyleyken özellikle yüce İslam dininin müntesipleri olarak zaten dinimizde kadına verilen değerin, kadına verilen hakların bilincinde olmamız gerekiyor. Dinimizde kadına verilen ulvi bir makam, adilane haklar, eşsiz hürmet ve sevgi dururken, bugüne tamah etmeyi zül olarak görüyoruz.
İzzetle ve erdemlice İslam’ın gülü olmak dururken, Kapitalizmin ve Feminizm’in eliyle kül olmaktan Allah’a sığınıyoruz. Bugün eğer İslâm toplumunda yaşayan kadınlar bugünlerden medet umacak duruma gelmişse bu, İslam’ın kadına verdiği değerin verilmeyişindendir. Özellikle 8 Mart sözde dünya kadınlar günü üzerinden farklı hesaplar peşinde olanlar konusunda toplumu ve bilhassa kadınları uyanık olmaya davet ediyoruz.
Ve hatırlatıyoruz:
Kadın ve erkek rakip ve düşman değildir!
“Mü’min erkekler ve mü’min kadınlar birbirlerinin velileridirler.” (Tövbe,71)
Biri diğerinden daha üstün veya daha değerli değildir!
“Ey insanlar! Sizi bir erkekle bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi soylara ve kabilelere ayırdık. Allah katında en üstününüz en çok takva sahibi olanınızdır. Allah bilendir, (her şeyden) haberdar olandır.” ( Hucurat,13)
Ve kadınlara bir gün değil, senenin her günü kıymet veren, onlara karşı hürmeti, nezaketi, letafeti, muhabbeti, sevgiyi ve saygıyı tavsiye eden Peygamberimiz (s.a.v) söyle şöyle buyurur: “Kadınlara ancak kerîm olanlar ikrâm ederler (değerli olanlar değer verirler); onlara kötülük edenler ise leîm (kötü) kişilerdir.” (İbn Mace, Edeb 3; Ebû Davud)”