Kanla Yazılır Zafer Mısır`da

Yine bir Ramazan ayında ümmetin başına bela olan firavunlar sahnede. Davamızın nurlu yiğit erleri nasıl değişmiyorsa, Firavunların çirkin yüzleri de değişmiyor, değişmeyecekte...

Ekleme: 16.07.2013 09:55:00 / Güncelleme: 16.07.2013 09:55:00 / Okur Köşesi
Destek için 
Bütün bunlar bir yana, şu mübarek günlerde; Mısır’dan yükselen feryatlara kulaklarını tıkayan, gözlerini yuman, türlü mazeretler öne sürerek mezhep tartışmalarına giren, suskunluk girdabında kendini hapseden, ihanet kokan cümleler kuran, zalime ‘’zalim’’ demeye cesareti olmayan Müslümanların varlığı ise apayrı bir üzüntü veriyor bize...

Suskunluğun bulaşıcı bir hastalık gibi ümmeti kuşattığı, konuşanların, yazanların, hakkı söyleyenlerin, hakkı yazanların taşlandığı bir zaman diliminde, ümmetin param parça olduğunu görmek ayrı bir acı veriyordu bize... Müslümanların nemelazımcılık girdabında boğulması korkusu sarıyor yüreğimizi...

Müslümanlar olarak; Kıblemiz belli, yönümüz belli, istikametimiz belli. Yönümüzü başka tarafa çekmeye çalışanlara, yönümüzü doğu ya da batı tarafına çevirmeye kalkışanlara bizim asla meylimiz olamaz... Batının türlü türlü oyunları var, bu oyunların bilincinde olup, ümmetin başına çorap örmeye kalkışanlara karşı uyanık olup, gündemi yakından takip eden sorumluluk sahibi fertlerden olmalıyız...
 
Batının amacı zaten İslam ülkelerini harmanlayıp Müslümanları mezhepsel tartışmalara sürükleyip, İslam’ın bedenine bir ‘’Ur’’yaymak değil mi? Bu ‘’Ur’’ Batıni urdur... Ve bu ‘’Ur’’ bütün bir bedene hâkim olmak için var gücüyle çabalanmaktadır...
Hepimiz biliyoruz ki Batı dünyasının dünya hâkimiyetine dayanan stratejik politikasının temeli, Ortadoğu bölgesini, yani İslam dünyasının merkezini ele geçirmektir...

Bu anlamda, kabul edilen görüş; Dünya hâkimiyetinin yolu, Ortadoğu’nun hâkimiyetinden; Ortadoğu hakimiyetinin yolu da bölgenin üç önemli ülkesi olan İran, Türkiye ve Mısır’ın hâkimiyetinden geçer...

Her ülkeye göre hazırlanmış bir şerbeti vardır... Fakat bu şerbete kanmayan nice yiğit erler davalarına sadık kalmışlardır. Çeşitli hilelerle yıkılan aciz bir topluluk yok ki karşılarında. Gündemde bu üç ana ülkeden biri olan Mısır var. Süreç gösteriyor ki, Mısır’daki hareketlenmeler artık insanların Batı’ya karşı uyandıklarını ve özgürlük adına, Dava adına ölümü göze aldıklarını göstermektedir. Zaman gösteriyor ki, bu diktatör tağutların hükmü son bulacaktır...

Bu olaylar İslam bayrağını taşımakla beraber Müslümanlar için büyük bir fırsat olduğu da bir gerçektir. Bu tür olaylar müslümanları birliğe ulaştırıp cesaretlendirecek, kâfirleri ise korkutacaktır...

Örnek olarak geçtiğimiz senelerde, Mısır’da Tahrir meydanında bir milyon insanın saf tutarak Namaz kılması tarihte görülmemiş bir olaydır. Bu tarz olaylar düşmanın kalbine korku salmaktadır...

Dünden bu güne İhvan Teşkilatına baktığımızda, Mısır’da İhvan’ın bünyesinde yetişen, ilmini El-Benna’dan alan direnişci erleri hiç bir askeri güç çökertemedi. Hasan El-Benna’nın şehadetinden sonra Teşkilatın genel başkanlığına Abdulkadir Udeh getirilmişti. Askeri bir darbeyle yönetimi ele geçiren Abdünnasir tüm siyasi kuruluşlarla birlikte Müslüman kardeşler teşkilatını kapatan bir kanun çıkartmıştı. Fakat çıkarılan bu kanun Müslüman kardeşleri etkileyememişti. Çünkü ihvan İslami bir cemaatti ve her türlü ortamda mücadelesini sürdürme gücüne sahipti. (Bu güç ‘’İMAN’’ gücüydü.)

Bütün bunlarda yetmezmiş gibi, birde Hûkümet yayınladığı bir bildiri ile Müslüman Kardeşler Teşkilatı üyelerini illegal eylemlerde bulunmakla tevkif ederek, Abdulkadir Udeh ve İhvan teşkilatının gizli başkanı Yusuf Talat’la birlikte altı kişi hakkında idam kararı veriyor...

Böyle bir teşkilata başkan olan şehidimiz beyaz kefeniyle şehadete yürürken söylediği son sözler şunlar olmuştu;
‘’Benim kanım Nasır ve arkadaşlarına lanet okuyacaktır! Şüphesiz ALLAH’ın laneti zalimlerin üzerinedir!’’
diyerek şehadet şerbetini içmiştir...

Asrın en büyük müfessiri Seyyid Kutub... 15 Yıl hüküm giyen, her türlü işkencelere tabi tutulan, İhvan mensubu büyük müfessir Seyyid Kutub...

Zamanın Firavun’larına ‘’Yoldaki İşaretler’’ kitabı ile Hz. Musa’nın Âsa’sının gücünü gösteriyor adeta. Resmi ideolojinin sabrını taşıran son damla bu kitap oluyor. Askeri mâhkeme Seyyid Kutub, Abdulfettah İsmail ve Yusuf Havvaş’ı idama mâhkum ediyor. İdamın infazından önce Mısır devlet başkanı Abdünnasir özür dileyeceği halinde affedileceği haberini yolluyor Şehidimize...

Ancak Seyyid Kutub tarihe altın harflerle geçen şu cevabı veriyor;

‘’Eğer ben idamı hakkettiğim için, hakkın emriyle asılıyorsam buna itiraz etmem haksızlıktır. Eğer batılın zulmüne kurban gidiyorsam, tağuttan özür dileyecek kadar alçalmam!’’
 
Ve o yolun yolcusu nice İhvan, tarihi süreç içerisinde hala aynı iman gücüyle varlığını sürdürmektedirler...
Hasan El-Benna’nın mirası, Seyyid Kutub’un birikimi, Abdulkadir Udeh’i kanı ve tüm Müslümanların beklentileri, duaları, İhvan’ın alacağı tavırla daha bir anlam kazanacaktır. Amerika, siyonist rejim ve yardakçılarının bu yönde her türlü provokasyon, kargaşa ve hatta katliamlara yöneleceği de aşikardı zaten. Bütün bunlar beklenmedik olaylar değildi...
Bütün bunların yanında, mirasını Hasan El-Benna’dan alan, sancağını Abdulkadir Udeh’ten alan, ilmini Seyyid Kutup’tan alan, erkek-kadın demeden, gerekirse zindanlarda kırık cam parçaları üzerine yatırılıp, işkence görme pahasına, direniş azmini, ‘’Zindan Hatıraları’’ Kitabının direnişci kadın yazarı Zeynep Gazali’den alan bir nesil vardı Batı’nın karşısında. İslam dünyasına belli bir kültür, mücadele ruhu kazandıran İhvan, Batı’nın bu oyunlarına destansı bir direniş kültürünüde ekleyecektir...
 
Evet... Öyle bir cemaat ki, bu cemaat bu güne kadar çok badireler atlatmış, liderleri şehid edilmiş, kitleler halinde zindanlara atılmış, Firavunlar zincirinin insanlık dışı tüm muameleriyle muhatap olmuş, tüm çalışmaları yasadışı ilan edilmiş bir harekettir...

Tarih olumlu tekerrür etmiyordu. Şimdi yepyeni bir imtihan İhvan’ı, İhvan’la beraber tüm İslam ümmetini beklemektedir...
Biz Müslümanlar olarak üzerimize düşen, birlik, ruhuna sahip olmaktır... Birlikte, dirilik; diriliş vardır. Gelinen bu gün ki noktada üzerimize düşen İhvan’ın devrimle imtihanının acısını yüreğimizde hissedip, gerek yazılarımızla, sloganlarımızla, basın açıklamalarıyla ve dualarımızla kardeşlerimizin yanında olup, onları desteklemektir...

Bayanlarımız Gazali’ce, Erkeklerimiz Seyyid Kutub’ça, gençlerimiz Hüseyin’ce safını hakka yöneltip, İhvan’nın onurlu, şerefli direnişlerine destek olmalıdır...

Bizler İhvan teşkilatı önderlerinin kitaplarıyla büyüyen, yetişen ve filizlenen bir nesiliz. Bu önderler İslam dünyasındaki bir çok İslami hareketin ilham kaynağı olagelmiştir. Dünden bu güne üstlendiği misyon, bu gün kırılma noktasında ki Mısır’da yine şanına layık bir rol oynayacağından hiç şüphemiz yoktur. Dün Mısır’ın geleceği kadar, İhvan’ın dönüşüm yaşayıp, yaşamayacağı da merak konusu idi. Sonuç olarak Mısır kan gölüne de dönse, biz inanıyoruz ki, İHVAN asla davasından geri adım atmayacaktır. Bu Seyyid Kutub’un ifadesiyle ‘’Zafer kanla sulanan yerde biter!’’ sözünün bir ispatıdır. Asıl önemli olan dün merak edilen, İhvan’nın Amerikacılığa/Ilımlılığa aldanmamış olması ve bu gün ki süreçte direniş sergilemeleri bizler için umut ve onur kaynağıdır...

Bu gün yaşanananlar da gösteriyor ki, tarihsel süreç İhvan’a yüklediği büyük sorumluluğu hâla kaldırmamış olmasıdır...

Hâl ve hakîkat bu iken,

Allah aşkına!
Dava aşkına!
 
Kitaplarıyla, direnişleriyle imanımızı galeyane getiren önderlerimizin mirasına sahip çıkalım...

Yükseltmemiz gereken bir sesimiz var. Göstermemiz gereken rengimiz, Allah’ın boyası var... Bizler Allah’ın boyasıyla boyanmıştık değil mi?

Evet... Gün, zaman ve devran ihtilafa karşı, ittifakla durma, kardeşlik bağını kuvvetlendirme, uhuvvet bağını güçlendirme, vahdet gayesiyle didinme zamanıdır...
Ey İhvan kardeşim! Seyyid Kutub’un ifadesiyle, ‘’Kardeşim sen parmaklıklar arkasında olsan da Özgürsün!’’

En içten dualarımızla, bu bayramda bayram etmen temennisiyle açıyoruz ellerimizi;

Ve kullehum muina... Ve kullehum nasira...

Ey Mısır diktatörlerinin aciz bırakamayacağı Cebbar! Mısır’daki Firavunları zelil et!

Ey intikamı en şedit şekilde alacak olan Kahhar! Müslümanlara karşı azgınlaşmş yöneticileri sana havale ediyoruz!

Ey Musa’yı Firavunun karşısında izzetli kılan Muizz! İhvan kardeşlermizi de Mısır’daki Firavunlara karşı izzetli kıl!

Ey Mısır’a Yusuf (a.s)’ı sultan yapan Malik’el Mülk! İslam Ümmetine yeniden yeryüzünün sultanlığını ver!

Ey İslam ümmetinin iniltilerini işiten Allah’ım! Bölünmüş İslam coğrafyalarını, param parça olmuş İslam Ümmetini Resullullah (s.a.v)’in Tevhid sancağı altında birleştiği günleri bizlere nasip et...
Allahumme haze’d dua... Allahumme haze’d dua... Allahumme haze’d dua...
(Amin)
 
Meryem KOCA / doğruhaber