Türkiye'de özel televizyon kanalları tarafından ahlaksızca yayımlanan dizi, film ve programlar toplumu ve aileyi parçalama yönünden gittikçe sorun teşkil etmektedir.
Öter, toplumda dayanışmanın birlik ve beraberliğin gün geçtikçe bozulmasının nedenlerinin başında yayımlanan ahlaksız film, dizi ve programların olduğuna dikkat çekti.
Herkesin evinde bulunan televizyonların ailenin ve gençlerin zihinlerine zehir enjekte eden dizi ve filmler hakkında değinen Öter, ülkede bu ahlaksızlığı yaymak için ciddi çalışmaların yürütüldüğünü belirtti.
Birtakım dizi ve filmlerle gençlerin bilinçaltını ahlaksızca doldurmaya yönelik bilinçli organize edilen bir çalışma olduğunu ifade eden Öter, "Bizim gibi Müslüman bir toplum olan ve dini hassasiyeti yüksek olan bir toplumda son zamanlarda yaşanan sıla-i rahimden uzaklaşma ve ayrıca toplumumuzun temel inanç bağlarını güçlendiren bir yardımlaşma duygusunu geliştiren duyguların git gide zayıflaması çok üzücü bir durumdur. Bunun sebebi sadece ailelerde değildir. Tabi ilk mektep ailedir, fakat aile çocuğuna ne kadar terbiye verirse versin buna destek verecek ikinci eğitim yeri okuldur. Daha sonra da sosyal alandır. Bugün hepimizin evinde olan televizyonlarda sapkın diziler, gençlerimizin, çocuklarımızın cinselliğe ve şiddete doğru meyil etmelerini ve bu şekilde çocukların dikkatini çekmekte ve zihin altına zehir enjekte eder gibi ahlaksızlığı enjekte etmektedir. Çizgi filmler, diziler, filmler ve programların hepsi küresel güçler tarafından programlanmış, planlanmış gibidir. Onun senaryosunu uygulamak için bizim ülkemizde çok ciddi ve etkili bir şekilde bir çalışma yürütülmektedir. Onlardan korumak için yetkililerin de gerekli tedbirleri ve yasal düzenlemeleri yapması gerekiyor." şeklinde konuştu.
"İnsanlık fıtratına ve ahlakına aykırı olan bu eylemlerin önüne geçilmesi gerekiyor"
Öter, bu tür programların önlenmesi ve yasaklanması için yetkili mercilere çağrıda bulunarak, "Bu konuyla ilgili kültür bakanlığımıza, Diyanet İşleri Başkanlığımıza, Milli Eğitim Bakanımıza ve sayın Cumhurbaşkanımıza sesleniyorum. Bugün hem dindar kesim hem de kendini bilen ahlaklı kesime zarar veren bu yasaların bir an önce kaldırılması ve insanlık fıtratına aykırı olan zarar veren ve teşvik edici her türlü eylemin önüne geçilmesi gerekiyor. Bununla ilgili gerekli talimatları vermeleri gerekiyor. Bu ahlaksızlığı sürdürmek için öyle çalışma yapılıyor ki özellikle 6284 sayılı İstanbul sözleşmesi hayatımıza girdiğinden bu yana aile değerleri, sıla-i rahim, toplumun yardımlaşması, insani değerler gitgide zayıfladı. Çünkü bu yasada yine insanlığın fıtratına aykırı olan şeyler sadece İslam'a değil, bugün iyi insani değerlere sahip olan herkesin buna karşı çıkması gerekiyor. İstanbul sözleşmesi gibi bir kanunu Komünist Rusya, sosyalizmle yönetilen bir ülke Macaristan ve Vatikan bile evliliğe karşı olan bir akım ve eşcinsellere yol açıyor olduğundan bu yasayı kabul etmedi. Ancak biz kabul ettik. Cumhurbaşkanımız geçen sene herhalde bu sıkıntılar kendisine iletilmiş olmalı ki İstanbul Sözleşmesi'nden çekiliyoruz dedi. Çekiliyor ama İstanbul Sözleşmesi'nin toplumumuzu, insanlığı tahrip eden yasaları olduğu gibi yerinde duruyor. Ayrıca mahkemelerde ve kolluk kuvvetlerinde de devam ediyor. Önemli olan bu yasaların tüm yönüyle kaldırılmasıdır." şeklinde dile getirdi.
Sapkın birtakım grupların hedefledikleri amaçlarını aktaran Öter, "Şu anda mübarek 3 aylardan olan Recep ayındayız. Her sene sapkın akımlardan bir grup yollara, sokaklara çıkıp yürüyüş yapıyorlar. O sapkın yürüyüşe o sapkın fiile 'onur yürüyüşü' diyorlar ve maalesef bazı siyasi partiler de bunlarla kol kola giriyor. İnsanlığa zarar verici her türlü eylem, fiil ve yayınların yasaklanması gerekiyor. Bu topluma karşı insanlığa karşı sinsi küresel güçlerin çok acımasız ve kirli bir planıdır. Bu sapkınlığın arkasında belli güçler var. Bugün ülkemizde de bu sapkınların lobi çalışmaları yapmak için yüzlerce dernekleri olmuş. Bunlara korkunç para destekleri geliyor." ifadelerine yer verdi.
İstanbul Sözleşmesine de değinen Öter, "6284 sayılı yasanın amacı, kadına yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla getirilmiş ama içerisinde farklı şeyler var. Eğer mesele kadını korumak ise hepimizi doğuran kadındır. Kadınsız hayat olmaz, kadın anamızdır, namusumuzdur, bacımızdır her şeyimizdir. Kadına şiddeti fiziksel olarak kim uyguluyorsa elleri kesilsin, en ağır ceza verilsin. Ama bugün kadına şiddet uygulayanlar yine şiddetini uyguluyor. Ama bu ülkede evden uzaklaştırılarak mağdur olan binlerce erkek vardır. Onun için buradan yetkililerimize çağrıda bulunuyorum. Ahlak bozucu, nesli bozucu, aileyi parçalayıcı, maneviyatı yok edici bu yayınların önüne geçmeleri gerekiyor." dedi.
"Bir insan dinini, inancını, toplumsal ahlakını bilmediği takdirde bencilleşip sıla-i rahimden de uzaklaşıyor"
Öter, "İnsan en kutsal varlıktır. Çünkü Cenab-ı Allah ona o değeri vermiş ve insan aklıyla inancını, imanını, Rabbini biliyor. Mesela daha önce eğitim sistemimizde din, ahlak, kültür dersleri vardı. Onu da seçmeli hale getirdiler. Bir insan dinini, inancını, toplumsal ahlakını bilmediği takdirde bencilleşip sıla-i rahimden de uzaklaşıyor. Bir an önce bu sapkın yasalarının onları teşvik eden, onları koruyan ceza vermeyen yasaların acilen değiştirilmesi, bu yayınları yapan yayın organlarına karşı RTÜK ve Kültür Bakanlığı tarafından önlem alınması gerekiyor. Bu konuda Diyanet kurumumuzun da etkili bir şekilde gerekli baskı unsuru oluşturmaması, karşı gelmemesi de üzücü bir şeydir ve bu da Müslümanları son derece derinden üzüyor." ifadelerini kullandı.
Diyanet İşleri Başkalığının ahlaksız içerikler barındıran bu tür film ve dizilere karşı ciddi anlamda harekete geçmeleri için çağrıda bulunan Öter, "Diyanetin görevi sadece memur gibi gelip cemaatin önünde namaz kılmak değildir. Topluma dinini, insani ahlakını, dini ahlakını kemale erdirmek için eğitim vermesi gerekiyor. Camiler sadece namaz kılma yeri değildir. Aynı zamanda dini eğitim veren yerler de olmalı. Maalesef bunun önü eğer alınmazsa Allah esirgesin endişemiz odur ki Yüce Allah tarafından helak edilen kavimlerin başına geldiği gibi bizim de başımıza gelmesidir. Bizi biz eden, birbirimize kenetleyen bir ümmetin temel harcı ve temel kaynağı Dini prensipler ve manevi değerlerdir. Eğer bu değerler zedelenirse yarın öbür gün birlik beraberliğimiz de zedelenir ve Allah esirgesin toplum birbirinden parçalanıp gider. Biz bu değerlerimizle bugüne kadar binlerce yıldır varız. Bu değerlerimizi korumamız gerekiyor ve acilen gerekli önlemlerin alınması yönünde çağrı yapıyor ve haykırıyoruz." şeklinde dile getirdi. (İLKHA)